Derbide galibiyeti daha çok isteyen ve sahaya daha fazla karakter koyan taraf G.Saray idi. Beşiktaş, maçın hemen hemen tamamında oyuna ne akıl ne de yüksek bir mücadele gücü katabildi. Öyle ki dünkü Beşiktaş’ın bu oyunuyla gol için tek şansı yüksek toplarda Galatasaray’a sağlayacağı avantajdı. Nitekim siyah beyazlılar ilk yarıda beraberlik golünü de bu şekilde buldu. Ancak zaman zaman Salih, bazen de N’Koudou’nun kullandığı duran toplar rakip ceza sahasında etkili olmadı.
ICARDI’NiN KLASI FARK YARATTI
N’Koudou bu seviyenin, bu maçların oyuncusu değil. Fakat Beşiktaş’ın son yıllardaki tüm teknik adamları N’Koudou’ya bel bağlamaya devam ediyor. 2-1’den sonra ikinci yarının ortalarında kontrolü kaybeden Beşiktaş karşısında İcardi ve Kerem ile direklere takılan Galatasaray, maçı koparma şansını kullanamayınca siyah beyazlılar maçta kalmaya devam etti ancak Muleka ve Weghorst ile yakaladığı fırsatları sonuçlandıramadı. Dün Mertens çok hareketliydi ve etkiliydi. Ancak farkı asıl yaratan İcardi’nin klasıydı. Arjantinli yıldız az topla buluşmasına rağmen bitiriciliğini ve kalitesini ortaya koydu ve derbide takımını 3 puana taşıyan baş aktördü.
MERT OLMASA ERKEN KOPARDI
Beşiktaş’ta ise kaleci Mert, Cenk Tosun ve Gedson Fernandes dışında ayakta kalan isim yoktu. Şenol Güneş maç sonunda N’Koudou ve Umut Meraş’ı 11’de oynattığı için pişmandır. Siyah beyazlı ekip hem savunmada zaaflar yaşadı hem de gereken karakteri sahaya koyamadı. Ancak yüksek toplarda sorun yaşaması muhtemel Galatasaray karşısında Beşiktaş bu avantajını 1 pozisyon dışında kullanamadı. Açık konuşmak gerekirse dün Galatasaray maçı hak etti, Beşiktaş için ise bu futbolla son bölümde gelen baskıyla alınabilecek bir beraberlik iyi sonuç olurdu. Kabul edelim ki kaleci Mert’in iyi oyunu ve direkler olmasa derbide maç daha erken kopardı.
Beşiktaş dün Ümraniyespor karşısında 5-2 kazanırken çok mu iyi futbol oynadı? Hayır. Ama Şenol Güneş ile daha özgüvenli ve yanlışlarında ısrar etmeyen bir Beşiktaş vardı sahada. Dün en büyük farklılık Cenk Tosun’un varlığıydı. Cenk 3 farklı pozisyonda görev aldı. Attı, attırdı, çok çalıştı, hepsinden önemlisi oyuna akıl kattı. Weghorst ile de iyi bir iletişim kurdu. Weghorst, Cenk ile birlikte oynadığında daha verimli olacaktır. Dikkat ederseniz, ilk haftalarda da Muleka ile birlikte oynadığında performansı daha yüksekti.
REDMOND HAMLESi iYi SONUÇ VERDi
Şenol Güneş, 2-1 önde girdiği ilk yarının sonunda düşük tempodan ve ilk 45 dakikanın sonundaki bireysel hatalardan rahatsız olurken Dele Alli, Masuaku ve Rosier’i oyundan alıp; Tayfur, Umut ve Redmond’ı sahaya sürdü. Redmond hamlesiyle sağ kanadı etkili kullanmaya başlayan Beşiktaş, Ümraniyespor savunması ve kalecisinin bireysel hatalarından iyi faydalanarak farka koştu.
SAVUNMA GÜVENLiĞi ARTIRILMALI
Siyah beyazlı takım açısından asıl düşündürücü olan Ümraniyespor gibi mütevazı bir rakip karşısında yenilen 2 gol ve rakibe verilen 2 net pozisyon. Şenol Güneş savunma güvenliğini arttracak tedbirleri de en kısa sürede alacaktır.
SALiH DAHA SADE OYNAMALI
Dün Cenk Tosun ve Weghorst dışında Gedson Fernandes’i çok beğendim. Ayrıca Tayfur da ikinci yarıda takımına yardımcı oldu. Salih çok çalıştığı bir maça imza attı ancak sürekli final pası arayışında ve gereksiz yere oyununu süslüyor. Daha keskin ve sade oynamalı. Şenol Güneş’in eli Salih’e de dokunacaktır.
