Beşiktaş maça kararlı ve rakibine ev sahibi olduğunu hissettirerek başladı. Öyle ki ilk 20 dakika topa sahip olma oranları siyah beyazlı takımın lehine %84’e 16 idi. İlk bölümde sadece kendi yarı sahasında oyunu kabul eden Kasımpaşa, Cenk Tosun’un golünden sonra kabuğundan çıkmaya başladı. 3 kez Beşiktaş kalesinde tehlike yaratan lacivert beyazlılar, kaleci Mert Günok’un iyi oyunu sayesinde eşitlik sayısını bulamadı.
N’KOUDOU YiNE FiNAL PASLARINDA BAŞARISIZDI
İlk 45 dakikada toplam 12 top kaybı ile oynayan Kevin N’Koudou yine final paslarında başarısızdı. Devrenin son anlarında Wout Weghorst ile farkı ikiye çıkartan Beşiktaş için maçı izleyenler “artık 3 puanı cebine koydu” diye düşündü.
İkinci yarıda etkisiz ve silik bir oyun ortaya koyan Beşiktaş’ta Şenol Güneş, N’Koudou ve Cenk Tosun’u oyundan alıp Atiba Hutchinson ile Jackson Muleka’yı sahaya sürdü. Burada amaç orta alanda Salih Uçan ve Gedson Fernandes’in üzerindeki yükü azaltmak ve orta alanı güçlendirmekti. Ancak büyük tecrübe Atiba’nın kaptırdığı top sonrasında gelen Kasımpaşa golü Beşiktaş’ı paniğe itti.
RAKiBE BU KADAR MAHKUM OYNAMASI DÜŞÜNDÜRÜCÜ
Kasımpaşa’nın 2-0’a rağmen maçı bırakmaması ve son ana kadar asılması takdiri hakediyor ama hafta içi bay geçmesine rağmen Beşiktaş gibi bir takımın evinde oyunu bu kadar rakibe bırakıp mahkum oynaması düşündürücü.
Beşiktaş’ın önünde şimdi 5 maçlık zorlu bir fikstür var ve bu maçların 4’ü deplasmanda. Valentin Rosier, Romain Saiss ve Josef de Souza’nın dönmesiyle birlikte takım savunmasındaki sorunlar büyük ölçüde tamir olacaktır. Ancak Şenol Güneş’in oyunun tamamında rakibine hükmetmeyi öğrenmesi gerekiyor.
Fenerbahçe belki de sezonun en kötü başlangıcını yaptığı maçlardan birini oynadı. İlk yarım saatlik bölümde oyunun kontrolünü eline almakta zorlanan sarı lacivertliler Antalyaspor’un golüne de geç reaksiyon gösterdi. Fenerbahçe, ilk yarının son bölümünde Antalyaspor’u baskı altına alsa da devreyi isabetli şut atamadan tamamladı. Hücumda merkezden hemen hemen hiç hücum yapmayan sarı lacivertliler, kenarları kullandı.
2. YARI DAHA KARARLIYDI
İkinci yarıda gol için daha kararlı gözüken Fenerbahçe, yüksek tempo ve baskıyla Antalyaspor’a üstünlük kurdu. Yine kanatları kullanan Jesus’un takımı golleri kendi sağ kanadından geliştirdiği hücumlarla buldu.
DENGELERi KiNG DEĞiŞTiRDi
Her ne kadar Michy Batshuayi, 2 gol atmış olsa da hücumda dengeleri değiştiren Joshua King idi. İkinci yarıda ikili mücadelelerin değerini bilen, topu kazandığı zaman daha hızlı dolaştıran Fenerbahçe, bu şekilde dengeleri lehine değiştirdi. Antalyaspor ise ikinci yarıda maçın duraklama anlarına kadar hemen hiç hücuma çıkamadı. Aradığı geçiş hücumlarını bulamadı ve 2-1 geriye düştükten sonra bile mahkûm oynadı. Fiziksel olarak çok düştüler. Bu oyun Galatasaray derbisi için yeter mi? Hayır. Ancak alınan 3 puan Fenerbahçe açısından çok değerliydi.
