Galatasaray, bu sezonun iç sahada en çok bocaladığı maçını oynadı. Oyunun genel anlamda hakimi olmasına rağmen sarı-kırmızılar dün 2 temel sorun yaşadı saha içinde. Bunlardan ilki, Icardi’yi rakip ceza alanında topla buluşturamamak idi. Gerçi bunda Arjantinli golcünün çoğu pozisyonda ağır kalması ve hareketsizliğinin de etkisi vardı.
2. TOPLARI DA ALAMADI
Galatasaray’ın bir diğer sorunu ise ataklarda kaybedilen topların ardından 2’nci topu almakta zorlanmasıydı. Düşük enerji ve tempo, yoğunluğu olmayan bir pres de zaman zaman Fatih Karagümrük’ün kendi yarı sahasından kolay çıkmasını sağladı.
Kerem Aktürkoğlu’nun istekli oyunu; Sacha Boey ve Torreira’nın istikrarlı şekilde kendi standartlarında kalmaları, özellikle de Kerem Demirbay’ın da ilk yarıdaki performansı Galatasaray açısından sevindirici olan idi.
MERTENS-iCARDi KAYIPTI
Mertens ve Icardi’nin hayal kırıklığı yaratan performansları sarı kırmızıların hücumdaki üretkenliğini de etkiledi. Öyle ki Icardi hiç ikili mücadele kazanamadı ve maç boyunca rakip ceza alanında sadece 5 kez buluşabildi. Kopenhag maçı sonrası, Fenerbahçe derbisi öncesinde dünkü kötü oyun normal kabul edilebilir. Ancak son dakikada kaleye giden topa dokunup golün geçersiz olmasını sağlayan Serdar Dursun’un bu hamlesi ile Galatasaray 3 puanın sahibi olduğu için şanslıydı.
Derbi için Icardi’ye bir terapi şart. Arjantinli golcü böyle oynarsa Galatasaray’ın Kadıköy’de işi zor olur.
Bir futbol takımının 17 oyuncusunun eksik olması tarihte görülmüş bir şey değil. Beşiktaş, bu şartlarda Zürih’te Lugano’nun karşısına çıktı. 2 takımın da gole yönelik, açık futbol sergilediği maçta kontrol genelde Beşiktaş’ta idi. Bunda Hadziahmetovic, Salih ve Oxlade-Chamberlain’den oluşan orta alanın etkisi büyüktü.
ERSiN BAŞARILIYDI
Stoper oynayan Bahtiyar Zaynutdinov’un geriden oyun kurma becerisine sahip olması da Beşiktaş’ın kurgusunu pozitif anlamda etkiledi. İlk yarının sonlarında gelen Cenk Tosun’un sol ayağıyla zor pozisyonda attığı gol ise birinci sınıf idi. Maçın genelinde zaman zaman Lugano’ya fırsatlar da verdik ancak bu şutların hepsinde kaleci Ersin başarılıydı.
GENÇLER PARILDADI
Beşiktaş’ta dün forma giyen altyapıdan gelen genç oyuncular hem göz doldurdu hem de gelecek için umut verdi. Maça 11’de başlayan Emrecan Terzi, hiç sırıtmadı. Emrecan ilk profesyonel maçında alkışı hak etti. Son dakikada attığı golle Avrupa’nın dört bir yanından gelen gurbetçilerimizi gururlandırdı.
Oyuna sonradan giren Semih Kılıçsoy, belki çok net fırsatlardan yararlanamadı ama son derece etkili bir performans ortaya koydu. 16 yaşındaki Mustafa Hekimoğlu da fiziği ile ve tekniği ile dikkat çekti.
Dün hem prestij hem de ülke puanı açısından 17 eksikle alınan bu galibiyet ve 20 yaşın altındaki 6 futbolcunun forma giymesi çok değerliydi. Eminim ki zor günler geçiren Beşiktaşlılar dün bu sezon takımlarıyla ilk kez bu kadar gurur duymuştur.
Maç öncesinde İsmail Kartal’a sorsalar “Beşiktaş’ta kim oynamasın istersiniz?” diye herhalde Aboubakar derdi. Rıza Hoca tamamen Fenerbahçe’ye karşı tedbir amaçlı bir 11 sahaya sürdü. Ne hücum yapabildi, ne de savunma... Beşiktaş iç sahada bu anlayışla oynamaz. Orta alanda neden Necip? O bölgeye sertlik katsın diye. Kattı mı? Hayır. Sürekli alanını kaybetti. Ama Necip elinden geleni yaptı mı? Her şeyini iyi niyetiyle ortaya koydu ama Beşiktaş’ta formanın değerini bilmeyen, profesyonelliğin gereklerini yerine getirmeyen çok oyuncu var.
