Paylaş
Çarklar yerinde işlemediği gibi, plansızlığın da bir getirisi olan istikrarsızlık Bursaspor adına mevcut sezonun özeti niteliğinde.
Ancak net görülen de bir şey var ki; o da Bursaspor’un saha içerisinde bir lidere ihtiyaç duyduğu.
Birçok mücadelede oyuncuların mental açıdan sorunlar yaşadığını, konsantrasyon kayıplarını, beraberinde getirdiği hataları, saha içi dizilişteki kopuklukları, hatta özgüvenlerini kaybetmelerini gördük.
BURSASPOR’DA HİÇBİR ŞEY DE TAM DEĞİL
Ligin kağıt üzerindeki en değerli takımı olan bir ekibin, bu ruhunu kaybederek ateş hattında yer alabilmesi, başka türlü açıklanamaz.
Şu öncelikle kabul edilmeli; Bursaspor yalnızca bu yılın özetinde değil, son 4-5 yılın bazında bir istikrarsızlıkla, eksikliklerle boğuşuyor.
Her şeyden biraz var ama hiçbir şey de tam değil.
Baktığımızda TFF 1. Lig’deki ilk sezonda deneyimli isimlerden kurulu bir kadro ile genç oyuncular, biraz daha ‘garantici’ bakış açısıyla saf dışı kalırken, ertesi sezon mali mecburiyetin getirdiği bir genç oluşum ile de bu kez, gençleri daha da yükseltecek deneyimli isimlerin takviyesi gerçekleşmedi.
Aslında altyapı bazında bu denli büyük bir güce ve potansiyele sahipken, yakın zamanda bir türlü o harman, birliktelik sahaya yansıtılamadı.
BAŞARININ KİLİT ÖZELLİĞİ 3 MADDEDE
Sürekli olarak ‘başarısızlık’ da kulübün kimyasını bozduğu gibi, gelen oyuncuların da bu kaos iklimine ne yazıktır ki adapte oluşuna zemin hazırladı.
Başarıya ulaşan takımların belli kilit özellikleri vardır; güçlü bir idari yönetim anlayışı, istikrar ve saha içi lider.
Bursaspor’un son yıllardaki temel sorununu da bu oluşturuyor; saha içi liderden yoksun bir takım var.
Gerçekten de Pablo Martin Batalla’nın ayrılışından itibaren kulüp, rol model oyuncularını kaybetmiş durumda.
Kendisiyle özdeşleşecek, duruşu ve oyuna verdiği katkı ile takımı ateşleyecek, kıvılcımı yakacak bir isme maalesef ki sahip olamadı.
Pek çok oyuncu geldi, gitti, bu sorun hep baki kaldı.
Haliyle saha dışı faktörlerin de etkisiyle birlikte, takımdaki kopukluklar, gruplaşmalar, hatta isyankarlık da baş gösterdi.
İKİNCİ YARI TAKIMA BİR ‘KUMANDAN’ GEREKİYOR!
Bu sezona da geldiğimizde oyun içi liderin hala olmadığını görüyoruz.
Bu durum mental anlamda özgüvensizliğe yol açtığı gibi, sahada oyuncuların hem psikolojik düzeyde, hem de oyun aktiviteleri bazında rahat olamamalarına yol açıyor.
Biraz daha ileri gidelim; mücadele de bırakılıyor.
Çünkü mücadele bırakıldığında oyuna isyan eden, o amatör ruhuyla maçı yaşayan isim bir elin parmaklarını geçmez.
Haliyle Bursaspor, ikinci yarı ile birlikte başlayacak süreçte şayet hedeflerine ilerlemek istiyorsa, öncelikle takım içi liderini, kumandanını bulmalı, bulamıyorsa da tek bir takım halinde oyuncuların her biri o direnci ortaya koyarak takımı lider kılabilmeli.
KALEYİ ABLUKAYA ALIYOR AMA BİR TÜRLÜ OLMUYOR...
