Güzelliklerle gel.
Sonu belli olmayan bir yoldur hayat.
Önüne ne zaman, neyin çıkacağını bilemezsin. Bazen bir şeyler alır götürür senden, tutamazsın!
Bazen de hayatın güzelliklerini getirir, doyamazsın. Hayat bu gün biter, ay biter, yıl biter. Bir bakmışsın ömür biter...
Ah zaman aah! Geçmez gibi gelir de, bir solukta geçer gider. Çok fazla bir beklentim yok yeni yaşımdan. Sağlığım yerinde olsun, sevdiklerim ve huzurum daim olsun yeter.
Aldığım her nefes için şükrediyorum ve kıymetini biliyorum.
“Eskimek ne güzel eksilmedikçe”.
“Eksilmeden eskiyeceğim” bir yaş olsun.
Güzin Abla, ben 19 yaşında, üniversite birinci sınıfa giden genç bir kızım. Geçtiğimiz günlerde birkaç arkadaşımla teyzemin Bodrum’daki yazlığına gittik.
Otobüste başka gençler de vardı. Onların da Bodrum’a gittiğini öğrendik. İçlerinden biri yanıma oturmak istedi. Ben de kabul ettim. Yol boyunca hiç uyumadık ve sohbet ettik. Birbirimizden çok hoşlandık.
Benden birkaç yaş büyüktü. Üniversiteyi bitirmişti.
Bodrum’a geldiğimizde, görüşmek üzere sözleştik.
Birkaç kez buluştuk, bazen o benim bulunduğum yere geldi bazen de ben onun kaldığı otele gittim. Ve hiç beklemediğim şekilde biraz fazlaca yakınlaştık. Daha sonra bizim dönüş zamanımız geldi çattı. Onların tatili daha uzundu.
Ben İstanbul’da da görüşeceğimizi umuyordum. Ama onun sözleri beni şoka soktu: “Her şey çok güzeldi. Ama fazla bir şey beklemeyelim birbirimizden. Sonuçta bu bir yaz aşkıydı değil mi? Hem benim İstanbul’da bir sözlüm var.”
Öylesine şaşkındım ki, ne yapacağımı, ne söyleyeceğimi bilemedim. Oysa beraber geçirdiğimiz günlerde böyle konuşmamıştı. Benimle birlikte oluncaya kadar bana sanki çok değer veriyormuş gibi davranmıştı.
Bu durumda ben de nereye gittiğini çok merak ettiğiniz o grubun bir üyesiyim.
Madem bu ülkede yaşayan insanları gençler ve yetişkinler olarak ikiye ayırdınız, ben de siz yetişkinlere bazı sorular sormak istiyorum.
Bir köşe yazarı olarak gençlerin nereye gittiğinden çok, yetişkinlerin nerede durduğuyla ilgilenmeniz gerekmiyor mu?
Lütfen gençliğe laf söylemeyi bırakın da yetişkinlere bakın ve “Sizler bu ülkenin geleceğisiniz” gibi klişe sloganlardan vazgeçin.
Çünkü sizler bu ülkenin bugünüsünüz.
Siz yaşadığınız günü kurtaramazken, yarınları kurtarma işini niçin bize ihale ediyorsunuz?
Çarpık ilişkiler yansıtan dizilerle reyting rekoru kırılıyor.
Merhaba Abla, 1.5 yıllık bir ilişkim var. İkimiz de aynı üniversitede, aynı bölümde okuyoruz ve aynı yaştayız. Şu ana kadar ikimiz de birçok alanda aynı görüşteyiz ve anlaşıyoruz.
Kendi aramızda konuştuk ve kısmet olursa ilerisi için de ciddi düşünüyoruz.
Yakın zamanda ben sevgilimin ailesiyle o da benim ailemle tanıştı. Aailem, sevgilimi sevdi, birkaç kere de aynı ortamda bulunma imkânları oldu ve anlaştıklarını düşünüyorum.
Ancak sorun şu ki geçtiğimiz günlerde sevgilimin ailesiyle tanışmaya gittim ve onların hayat tarzının benim ailemden ve alıştığım yaşam tarzından çok farklı olduğunu gördüm. Benim anne ve babamın her ikisi de üniversite mezunu, bir büyükşehirde, iyi bir yerde evimiz var ve orada oturuyoruz.
Ancak sevgilimin ailesi bizimle aynı şehirde farklı bir semtte, bir aile apartmanında oturuyor ve kültürel açıdan çok farklılar.
