Paylaş
Geride kalan müsabakalarda yansıtılan futbol, kompakt bir oyun karakterinden uzak, daha bireysel çabaya ilişkin bir görüntü veriyor.
Bu durum son yıllarda gelen üst üste başarısızlıkların da temeli...
Neticede bu oyun, yalnızca tek bir oyuncu etrafında şekillenmiyor, bir saatin çarkları misali her kademeden katkıyı, dahası bütünlüğü gerekli kılıyor.
Son oynanan Düzcespor karşılaşması da bunun bir örneği.
Hücum aksiyonları bazında özellikle üçüncü bölgeye geçişte daha çok pas oyunuyla rakibin boşluklarını kovalayan bir çizgiye sahip takım; ancak bu süreçte top öylesine dolanıyor ki, Bursaspor’un hücumdaki bu yavaş oyunu aynı zamanda rakip savunmanın da doğru pozisyonlar almasına olanak sağlıyor.
Haliyle pek çok hücum aksiyonun da pas arasıyla kesildiğini görüyoruz.
BURSASPOR’UN TEK BİR OYUN AKLI VAR
Bu denli genç ve dinamik bir kadrodan beklediğimiz oyunun akışkanlığında hızlı hareket edilmesi.
Önceki haftalarda çok sıklıkla karşılaşmadığımız bu durum, savunma direnci yüksek rakiplere karşı Bursaspor’u güçsüz ve silahsız yapıyor.
Geçiş oyunun bir başka parametresi de; tamamen kompakt bir şekilde hücumdur.
Bu da zaten sezon başından itibaren hem savunmada, hem hücumda neden istenilenin ortaya konulamadığının bir göstergesi.
Bursaspor’un tek bir oyun aklı var; o da Enver Cenk Şahin’i ileride topla buluşturmak.
Bunun dışında henüz bir formül geliştiremedi, farklı bir oyunu denemedi.
Nitekim tek bir oyuncuya bağlı olmak size her zaman sonuç vermeyebiliyor, tıpkı Düzcespor karşılaşmasında olduğu gibi.
Yine bu yöntem birkaç kez işe yaradı ve Bursaspor, Enver ile tehlikeli pozisyonlar yakaladı ancak deneyimli oyuncunun gününde olmaması neticesinde bir sonuç elde edemedi.
İşte bu anlara çözüm olarak Bursaspor’un yardımcı oyuncular çıkarması gerekiyor.
GENÇ OYUNCULARDA ÖZGÜVENSİZLİK HAKİM
Sezon başında takıma umutla bakarken en çok heves ettiğimiz ve beklediğimiz şey, takım kimliği, dinamizm ve yüksek tempoydu.
Bunların her biri de geçen şu süreçte hayal kırıklığı oluşturdu.
Takım kimliği, özgüvensizliğin etkisiyle oluşamamış durumda.
Birbirinden kopuk oyunlar sergileniyor, rakibin bu denli pas araları yapmasındaki bir etken de oyuncuların hala birbirlerini saha içerisinde çok iyi tanımamaları.
Düzcespor maçında olduğu gibi boşa atılan koşuları da çok izler olduk.
Biraz açılan rakibin savunmasının arkasına en ileri uçtaki adamı sarkıtmak, futbolun klasik taktiklerinden fakat artık demode olan ve çözüm de üretilebilen bu oyun fikri dışında Bursaspor’un yeni oyun organizasyonları üretmesi gerekiyor.
Bununla beraber dinamizm de gün geçtikte daha da düşüyor.
KONDİSYONU DÜŞÜYOR
Kadronun genç ağırlıklı olması, oyuncuların arzusu ve isteği etrafında bizlere yüksek tempolu, mücadeleci ve ‘yorulmayan’ bir takımı vaat ediyordu.
Fakat görüyoruz ki ligde daha 12 maçı geride bırakmasına karşın Bursasporlu oyuncular da ikinci yarılarda büyük düşüşler var.
Kondisyon bazında takımın hala üst seviyeye çıkamadığı aşikar.
Haliyle bu durum, rakiplerin ilk yarıda oyunu tutan ikinci yarıda saldıran bakış açılarını yansıtıyor.
Zaten baktığımızda da Bursaspor’un özellikle ikinci yarıda kalesinde gördüğü goller sonucu mağlubiyetleri aldığını görüyoruz.
Dolayısıyla sezonun geride kalan kısmında teknik heyetin düzelteceği tonla şeyler var.
Ama en acili olarak takım kimliği gerekiyor.
Düzcespor karşılaşmasında kalesinde Canberk Yurdakul yıldızlaşmasa, bugün yine ateş hattında farklı şeyleri konuşuyor olacaktık.
Hala da konuşmalıyız zira alınan beraberlik, kaçırılan 2 puan ya da kazanılan bir puan, hangi açıdan bakarsak bakalım oyunsal bazda tehlike sinyalleri sürüyor.
Bursaspor teknik heyetini de bekleyen en büyük sorun; bir an önce takım aidiyetini, kimliğini oluşturabilmek ve bunun etrafında oyuncuların kondisyonunu maksimum seviyeye çekebilmek.
Paylaş