15 yaşında acılarla olgunlaşmış bir genç kızım

Merhaba ablacığım, 15 yaşında, şu anda lisede okuyan bir kızım.

Fırsat buldukça gazeteyi karıştırıyor ve köşeni okuma şansını buluyorum. Senin de affına sığınarak benden yaşça büyük ama kafaca olgunlaşamamış, yaşamın güzelliklerini görmemek için adeta at gözlükleri takan insanlara yine senin aracılığınla seslenmek istiyorum. Bu yazıyı yayınlamak senin elinde tabii... Sana gönderilen yazıların içeriklerini gördükçe buna hakkım olmadığını bilsem de gerçekten öfkeleniyor, sinirleniyorum. Ben 7 yaşındayken Yalova depremini yaşadım. Orada annem ve kardeşimi kaybettim. 2 sene boyunca ameliyattan ameliyata girdim. Neredeyse bacağım kesiliyordu. Babam evlendi, hanımından 2 yeni kardeşim oldu. Hálá mutlu bir yaşam sürdürdüğümü söyleyemem. Yine de çevremdekileri şaşırtarak dimdik ayakta kaldım. Herkesten daha güçlü görünmeye çalıştım. İçimde kopan fırtınalara rağmen, soğuk ve her saniye benim canımı daha da çok acıtan maskeme bürünüp ızdırabımı gizledim. Geceleri ise, yüzünü bile sadece resimler sayesinde hatırladığım annemin, masumca, hiçbir şeyden haberi olmaksızın, kendini bütün dertlerden soyutlamışçasına, kaygısızca tebessüm ettiği fotoğraflarına bakarak ağladım. Kimse sesimi duymasın diye kafamı yastığa gömdüm. Zaman zaman gözyaşlarım asit gibi yaktı yıpranmış gözbebeklerimi. Islak yastıklara baş koyup uyudum. Bazen bu tavırlarım yüzünden tek dayanağım olan babamdan bile tepki gördüm, kimi zaman insanlar benim ruhsuz ve duygusuz bir varlık olduğumu düşündü, hiçbirini umursamadım. Ayakta kalmak için çaba gösterdim. Kendimi asla bırakmadım. Ve bu sabah kalkıp şişmiş, kızarmış gözlerle aynaya baktığımda düşündüm: Peki bütün bunlardan pişman mıyım? Hata mı yaptım? Kendimi umutsuzluğun pençesine bırakmalı mıydım? Hayır... Eğer hayat seninle acımasızca dalga geçiyorsa, sen de elindeki en büyük kozunu kullanmalısın. Umudunu! Sen istiyorsan hiçbir şey sana karşı çıkamaz... Bu yazımın bütün acı çekenlere bitmeyen mağaranın sonundaki ışık gibi parlaması dileğiyle...

RUMUZ: CARPE DİEM

Canım kızım, güzel küçüğüm. Evet acılar seni işte böyle olgunlaştırmış. Kimseye hissettirmemeye çalıştığın ama kendi kendine çektiğin acıya rağmen, sen çok güçlü bir kızsın. Dediğin gibi gerek gerçek hayatta, gerekse gerçek hayatın bir aynası olan köşemde okuduğun öyküler, gözü yaşlı genç kızların yakınmaları sana şımarıklık gibi gelebilir. Haklısın çünkü sen bu yaşına kadar, olgun yaştakilerin bile kolay kolay kaldıramayacağı ciddi fiziksel ve ruhsal travmalar geçirmişsin.

En çok ihtiyaç duyduğun bir yaşta anneni, deprem gibi korkunç bir olayda kaybetmen, kardeşini de kaybedip, senin de eminim o yıkıntıların altından güçlükle çıkarılmış olman, kim bilir seni ne kadar etkilemiştir... Şu anda kendini korumaya almış durumdasın. Bu yüzden üzerine bu katı görünümlü zırhı geçirmişsin. Artık kimsenin sana zarar vermesine izin vermediğin için bürünmüşsün bu zırha. Ama bu katı görünüm seni pek de mutlu etmiyor. Zamanla eminim yüreğin biraz daha yumuşayacak, kalbin sevgiye kanat açacak. Zaman yaralarını saracak. Her şeyinle gönül bağladığın umutların ve hayallerin elbet seni dilediğin yerlere getirecektir kızım. Seni gösterdiğin yüreklilik için sevgiyle kucaklıyorum.

