Paylaş
Bu bağlamda düşünecek olursak, futbol denildiğinde ilk olarak akla güzel oyun, aidiyeti yüksek taraftar, bir anda değişen hikayeler gelir değil mi?
Artık değil, futbol günümüzün endüstriyelleşme sürecinde çığır açar hale geldi.
Transferler kısa vadede popülasyonu ve marka değerini öylesine artırıyor ki, sportif başarısızlıkların dahi önüne geçebiliyor.
Bu endüstriyelleşme çağında geçmiş dönemlerde amatör ruhla oynanan futbolun aktörleri, şimdilerde devasa bir iş kolunda işleyen çarkın dişleri.
Nasıl ki, AR-GE’si yapılmış, hayatı daha kolay hale getiren ürünler talep görüyorsa, futbolcular için de aynı durum geçerli...
Yeter ki bir ışık görülsün.
GÜN IŞIĞI, BULUTLARIN ARDINDAN DEĞİL SAHADAN GELDİ
Bugünün Bursaspor’unda, gençler de kendilerine fırsat tanındığında neler başarabileceklerini gösterdi.
Kimi lige biraz aşinaydı, kimi de A Takım ile yalnızca birkaç maça çıkabilmişti.
Bakın, Sokrates bir başka demecinde ne diyor;
“Gerçekten başarılı olmanın yolunun kolektif çabadan geçtiğine inandım; herkesin birbiri için çalışmasından, birbirine yardım etmesinden ve günün sonunda payına düşen karşılığı almasından.”
Bursaspor açısından, bunu örneklendirebiliriz.
Takımdaşlık ruhu, genci deneyimlisi öylesine bir bütün oluşturdu ki, sezona olumsuz başlangıçlara ve kara bulutlara rağmen, gün ışığı bulutların ardından değil sahadan geldi.
Sahadan geldi çünkü, halen daha kara bulutlar dağılmadı, dağıtılamadı.
TAKIMLARIN İLGİSİ BİR ŞEYLERİN DOĞRU GİTTİĞİNİN KANITI
Mali sorunlar devam ediyor.
Ancak biz bugünlerde, Bursaspor’un Süper Lig’e çıkma ihtimalini kuvvetli bir şekilde dillendirebiliyorsak, bunu oyuncuların oyun bütünlüğünü korumalarına borçluyuz.
“Bursaspor’u sadece Türkiye değil, Avrupa da takip ediyor” ifadesi çıkıyorsa ağızlardan, belli ki sahada başarılan güzel işler vardır...
Bu gururdur, tatlı da telaştır esasında.
‘X’ takımların ilgisi, şüphesiz camiayı da memnun eder ki bir şeylerin başarıldığının kanıtıdır.
‘X’ oyuncu giderse gücümüz eksilir mi, arar mıyız endişesi de var tabii bunun içerisinde; fakat bazı ayrılıklar hüzünlü yahut agresif vedalar değil, bir şeylerin başarıldığının göstergesidir.
ALİ AKMAN’IN BAŞARISI İŞTAHLARI KABARTTI
Ali Akman konusu da böyle bir şey.
Saf yeteneğin, kollektif oyun ile parlatılması şeklinde yorumlayabiliriz.
Sözleşme konusu tabii malum, sürpriz olmazsa uzatmayacağı yönünde...
Profesyonelliğe geçişi 31 Ağustos 2018’de gerçekleşmiş, devam eden kontratı bu yılın haziran ayında son buluyor.
Üzerine bir de ilk 8 haftadan 7 gollü sezon başlangıcı, diğer kulüplerin iştahlarını kabarttı haliyle.
‘Daha önce neden sözleşme yenilenmedi?’ sorusu akla geliyor tabii; geçtiğimiz sezon çıkan haberler, oyuncunun sözleşme yenileme taleplerine sıcak bakmadığı yönündeydi.
Belli ki kariyer planlamasının 2021 Haziran ayı, dönüm noktası olarak çizilmiş.