BU OYUN DERBiYE YETMEZ
Son 6 maçta sadece 1 galibiyet ve sürekli geriye giden bir oyun. Atak çeşitliliği yok. Nitelikli baskı sadece maçların ilk yarısında var. Hücumda çoğalma konusunda ciddi sıkıntılar devam ediyor. Taktiksel zenginlik, esneklik, yaratıcılık yok. Hep aynı oyun, hep aynı formasyon. Tuhaf oyuncu değişiklikleri.
MUTLAKA SORGULANMALI
Hatayspor’un mücadelesine büyük saygı duymak gerekiyor ama lig 18’incisi, kadrosu kısıtlı, sadece savunmada bekleyen ve defansda da organize olamamış bir takım karşısında 1’inci dakikada 1-0 öne geçip de maçı kaybediyorsa Beşiktaş’ın oyunu ve teknik direktörü en sert ve acımasız şekilde sorgulanmalıdır.
Bireysel olarak hiçbir futbolcuda ilerleme yok. Kazanma arzusu ve hırsı yerlerde. Tek oyun planı oyun kurgusu ve zekası olmayan Kevin N’Koudou’nun yapacağı ortalar ve uzun toplar üzerine kurulu.
ACEMi VE YARATICILIKTAN UZAK
Valerien İsmael’in zaten teknik adamlık kariyerinde bir başarısı yok, büyük takım çalıştırmışlığı yok. Uzun süre bir kulüpte çalışmışlığı da yok. Ancak yetenekli ve gelişmeye açık bir teknik adam hiç değil.
İşin kötüsü Fransız çalıştırıcının futbola dair parlak fikirleri ve kıvrak zekası hiç yok.
Beşiktaş böyle bir teknik adamla 11 haftayı çöpe attı. Kötü sonuçlarda bir teknik adamın arkasında durulur. Ancak oyunda bir ışık görünüyorsa. Bu kadar acemi ve yaratıcılıktan uzak böyle bir teknik adamla bu ısrar neden?
Beşiktaş, evinde Başakşehir ve Fenerbahçe’den sonra bir diğer rakibi Trabzonspor’a da diş geçiremedi. Bu 3 maçın hiçbirinde İsmael’den güçlü bir başlangıç planı göremedik. Bu tip iç saha derbilerinde agresif, kararlı ve ev sahibi olduğunu hissettiren bir takım görmeyi beklerken tedirgin, taktiksel açıdan bir kurgusu olmayan ve rakipleri çok da rahatsız etmeyen bir Beşiktaş vardı sahada. Skorlardan bağımsız olarak tercih edilen futbol anlayışı Beşiktaş taraftarını rahatsız ediyor. Rakip ceza alanına atılan uzun toplar, orta alanın by-pass edilmesi ve çabuk sonuçlandırılan ataklarla kanat beklerini de pasifize edip etkin şekilde hücuma çıkartamamak. Takım boyunun uzun olması, topun değerini bilmeyen ve kolay kaybeden bir Beşiktaş.
FUTBOLUN EMRETTiĞi ÇÖZÜM
Futbol seyreden herkes bu kadronun top ayağındayken çok daha iyisini yapacağını görebiliyor. Ancak İsmael’de ne taktiksel bir yaratıcılık, ne esneklik ve ne de pragmatizm var. Hep aynı şeyleri yaparak farklı sonuçlar almak ve sorunlara çözüm üretmek mümkün değil. Ancak Fransız teknik adam, Dele Alli’nin hazır olmadığını hala göremedi. İsmael’in Cenk’i sokup 4-4-2’ye dönmesi çok da parlak bir fikir değil. Bunu 70’te yaptı, halbuki maçın devre arasındaki programda “Bu değişikliği yapamaz mı?” diye zaten konuştuk. Futbolun emrettiği basit bir çözüm bu. Ancak Fransız teknik adam asla parlak fikirler ve çözümler ortaya koymuyor.
1 PUAN TRABZON iÇiN KÖTÜ DEĞiL
Beşiktaş, puan olarak enseyi karartacak bir noktada değil ama rakipleri Avrupa’da oynarken haftada bir maç oynuyor. Ayrıca yenemediği Başakşehir, Fenerbahçe ve Trabzonspor ile deplasmanda oynayacak. Diğer taraftan bakarsak bu 1 puan Trabzonspor için kötü değil. Son 10 günde 4’üncü maçını oynayan bordo mavililer özellikle de ikinci yarıda sadece oyunu soğutmayı ve skoru korumayı düşündü. Bu anlayıştan dolayı Trabzonspor’u eleştirmek acımasızlık olur. Abdullah Avcı, ikinci yarıda sahaya sürdüğü isimlerden verim alamayınca beraberliğe de fazlasıyla razı oldu.