Josef de Souza’nın dönüşünün orta alanda Beşiktaş’a büyük güç kattığını gördük. Sadece defansif olarak değil; artan pas kalitesi de dün özellikle ilk yarıda siyah beyazlıların olumlu yönüydü. Adana Demirspor ise ofansif opsiyonları çeşitlilik gösteren bir takım olmasına rağmen sadece kendi sol kanadından etkili olmaya çalıştı. Geçen hafta Gaziantep’te oyuna girip asist yapan Masuaku, dün de attığı golün dışında iyi futboluyla takımına yardımcı oldu.
SAHANIN EN İYİSİ GEDSON'DU
İkinci yarıda Adana Demirspor, Henry Onyekuru ve Fredrik Gulbrandsen ile yakaladığı fırsatları değerlendiremedi.
Beşiktaş son bölümde telaşlı hareket ederken Adana Demirspor’un son bölümde risk alıp siyah beyazlıların kalesine yüklendiği bölümlerde bıraktığı geniş alanları kullanamadı. Dün Beşiktaş’ta sahanın en iyisi Gedson Fernandes idi. Ayrıca kaleci Mert Günok da 3 direğin arasında güven veriyor.
Beşiktaş, Avrupa’nın elit takımları ve teknik adamları tarafından hızla terk edilen, son dönemde giderek gözden düşen 4-2-3-1 düzeniyle başladı. Üstelik savunmanın önünde Necip-Atiba ikilisiyle. Şenol Güneş, Atiba ve Necip’in birlikte oynadığı bir orta sahadan ne bekledi? Üretkenlik nasıl sağlanacaktı?
PAS ARASI VE TOP KAPMA SIFIR
Şenol Güneş ve Beşiktaş’ı çalıştıran diğer teknik adamlar orta sahaya Necip’i koyarak bu bölgeyi sertleştireceklerini düşünerek hep aynı yanılgıya düşüyorlar. Hiçbir zaman sonuç alamadıkları gibi rakamlar da Necip’in asla sanıldığı gibi defansif bir güç katmadığını gösteriyor. Dün sadece 2 sahipsiz top kazanan emektar futbolcu sadece 3 ikili mücadeleye girmiş ve 1’ini kazanmış. Pas arası yok, top kapma da ‘0’. Halbuki bu rakamlar Gedson Fernandes için 8 sahipsiz top kazanma ve 18’de 12 mücadele kazanma şeklinde.
MASUAKU VARKEN NEDEN UMUT?
İlk yarıda hiç birşey üretemeyen Beşiktaş, özellikle de 67. dakikadaki değişikliklerden sonra çok etkili hücumlar yaptı. Ancak bir başka tartışma konusu da neden Masuaku gibi kaliteli bir sol ayak varken Umut Meraş oynuyor? Bir not da N’Koudou için...
Dün yaptığı sorumsuzluk kabul edilemez. Ayrıca gününde olmadığı zaman tüm topları ezen sürekli yanlış tercihler yapan, oyun zekası son derece düşük bir futbolcu.
Gaziantep deplasmanında Gedson Fernandes ve kaleci Mert Günok dışında iyi oynayan Beşiktaşlı futbolcu yoktu. Hal böyleyken de 1 puan kötü sonuç olmadı.
Şenol Güneş, Şanlıurfaspor’u kolay geçeceğini düşünerek özelllikle savunmada farklı tercihlerle takımını sahaya sürdü. Konuk takımın ilk 15 dakikada gelen 2 şok golü futbolun hangi seviyede olursa olsun ciddi bir oyun olduğunu bir kez daha hatırlattı.