Oyunun psikoloji kısmına daha fazla eğiliyoruz çünkü, gelen oyuncuların kalitesi ve verilen katkılar, teknik düzeyde yaşananları farklı bir şekilde açıklamamıza olanak sağlamıyor.
Diyebiliriz ki, kan uyuşmadı. Tim Matavz konusu misal; belki Süper Lig’de ya da bambaşka bir takımda oynasa harikalar estirecek bu kalitede bir oyuncu, bir türlü katkı veremiyor.
O halde hemen bir değişim şart; zira zaman Bursaspor’un aleyhine doğru işliyor.
Bu takım ligdeki son maçlarında şut rekorları kırdı, rakip kaleyi abluka altına almadı.
Olmayınca olmuyor değil, neden olmuyorsa bakmak gerekiyor.
GÜÇLÜ BİR YAPI İNŞA ETMEK LAZIM
Üstelik Massimo Bruno ve Namık Alaskarov, 4’er gol ve asist ile toplamda 16 gole direkt olarak etki etmişken...
İsmail Yüksek gibi genç bir ismin, formunun zirvesine bu takımda ulaşmışken...
Bakın transfer gündemi başladı, pek çok oyuncunun ismi, pek çok takım ile anılıyor.
Hangi ateş hattındaki takımda bu görülebilir?
Demek ki, oyuncuların kalitelerinde yahut bireysel verdikleri potansiyelde bir umut var.
Aslolan bunu hem saha dışı, hem saha içi etkenler ile çok iyi harmanlayarak güçlü bir yapı inşa edebilmek.
Tamer Tuna’nın gelişi işte bu noktada umut veriyor.
KİMYA, SONUCA ODAKLI BİR ANLAYIŞA UYMUYOR
Bursaspor’da bazı şeylerin değiştiğini gösteriyor, Süper Lig hedefinden bağımsız olarak daha gelecek yıllara güvenle bakabilmesine ön ayak olmasından ötürü umut veriyor.
Anlık başarılar, dönemsel performanslar günümüz futbolunda geride kaldı.
Bursaspor bunu geçtiğimiz sezon oluşturduğu temel ile başarabilirdi, bu temel sarsıldı. Yeniden inşa edilebilir.
Zaten oyun içindeki kopukluğa da baktığımızda hep bir telaş, hazırlıksızlık, direkt olarak sonuca bağlı oyunlar görüyoruz.
Bursaspor’un kimyası, sonuca odaklı bir anlayışta değil.
Zira bu kulübü, Avrupa basınının da manşetlerine çıkaran özelliği başarıları değil, sahip olduğu kültür.
Bu kültürün yeniden hatırlatılması gerekiliyor.
GÜNÜ KURTARMA PEŞİNE DÜŞÜLMEMELİ
Belki bu sezon play-off da olmayacak, belki kapısından dönülecek, belki bu yolculuk zor görünse de Süper Lig ile taçlandırılacak.
Ancak net olan bir şey var ki başarı ya da başarısızlığa bakılmaksızın Bursaspor’un geleceğin takımını inşa etmesi gerekiyor.
Geçen sezon var olan yapı bozuldu, yeni bir anlayış ile yeni bir planlama ile bu mümkün.
İşte bu yüzden saha kenarında olduğu gibi, saha içi lidere de ihtiyaç duyuluyor.
Kulübün o noktadaki tüm aidiyetini kapsayan, ateşleyici ve oyuna verdiği yön ile de teknik düzeyi bir üst seviyeye çıkarabilecek bir isim.
Bu mücadeleyi ve özgüveni de getirdiğinde, 2 ay sonra çok daha farklı şeyler konuşuyor olabiliriz.
Ancak önemli olan, şu transfer dönemi sürecinde buna yönelik adımların atılması.
Eğer yine günü kurtarma peşine düşülürse, gerçekten sıkıntılı günler yine bekliyor olacak.
Paylaş