Paylaş
Bu durum Süper Lig’de mücadele ettiği esnada da böyleydi, bir alt ligde de...
Hatta şu an küme düşme savaşının verildiği günümüz sürecinde de genç ve öz kaynakların, arma aidiyetiyle mücadele gösteren oyuncuların, Eyüpspor müsabakasının ardından da ne denli ön plana çıktığını görüyoruz.
Aslına bakarsak; son dönemlerde Timsah’ın süre gelen başarısızlığının bir faktörü de, kendi öz değerlerinden uzaklaşması olarak görülebilir.
Zira bu lig, her ne kadar yeteneklerin de ciddi bir öneme sahip olduğu arena olsa da asıl faktörü mücadele oluşturuyor.
TAKIM OLGUSU VE BİRLİKTELİK YAKALANMALI
Takım bütünlüğünü koruyan ekiplerin, kadro değerine bakılmaksızın ne denli üst sıralarda yer alabildiğini şu an puan cetveline baktığımızda da görebiliyoruz.
Buna karşın; çeşitli üst üste yapılan transferler, kadrodaki şişkinlikler ve kağıt üzerindeki değerleriyle ön planda olan ekiplerin de, Bursaspor gibi benzer bir ligde kalma mücadelesine giriştiğini de...
Başarıda; tüm bunların ana etkenine baktığımızda takım olgusu, saha içi birlikteliği ve teknik heyet ile yakalanan uyum başı çekiyor.
Bursaspor, oldukça geç bir dönemde yeniden bu özüne dönüş sürecine sarıldı.
Mustafa Er’in bu noktada takımın yeniden başına geçmesi, aynı zamanda kulübün her kademesinden arzu ve isteğini yansıtabilmesi açısından büyük öneme sahip.
Nitekim, Er’in Eyüpspor maçının ardından yaptığı açıklamada ‘Psikolojik bir çöküntü’ ifadesi de, durumu özetler nitelikte.
KENDİSİNİ TAKIMA AİT HİSSETMEYENLER VAR
Bursaspor, sezon başından bu yana dış etkenler ile birlikte, buraya kendisini ait hissetmeyen, hissedemeyen isimler etrafında çalkantılı dönemler yaşadı.
Sohbet aralarında hep söylenen ‘X oyuncu gidecek ve buradaki hiçbir şey umurunda olmayacak’ lafları, ne yazıktır ki gerçeğe dönüştü.
Tim Matavz gibi isimlerin ayrılığından sonra duyduğumuz bu sözler, inanın pek çok oyuncu için de geçerli olacak.
Zira bazı isimler, kendini bu mücadeleye, bu takıma ait hissetmiyor; hissetmiyor ki, saha içerisindeki o mücadele arzusunu ve isteği göremiyoruz.
Bunlar, çok basit parametreler.
KARAMSAR ATMOSFERDE HALA UMUT VAR
Oysa ki geçtiğimiz sezon Mustafa Er yönetimindeki takımın, ‘gençlik ateşi’ne baktığımızda gördüğümüz tek bir ana etken vardı; kulübe aidiyetlik ve mücadele.
Mevcut düzen üzerinde bu hangi noktaya kadar yeniden gerçekleşir bunu zamanla göreceğiz ancak artık camianın tekrar ve yeniden oluşan umudu; Er’in gelişi ile birlikte bu azmin ortaya koyulacağı inancı.
Bu kadar karamsar bir atmosferde ise hala umut var.
Şöyle bir güzel olabilmesi muhtemel ihtimalleri baz alırsak;
Hava şartları nedeniyle lige verilen ara, sakat oyuncuların dönüşünü hızlandıracak.
Massimo Bruno gibi, takıma katkısı çarpıcı düzeyde olan isimlerin iyileşmeleriyle birlikte Mustafa Er’in de takıma felsefesini, oyun varyasyonlarını, kimyasını aktarabilmesi için fazladan bir haftalık daha süresi olacak.
Bu noktada şundan eminiz; artık önümüzdeki haftalarda oyuncuların kariyer bazdaki grafikleri, kağıt üzerindeki değerleri değil, mücadele azmi yüksek olanları sahada yer alabilecek.
Çünkü bunu daha önce de Bursaspor’un en ihtiyaç duyduğu anda göreve gelen genç teknik adamın kimyasından gördük.
TARAFTAR DESTEĞİYLE BU KAOSTAN ÇIKILIR
Bunun yanı sıra; Bursaspor’un iç saha avantajı var.
Ligde kalma savaşı verdiği ekiplerin neredeyse tamamıyla iç sahada maça çıkacak.
Şunu da hepimiz biliyoruz ki; o stadyum dolduğunda ve yüksek sesli atmosferler oluşturulduğunda takıma da yansımaları bir hayli güzelleşiyor.
Bursaspor’un da zaten daha önceki yıllarda iç sahada başarılar elde etmesinin en büyük etkeni taraftarının desteği.
Bu kapsamda kalan iç saha mücadelelerinde takıma destek de en yüksek seviyede geldiğinde, oyun şansından bağımsız olarak sahada o azmi ve isteği görebileceğimizden kuşkumuz yok.
Aksi halde zaten değiştirilecek bir şeyin olmadığını görürüz ve bu da beyaz bayrakların kaldırılmasına işarettir ki bu teknik heyetin, buna izin vereceği düşüncesinde aslında değiliz.
BAŞARI TÜM KENTİN BİRLİĞİYLE SAĞLANIR
Dolayısıyla yeni bir diriliş mücadelesinin başlaması için kıvılcımın taraftardan başlayarak kulübün tüm kademelerine, hatta kentin tüm noktalarına tesir etmesi elzem duruyor.
Zira Bursaspor, bu ligde kalabilirse bunu bir teknik direktör, birkaç oyuncu, belli bölüm taraftarın desteğiyle değil; tüm kentin birliğiyle sağlayacaktır.
İşte sezon başından beridir sıklıkla vurguladığımız ‘birliktelik’ kavramının en fazla ve en kritik düzeyde önem taşıdığı zamanlara gireceğiz.
Bir şehrin ayaklanması, o şehrin değerini ayakta tutacaktır.
Tüm bunlar ışığında Bursaspor’un, her ne kadar ipler elinde olmasa da ipleri eline alabileceği bir süreç de görebiliriz.
Bunun için yalnızca silkelenmek ve o armanın değerini ve ağırlığının farkında varmak gerekiyor.
İşte belki o zaman diğer takımların aldığı sonuçları takip etmekten de vazgeçebiliriz.
Paylaş