KALiTE SEViYESi DÜŞÜKTÜ
Dev maçta gol, heyecan, pozisyonlar ve mücadele vardı ancak kalite seviyesi geçer not almadı. Beşiktaş’ın başındaki teknik direktör hayatında hiç kupa kazanmamış, bu tip maçları teknik adam olarak oynamamış. Büyük takım çalıştırmamış ve yeterli tecrübesi yok. Hem başlangıç planlarında sorun var hem de maçların devamında oyuna hamlelerinde.
Galatasaray’ın tüm yıldızlarını sahaya sürdüğü 11, kağıt üzerinde 4-2-3-1 olsa da aslında 4-2-4 idi. Öndeki 4 oyuncu pres yapmaz, geri koşmaz. Savunma arkasına da hareketlenmez. İlk yarıda 81 top kaybıyla oynayan, etkili pas yapamayan, pozisyon üretemeyen Galatasaray’da orta alanın merkezinde oynayan Torreira-Midytsö-Mata üçlüsünü toplam kazandığı top sayısı: 0 (yazıyla sıfır). Durum böyle olunca da Kayserispor orta sahayı çok kolay geçti. Goller attı pozisyonlar buldu.
OKAN HOCA BiLMiYOR OLAMAZ
Kayserispor’un en güçlü tarafı Onur Bulut ve Ramazan’ın oynadığı sağ kanadı. Onur’un karşında geri koşmayan Mertens’i oynatmak ciddi bir hataydı. Belçikalı futbolcu dün 8’inci maçını oynadı. Henüz golü ve asisti yok. Ama her maç ilk 11’de oynamaya devam ediyor.
Futbolda dinamizm ve tempo günümüzde yeteneğin bile önünde. İcardi, Mertens ve Juan Mata fiziksel olarak çok geride. Yapılan değişiklerin ardından Galatasaray’ın baskı kurmasının nedeni sadece artan enerjisi. Kayserispor maç 2-0 iken Gavranovic, Mensah ve Emrah Başsan ile net fırsatları değerlendirebilmiş olsa daha da farklı bir skor çıkabilirdi.
İlk 11’de 3 Türk futbolcu oynatma kuralı ve yaşı ilerlemiş Mertens ile Mata’nın fiziksel durumları, görünen o ki Okan Buruk’u zorlayacak.
FiZiKSEL OLARAK iYi DEĞiLLER
Bu takım 16 Eylül’den beri son 1 ayda sadece Adana Demirspor’a karşı oynayarak gitti Kayseri’ye ve fiziksel olarak iyi durumda değil. İyi çalışan ve organizasyonu üst seviye bir Galatasaray kesinlikle sahada yoktu. Pozisyon yok, pres yok, dinamizm yok, atak devamlılığı yok. Savunma güvenliği yok, alan daraltma yok. O kadar olumsuzluklar ile dolu bir Galatasaray’ın acilen toparlanmaya ihtiyacı var.
Beşiktaş 3 puan için kararlılığını ilk dakikadan itibaren gösterdi. İlk 45 dakika boyunca sürekli arayan siyah beyazlılarda forvetlerin yapamadığını genç stoper Tayyip Talha yaptı ve biri VAR’dan ofsayt gerekçesi ile dönen 2 gole imza attı. Transferin son gününde çok doğru bir hamleyle alınan Tayyip Talha, savunmada da kusursuz bir futbol ortaya koydu ve “maçın adamı” seçilmeyi fazlasıyla hak etti.
iLK YARI HER ŞEY iYiYDi
İlk 45 dakika Giresunspor’a hiç pozisyon vermeyen Beşiktaş’ta Tayfur, sorumluluk alan, sürekli oyunun içinde kalan ve takım arkadaşlarıyla iyi yardımlaşan bir görüntü ortaya koydu. Josef de Souza da geçen haftaların üzerinde bir performans ortaya koydu ve galibiyette önemli pay sahibi oldu. İlk 45 dakika Beşiktaş açısından her şey olumluydu. Ancak 2’nci yarıda dakikalar ilerledikçe aşağı doğru inen bir grafik daha gördük.
HAMLE YAPMIYOR, KURCALIYOR
Valerien İsmael oyuna hamle yapmıyor, kurcalıyor. 1-0 önde giden maçta 5 değişiklik birden yapıp herkesin pozisyonuyla oynadı, takımın yarısını değiştirdi. Sağ bek Tayfur’u orta sahaya çekip; orta saha Necip’i sağ beke aldı. Duraklamalar ile birlikte maçın bitimine 20 dakika varken tüm değişiklik haklarını kullanıp herhangi bir oyuncunun sakatlanma olasılığını düşünemedi. Nitekim Emrecan sakatlandı ve maçı sakat sakat tamamladı.