FUTBOLUN EKONOMİK BOYUTUNU KABULLENMELİYİZ
Dileriz bundan sonraki süreçte kariyeri Enes Ünal gibi yurt dışı olur ve uzun yıllar Bursaspor’dan çıkan bir yeteneği daha üst düzey liglerde ter dökerken görebiliriz.
Kulübe para kazandırılamaması tepki sebebi olabilir, diğer bir pencereden de Bursaspor yeni bir yeteneği daha Avrupa’ya sunmanın haklı gururunu yaşayacaktır.
Ancak bizlerin artık futbolun ekonomiye dönüştüğünü kabullenmemiz gerekiyor.
Rekabetin çığırığından çıktığı bu günlerde, futbolun yeni gerçeklerini kabullenmeliyiz.
Bir iş kolu olarak futbol; takım ruhunun ortaya çıkardığı bireysel yeteneklerin, yeni meydan okuma süreçlerine dönüştü.
FUTBOLCU FABRİKASI ÜRETMEYE DEVAM EDECEK
Bursaspor belki bu yıl, birkaç genç oyuncusu ile daha vedalaşacak bu şekilde, ancak kulübün kimyası gösterdi ki, bu ‘futbolcu fabrikası’ üretmeye devam edecek.
Önemli olan da bu...
Elbette mevcut mali yapıdaki kurtuluşun en önemli ayaklarından biri de bu oyunculardan elde edilecek gelirler.
Fakat biz şu an Sokrates’in bakış açısından devam edelim;
Kısıtlı imkanlarda, bu takımdaşlığı oluşturan teknik heyete teşekkür etmek gerekiyor.
Zor zamanda ipi göğüslediler ve şu ana dek de yüksek saygıyı hak ediyorlar.
Zira; futbolcular gibi teknik heyet de amatör ruh ile sahaya çıkıyor.
Arma aidiyetiyle birlikte, tüm heyecanını ve yarınları düşünerek ilerleyen yıllarda, sistemli işleyen bir çarkın dişlerini oluşturma çabası gösteriyorlar.
Bunu Mustafa Er’in samimi açıklamalarından da görebiliyoruz.
Başarılı olunur yahut olunmaz, bunu önümüzdeki aylar gösterecek fakat ortaya konan gaye, gerçekten umut aşılayıcı.
Bizlerin de bu duruma daha fazla ağırlık vererek, futbolun bu güzelliğinde kalmamız, spekülasyonlar yerine daha yapıcı, daha ateşleyecek adımlar atmamız, zannederim ki en doğrusu olacaktır.
TRANSFER HEP UMUT OLARAK GÖRÜLÜYOR
Bakın futbol programlarında dahi, transferler artık ana konu haline geldi.
Ortaya konan futbol, takımların felsefesi, Türk futbolunun hangi noktadan nereye geldiği ve nereye gideceği bile konuşulmamaya başladı.
Sezon içerisinde dahi, varsa yoksa gördüğümüz tek şey transferler...
Futbol, transfer için oynanan bir oyun haline geldi.
Bugün bir takım kötüyse direkt olarak söylenen şey, ‘X’ noktaya transfer yapılması gerektiği...
Halbuki, mevcut teknik heyetlerin mevcut malzemelerden neler çıkarabileceği, nasıl değişiklikler yapabileceği, dahası oyuncuları nasıl kazanabileceği dahi gündeme gelmiyor.
Çünkü transfer hep umuttur.
Hayatta da böyleyiz; umutlandığımız şeyler önceliğimizdir, bazen tek düşüncemizdir.
Ama bu olurken de, sahip olduğumuz değerleri göz ardı etmemeliyiz.
Dolayısıyla bu takıma sarılmalıyız zira gerçekten iyi işler başarıyorlar.
Hele ki bu zorlu süreçte...
Hani “Gençlik başımda duman” sözü, başta kavak yelleri esmesi gibi, gençliğin farkındalığının olmadığını anımsatır ya; bunu genç oyuncular özelinde değil, genel olarak Türkiye’deki futbol iklimini tanımlama da söylesek, daha doğru olacaktır.
Paylaş