2 yıllık evliliğimde henüz cinselliği yaşayamadım

Sevgili ablacığım, ben 28 yaşında evli bir genç kadınım. Eşim de 35 yaşında, iyi bir meslek sahibi. Ben de tahsilli biriyim. Eşim benden önce çok kısa bir evlilik geçirmiş ve ayrılmışlar. Onu çok seviyorum. O da beni seviyor. Aslında çok da iyi anlaşıyoruz. Çünkü kendisi son derece iyi bir insandır, eli açıktır, çok kibardır ve bana çok düşkündür. Ancak çok önemli bir sorunumuz var. Ben 2 yıldır evli olduğum halde hálá bakireyim. Yani eşimle hiçbir şekilde cinselliği yaşayamadık. Bu beni zaman zaman bunalıma sürüklüyor. Ve tartışıyoruz. Belki de istemeden onu kırıyorum. Eşimi çok sevdiğim halde, bu durum beni çok fazla üzüyor. Yine de ne yapacağımı bilemiyorum. Ailemin bile bu durumumuzdan haberi yok. Bana ne önerirsiniz, eşime karşı nasıl davranmam gerekiyor?

RUMUZ: EVLİ VE BAKİRE

Kızım, bu sırf senin sorunun değil, bunu böyle düşünmelisin. Eşinin de sorunu ve daha önceki evliliğinin de kısa süre içinde bitmiş olması, eşinin cinsel yönden bir problemi olduğunu düşündürebilir. Belki eski evliliğinde de buna benzer bir şeyler yaşamış olabilir. Ancak sen bu konuyu açığa çıkarmamış, üzerinde fazla durmaz görünmüşsün. Yine de evlilik elbette ki çiftlerin her yönden bütünleştiği, cinsel yaşamın da tamamlandığı, bir beraberliktir. Senin genç bir kadın olarak ne kadar cinselliğe hakkın varsa, eşinin de o kadar hakkı vardır. Ve bu durum ikiniz için de çok üzücü. Eşin genç bir adam olduğuna göre, sorunu neyse mutlaka çözümlenmeli. Eğer sorun ruhsalsa, bir psikiyatrın yardımıyla, yok eğer organikse bir doktorun yardımıyla bu sorun giderilebilir. İkiniz de mutluluğunuzu tamamlayacak bir cinsel beraberliğe elbette ihtiyaç duyuyorsunuz. O halde, eşini birlikte bir uzmana başvurmaya razı edebilmelisin. Bunu tatlılıkla, onu kırmadan, çözümsüz sorun olamayacağını anlatarak, yapabilmelisin. Eşin de, sen de eğitimli, kültürlü insanlar olduğunuza göre, ben onu ikna edebileceğine inanıyorum.

Üniversitedeki hocama aşık oldum

Sevgili Güzin Ablacım; 22 yaşında bir üniversite öğrencisiyim. Bu sene başında tanıştığım bir hocama, liseli kızlar gibi aşık oldum. Aslında o genç bir insan, 32 yaşında, ama pek dikkat çekmeyen biri. Sizce ona açılmalı mıyım? Bu aşk bana ciddi sorunlar yaşatır mı? Çok korkuyorum.

RUMUZ: SANKİ LİSELİ

Sevgili kızım, bu aşkın üniversitedeki bir hocana karşı duyduğun hayranlıkla bütünleştiğini düşünüyorum. Genellikle böyle duygulara sık sık rastlanabilir gençlikte. Her şeyden önce bunun tek taraflı bir duygu olduğunu da sanıyorum. O genç adamdan sana karşı herhangi bir işaret geldiğini sanmıyorum. Bence en önemlisi, onun eğitimci sorumluluğu taşıması.
Yazarın Tüm Yazıları