TAKTiK ZEKASI YÜKSEK DEĞiL
Beşiktaş’ın iyi bir kadrosu var ancak fark yaratan, taktiksel zekası yüksek bir teknik direktörü yok. Her şeyden önce hücumda çoğalma, gerektiğinde oyunu sete çevirme, atak devamlılığı ve çeşitliliğiyle oynayan bir Beşiktaş yok. Atakları erken bitirme yorgunluk ve topun peşinden koşmak olarak Beşiktaş’a geri dönüyor. Santimetreler ile VAR’dan ofsayt gerekçesiyle dönen Giresun golü Valerien İsmael’i kurtardı. Ancak Beşiktaş, kolay kazanması gereken bir maçı ecel terleri dökerek tamamladı.
Henüz 11’inci dakikada gelen bir kırmızı kartla Monaco gibi güçlü bir ekip karşısında 1 kişi eksiliyorsun ve 3 dakika sonra da 1-0 geriye düşüyorsun. En azından iyi savunma yapıp skoru tutma şansın da ortadan kalkıyor. Yetmiyor, ilk yarının son dakikasında saçma bir penaltıyla fark 2’ye çıkıyor. Bu koşullarda devrenin sonunda puan için Trabzonspor’un umutları da tamamen tükendi.
AVCI'NIN STRATEJİSİ VE OYUN ANLAYIŞI YANLIŞ
2’nci yarının başında skor 3-0 olunca da resmen havluyu attık. Bakasetas’ın oyuna girmesinden sonraki etkisi ve attığı golü gördükten sonra “Acaba Abdullah Avcı, Bardhi yerine Bakasetas; Eren Elmalı’nın yerine savunmanın solunda Denswil ile başlayamaz mıydı?” diye düşündüm. Larsen-Bartra-Vitor Hugo savunma kurgusu Monaco deplasmanında çok daha sağlam olmaz mıydı?
Bu tip maçlarda iyi savunma yapıp geçişlerle hızlı çıkıp gol aramanız şart. Tamam, Trabzonspor erken 10 kişi kaldı ama şu bir gerçek ki Abdullah Avcı’nın bu oyun anlayışı Avrupa’da işlemiyor. Ferençvaroş ve Kızılyıldız 10 kişiyle Trabzonspor’a karşı gol atmayı başardılar. Abdullah Hoca’nın Avrupada özellikle de deplasman maçlarında Başakşehir’deki ilk yıllarındaki oyun anlayışla takımını sahaya sürmesi şart. Dün Kızılyıldız’ın Ferençvaroş’u yenmesiyle grupta kartlar yeniden dağıtıldı ve kaybedilmiş bir şey yok. Son olarak yeni transferlerden Bardhi ve Eren hayal kırıklığı yaratmaya devam ediyor.
Derbide taktiksel, fiziksel ve sert bir maç izledik. 2 takım da birbirine hiç alan vermedi. Beşiktaş, özellikle ilk yarı F.Bahçe’nin baskısı karşısında zorlanırken rakibinin ofsayt tuzağına 6 kez yakalandı. İlk yarıda sahada ne yaptığını daha fazla bilen taraf F.Bahçe idi. Beşiktaş ise orta alanı hiç pas yapmadan geçmeye çalıştı ve isabetli şut atamadan devreyi tamamladı.
ISMAEL TRiBÜNLERi SUSTURDU
Beklentilerin çok altında kalan ilk yarıda İsmael bu oyun anlayışı ve planı ile 40 bini aşkın müthiş Beşiktaş taraftarını susturmayı başardı. Saiss ve Talha hatasız oynadı ancak Beşiktaş topu ileride tutamadığı için Masuaku ve Rosier’i hücuma çıkaramadı. Ne zaman ki Ghezzal girdi, Rosier etkili hücumlar yapmaya başladı.
F.Bahçe 2, yarıda ofansif olarak hiç girişimde bulunmazken 2 takım da sert ve birbirlerinin oynamasına izin vermeyen futbollarıyla seyir keyfi vermedi.
HAMLELER YİNE GEÇ GELDi
Yoğunluğu ve zorluk derecesi yüksek eforlu ve kırıcı geçen maçta İsmael, müdahale konusunda yine tartışılacak işler yaptı. 70 dakika hücumda etkili olamayan çok top kaybıyla oynayan Beşiktaş’ta değişiklikler geç geldi. Ghezzal, Tayfur, Gedson ve Cenk oyuna ciddi hareket getirdi ve Beşiktaş son bölümde 3 kez gole yaklaştı. Ancak Fransız teknik adam bu hamleyi yapmak için neden 70 dakika bekledi? Anlamak mümkün değil. Redmond ve Muleka beklentilerin altındaydı ve yorgunluk belirtileri de açıktı.
PAS OYUNUNA YÖNELMELi
F.bahçe’de ise Jesus kazanmak için hamleler yapsa da sahaya sürdüğü futbolculardan istediğini alamadı. Neticede beklentilerin yüksek olduğu derbide dağ fare doğurdu. Pozisyon az, gol yok.