Beşiktaş orta alan oyuncuları 2 blok arasını kapatamadı ve Szmanski, Tadiç ve İrfan Can o bölgede cirit attı. Yenilen 3 gol var, direkten dönen top var, kaçan penaltı ve Fenerbahçe'nin net pozisyonları...
FARK YARATTILAR
Hadi savunmada tel tel döküldün, bu tercihlerle bu kadroyla hücum yapabildi mi Beşiktaş? Hayır. Neden Muleka? İnanılır gibi değil ama 80 dakika sahada kalıyor. Tercih edilen 11 mücadele edilsin diye. Ancak kalite diye bir realite var. Büyük takımları büyük yapan oyuncu kalitesi ve yıldız futbolculardır. Lakin Tadic, Szymanski, Dzeko ve Ferdi kaliteleriyle fark yarattı.
Beşiktaş, kalesinde 3 gol yemesine rağmen Mert devleşmese, Fenerbahçe yakaladığı fırsatların yarısını değerlendirse siyah-beyazlılar dün akşamki derbide çok daha ağır bir yenilgi alabilirdi.
Sahadaki kadro kalitesi farkı ortada ancak dün seçilen oyun Beşiktaş’ın ve büyük takımın iç sahada taraftarın önünde oynayacağı bir futbol değil.
HAKLI BİR ZAFER
F.enerbahçe çok haklı ve net bir derbi zaferi elde etti. Bu tartışılmaz. Dün 3 kez skora etki eden kritik VAR müdahaleleri olmasa hafta boyunca hakem skandallarının konuşulacağı bir derbi olacaktı. Uzun lafın kısası, Beşiktaş’ın evinde bu kadar yetersiz göründüğü bir başka derbi hatırlamıyorum..
Açık yüreklilikle ifade edeyim; gazeteye köşe yazım olduğu için eziyet ile seyrettiğim bir ilk 45 dakika gördüm dün. Beşiktaş takımı çok eksikti tamam ama sıfır konsantrasyon ve sıfırın da altında bir oyun coşkusu vardı sahada. İyi yaptığı hiç bir şey olmayan, sahaya bir oyun gücü ve karakter koyamayan bir Beşiktaş izledik.
ERSiN ARTIK KARARINI VERMiŞ
Ne yazık ki kaleci Ersin, artık kararını vermiş ve üst düzey bir file bekçisi olmaya hiç niyeti yok. Tamamen işin ucunu bırakmış. Rebic’in maça hiç konsantrasyonu yoktu. Biraz Oxlade-Chamberlain, biraz Zaynutdinov ve Aboubakar’ın futbol oynamaya niyetleri vardı. Genç Demir Ege telaşlı ve orta alanda pas açılarına doğru bir şekilde giremeyen bir görüntüde idi. Cenk Tosun oynadığı pozisyonu çok yadırgadı ve etkisizdi.
iKiNCi YARI DAHA KÖTÜ OLDU
İkinci yarı bazı şeyler düzelir mi diye umut ederken işler daha da kötüye gitti. Club Brugge maçı ciddiye alan taraf olmaya devam etti ve farkı kısa sürede 4’e çıkarttı. Beşiktaş açısından bakınca kesinlikle unutulması gereken bir gece idi.
Beşiktaş tarihinde yenilgiyi bu kadar kolay kabul eden ve çaresiz bir takım hatırlamıyorum. Hem de iç sahada. Beşiktaş tarihinin en büyük utanç duyulması gereken gecelerinden birisinin sorumlusu mevcut yönetimdir. Bir takım bu kadar sahipsiz ve çaresiz bırakılmaz.
BRUGGE OYNADI, BiZ SEYRETTiK
Ne yazık ki Ahmet Nur Çebi ve yönetimi dün gece yaşanan utancın baş sorumlusudur. Bir futbol takımını bu kadar sahipsiz bırakırsanız yaşanan bu hezimete de yol açmış olursunuz. Kimsenin Beşiktaş taraftarını bu kadar üzmeye ve utandırmaya hakkı yok. Club Brugge oynadı ve biz 90 dakika seyrettik.