Örnek vermem gerekecek olursa yemeğe oturduğumuzda bizim evde herkesin önüne ayrı tabak, çatal, bardak koyulurken, onlarla sofraya oturduğumda bir tencerenin ortaya koyulduğunu, herkesin aynı kaptan yemek yediğini gördüm.
Açıkçası bu durumdan rahatsız oldum çünkü kimseyle aynı yerden yemek istemem.
Sevgili Güzin Abla, internet üzerinden bir gençle tanışıp sevgili oldum. Bu beraberlik 4-5 yıldır sürüyor. Ben de o da Anadolu’nun bir küçük kasabasında yaşıyoruz.
Annem öğretmen, ailem üzerime titrer. Ben lise mezunuyum, açık öğretime devam ediyorum.
Bu gençle tanıştıktan sonra ona bağlandım.
İlk ilişkimiz başladığından bu yana, 4 kez ayrılık yaşadık.
Her seferinde ben ayrıldım ama tekrar barışan da yine ben oldum. Tehditlerinden korktuğum için tekrar barışmaya karar verdim.
En son çıkmaza girince anneme olayı anlatmak zorunda kaldım.
Annem bazı nüfuzlu arkadaşlarını devreye sokarak onu benden uzak tuttu.
Sevgili Feyza Hanım, geçtiğimiz günlerde annesinden görmüş olduğu şiddeti anlatan bir gencin mektubunu içim acıyarak okudum.
Maalesef çocuk dünyaya getirmiş olan bazı kadınlara, gerçek manada annelik duygusunu hissetmek nasip olmuyor. Bu kardeşimizin yaşadığının benzeri ve hatta daha vahimini yaşayan birçok insan var.
Annelerin sevgisizliğinin açtığı yürek yarasını, özellikle anne sevgisinden mahrum olmamış bazı insanların, idrak etmekte zorlandıklarını düşünüyorum.
Bir annenin zalimliğinin özrü olamaz, özellikle çocuğu büyüyüp ergen olduktan sonra bile zalimlikte ısrar ediyorsa, hâlâ bu evladın canını yakmaktan gocunmuyorsa...
Benim anne sevgisizliği ve zulmü yaşamış insanlara naçizane yorumum şu olabilir:
Özellikle kendi dünyanıza kanat çırptıktan sonra, hâlâ sizin canınızı yakan anne, baba, kardeşiniz varsa, bu zulme izin vermeyin. Onları yaşam alanınızdan uzak tutun.
Madem siz değer verilecek, kıymet verilecek birisi değilsiniz bu insanlar için, madem sizi kırmak, incitmek bu kadar kolay geliyor bu insanlara...
“Adı, Mari Gerekmezyan’dı...
Türkiye’nin ilk kadın heykeltıraşlarından biriydi... Ermeni asıllıydı... Güzel Sanatlar Akademisi’nde misafir öğrenciydi...
Çok başarılıydı... Okulda bir asistana âşık oldu. Asistan ünlü bir ressam ve şairdi. Üstelik de evliydi. Delice sevdiler birbirlerini...
Dillere düştüler...
Kadın sevdiği adamın büstünü yaptı. Ünlü ressam da onun portrelerini çizdi. Günlerce aylarca büyük bir aşk yaşadılar... Birbirlerine serenat yaptılar. Mari’nin kaşı kara, gözü kara, bahtı da karaydı... Ailesi ve Ermeni toplumu onu terk etti... İtinayla yalnızlaştırıldı...
Dönemin basını, Ermeni olduğu için Ankara’daki resim heykel sergilerinde üst üste aldığı ödüllerde adını bile geçirmedi.
Merhaba Güzin Abla, erkek arkadaşımla daha yeni sevgili olduk...
Ama gerçekten ilişki yaşıyor muyuz bilemiyorum.
Buluşalım mı, dediğimde hep bir bahane uyduruyor.
Yaşadığım yer küçük bir yer ve çok dedikoducu var.
Adımız çıkar diye mi korkuyor bilmiyorum.
Ben hep buluşmak istiyorum onun hep işi oluyor.
1 ayda sadece 2 kez buluşabildik. İlk buluşmaya buluşma bile denmez ve her buluştuğumuzda yanımızda ortak arkadaşımız vardı. Zaten hep yanımızda oluyorlar konuşacak konu bile bulamıyoruz.