Beşiktaş, 10 eksikle gittiği Samsun deplasmanında iyi futbol mu oynadı? Hayır. Ama özellikle 2’nci yarıda gereken kazanma kararlılığını ortaya koydu. İlk yarıda özellikle hücumda etkisiz olan Beşiktaş’ta Jackson Muleka santrfor, Cenk Tosun ile Onur Bulut da kanat forvet olarak görev yapınca ortaya ciddi bir tıkanıklık çıktı.
COLLEY-MERT OLMASA
Rıza Çalımbay, 2’nci yarıda Onur’u oyundan alıp santrfora Vincent Aboubakar’ı sürünce Beşiktaş, Samsunspor’u zorlamaya başladı. Ancak dün savunmada Omar Colley ve kalede Mert Günok iyi oynamasa Beşiktaş, Samsun’dan bırakın galibiyet ile dönmeyi puan dahi alamazdı. 3 net gollük kurtarış yapan Mert ve Valentin Rosier’in çizgiden çıkarttığı top Beşiktaş’ı ayakta tuttu.
SAMSUNSPOR 1 PUANI HAK ETTi
Bu kadar eksik bir kadroyla deplasmanda Samsunspor gibi diri ve mücadeleci bir takımı yenmek Beşiktaş açısından değerli. O yüzden oynanan futbolu eleştirmek de haksızlık olur. Sakatların dönmesiyle Rıza Hoca’nın eli daha güçlenecek ve oyun içi hamle şansları artacaktır. Dün Demir Ege Tıknaz girdikten sonra Gedson Fernandes daha ofansif bir role büründü ve etkinliği arttı. Samsunspor ise dün en azından 1 puanı hak ettiği bir maçta gösterdiği yoğun mücadele gücünün karşılığını alamadı.
Puan kaybına kesinlikle tahammül yoktu. Yani kazanmak şarttı. Ama böylesine hayati önem taşıyan maça siyah beyazlı futbolcuların gerektiği şekilde konsantre olduğunu söylemek mümkün değildi. Daha ilk dakikadan itibaren orta sahada doğru dürüst organize olamayan Beşiktaş, bunun sonucunda hem savunmada hem ofansta sorunlar yaşadı. Bodo/ Glimt tıpkı ilk maçtaki gibi çok kolay pozisyonlara girdi. Özellikle tamamlanamayan hücumlar ve ikinci topların kaybedilmesi, Beşiktaş açısından oyunu kâbusa çevirdi.
BU TAKIMDA OYNAYAMAZ
Daniel Amartey’in bu takımın stoperi olmadığı, oynamaması gerektiği ilk günden belliydi. Kötü performansıyla Şenol Güneş’in istifasında büyük payı olan Amartey dün de Eric Bailly’nin sakatlığı sonrası girdiği maçta ilk golü rakibe resmen hediye etti. Çevre kontrolü yapmaması sonucu boşta kalan Moumbagna, Amertey’in bu hatasını affetmedi ve Bodo’yu 1-0 öne geçiren golü attı. İlk yarıda Bailly’nin sakatlanıp çıkması bana göre bu maçın dönüm noktasıydı.
OYUNCULARIN DA KAFASI SEÇİMDE
Beşiktaş’ın sadece bonservisine 4.5 milyon Euro ödediği, başkan Ahmet Nur Çebi’nin sürekli övgüyle bahsettiği Bakhtiyar Zaynutdinov dün akşam saman alevi gibiydi. Zaman zaman iyi işler yaptı ama skora etki edemeyince devre arası oyundan alındı.
Yerine giren Tayfur Bingöl, çalışkanlığıyla orta sahaya dinamizm katarken, şahane bir gol attı. Sahanın kötülerinden Milot Rashica’nın yerine giren Ante Rebic de en iyi maçlarından birini oynadı.
Sonuçta Beşiktaş bir kez daha kaybetti. Dünkü maç gösterdi ki, siyah beyazlılarda sadece taraftarların değil, futbolcuların da aklı başkanlık seçiminde. Yeni seçilecek başkanla birlikte teknik direktörün değişecek olması, belli ki oyuncuların zihinlerini bir hayli meşgul ediyor ve bu da sahaya yansıyor.
Münih’te özellikle ilk 45 dakika, Okan Buruk’un maç öncesinde ifade ettiği üzere cesur ve sahanın her bölgesinde baskı yapan bir Galatasaray gördük...
Bayern Münih gibi dev bir rakibe teslim olmayan ve inisiyatif bırakmayan sarı kırmızılılar, agresif savunmanın ötesinde ‘fazlasıyla tehditkâr’ hücumlar yaptı.
Kadro değeri 950 milyon Euro’yu aşan, bu seviyeleri oynamaya alışkın, tecrübeli ve disiplinli Bayern Münih’e karşı Allianz Arena’da böyle oynamak hiç de kolay değil. Bayern fırsatlar buldu ama karşısına öncelikle Fernando Muslera çıktı. Sakatlığı nedeniyle oynayıp oynamayacağı son dakikaya kadar belli olmayan Uruguaylı kaleci, en az 3 tane karşı karşıya pozisyonda rakiplere gol izni vermeyerek Galatasaray’ı ayakta tuttu.
RAKiBiNE ASLA TESLiM OLMADI
İkinci yarıda da ezilen bir Galatasaray görmedik. Bayern Münih, tüm dünyanın da kabul ettiği üzere tehlikeli ve hızlı bir takım ama sarı kırmızılılar asla teslim olmadı. Galatasaray’ın birkaç maçtır sezon başındaki temposundan çok uzak olduğu bir gerçek. Davinson Sanchez, Lucas Torreira ve Sacha Boey dışındaki oyuncularda gözle görülür bir performans düşüklüğü söz konusu. Sezona erken başlayan ve birbiri ardına zorlu maçlar oynayan sarı kırmızılı futbolcuların şu dönemde böyle bir gerileme olmasını normal karşılamak lazım.
BAKAMBU’NUN GOLÜ ÇOK DEĞERLi
Bu tip durumlarda teknik heyete düşen en önemli görev, yedek oyuncuları hazır tutmaktır. Bir süredir ortalarda görünmeyen Cedric Bakambu’nun attığı gol ve sergilediği oyun bu bakımdan son derece değerli.
Bu maçta Bayern’e yenilmek doğal... Ama kafa kafaya oynamak olay. Tebrikler Galatasaray.
Beşiktaş’ın şu günlerde yaşadığı kadro zafiyeti tanımlanamayacak boyutta. Takımın en önemli oyuncuları Vincent Aboubakar, Rachid Ghezzal, Arthur Masuaku ve Valentin Rosier ortada yok. Amir Hadziahmetovic cezalı. Stoperde mecburen sürekli pozisyon hatası yapmasına rağmen zorunluluktan Necip Uysal oynamaya devam ediyor.
MERT VARKEN NEDEN ERSiN OYNUYOR?
Burak Yılmaz’ın eli kolu bağlı ama Ante Rebic’i bu kadar yokluk içerisinde 11’de düşünmüyor olması da ilginç. Ayrıca Beşiktaş’ın 1’inci kalecisi Mert Günok’tur. Mert Günok varken neden Ersin Destanoğlu oynuyor? İkinci golde yapmış olduğu hata çok büyük. İlk 45 dakikada savunmayı ayakta tutan Eric Bailly’nin çıkmasının ardından Bakhtiyar Zaynutdinov-Necip Uysal ikilisi stoper olarak görev alınca tüm denge kayboldu. İlk yarıda tek pozisyon üretemeyen, isabetli şut atamayan Antalyaspor 12 dakikada arka arkaya 3 gol buldu. Bailly harika bir stoper ama sürekli sakat, oynasa da maçı tamamlayamıyor.
KAOS VE YOKLUK ORTAMI
Tüm bu kaos ve yokluk ortamında maçı yazmak, analiz etmek de yersiz. Beşiktaş’ın saha içinde ve saha dışında o kadar derin sorunları var ki bu tabloda sorumluluk alan Burak Yılmaz ve oyuncu grubunu eleştirmeye sıra en son gelir. Genel kurul kararı alan başkan Ahmet Nur Çebi ve yönetim kurulunun son güne kadar bu takımı sahiplenmesi koşullar ne olursa olsun gerekliydi. Bu kadar başıboş ve sahipsiz bir takımdan daha fazlasını beklemek mümkün değil.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/3jsTjl_6D-A" title="Dusan Tadic mi, Wilfried Zaha mı, Ante Rebic mi? | Taraftar ne diyor?" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>