Şenol Hoca, henüz 29’uncu dakikada yaptığı 2 hamleyle oyuna ilk müdahaleyi yaptı. Fiziksel olarak takımın gerisinde olan Atiba ve Delle Alli’yi oyundan çıkarıp, Tayyip Talha ve Gedson Fernandes’i görevlendiren deneyimli teknik adam Necip’i de orta sahaya çekti. Tayyip Talha savunmayı; Gedson da orta alanı toparladı ve Beşiktaş, aradığı nitelikli baskıyı ilk yarının son bölümünde kurdu.
WOUT WEGHORST GiRDi, CENK TOSUN RAHATLADI
İkinci yarıda tempoyu daha da yükselten siyah beyazlılarda Weghorst’un da oyuna girmesiyle Cenk Tosun baskıdan kurtuldu ve alanlar bulmaya başladı. Nitekim usta golcü attığı 2 golle maçı beraberliğe taşıdı. 2-2’den sonra direnci kırılan Şanlıurfaspor karşısında N’Koudou da sol kanada hareket getirince Beşiktaş, kalitesini ve ağırlığını iyice hissettirdi. Kevin N’Koudou ve Weghorst’un golleriyle de maçı 4-2’ye getirerek son bölüme rahat girdi.
ALLi iSTENEN SEViYEDE DEĞiL
Dün Cenk Tosun’un golcülüğü ve Gedson’un orta sahadaki müthiş futbolu 2’nci yarıda fark yarattı. İlk yarıdaki dağınık Beşiktaş, lige hazır görünmezken 2’nci yarıdaki tempo, baskı ve gole yönelik oyun Şanlıurfaspor karşısında bile olsa izleyenlere keyif verdi. Beşiktaş, açısından en büyük olumsuzluk Dele Alli’nin fiziksel olarak bir türlü istenen seviyeye gelememesi.
<iframe width="740" height="440" src="https://www.youtube.com/embed/-qhlSR2kMWA" title="'Arjantin değil, Messi kazandı' | Messi'den yılların intikamı! 'O mutlu, dünya mutlu...' | HBK" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture" allowfullscreen></iframe>
Arjantin, başlama düdüğü ile birlikte kupa için ne kadar kararlı olduğunu gösterdi. Tangocular, teknik-taktik ve fiziksel olarak Fransa karşısında ilk 45 dakikada net bir üstünlük sağladı. Orta alanı en zayıf noktası olan Fransa karşısında De Paul, MacAllister ve Enzo Fernandez ile bu bölgeyi ele geçiren Arjantin; Messi ve Di Maria’nın yaratıcılıkları ile da hücumda etkili oldu. Arjantin teknik direktörü Scaloni, Messi’nin üzerine çok doğru bir takım kimyası oluşturdu ve kupada haklı bir başarı elde etti. Arjantin’de savunma 4’lüsü ve önlerindeki 3 orta sahanın hepsi sert, yere sağlam basan ve çabuk oyuncular. Dayanıklılıkları ve adanmışlıkları da yüksek olunca Messi’nin de yetenekleri ile ortaya kazanan bir takım çıktı.
80’DEN SONRA MBAPPE
Dünkü müthiş finalde 80 dakika boyunca sahada futbol adına hiçbir varlık gösteremeyen Fransa ve Mbappe penaltıyla gelen golün ardından psikolojik üstünlüğü de ele geçirdi. Futbol, fiziksel olduğu kadar duyguların da öne çıktığı bir oyun. Dün bir kez daha bunu gördük. Deschamps’ın Thuram ve Coman hamleleri de Arjantin savunmasını zorladı.
1986’DAN BERİ EN iYiSi
Oyuna sonradan girenlerin atletik kalitesi dengeleri değiştirse de Arjantin, psikolojik kırılmayı çabuk atlatıp üstünlüğü tekrar ele alıp durumu Lionel Messi ile 3-2’ye getirdi. 116’da gelen penaltı ve 3-3’e gelen süper final. 1986’dan beri finaller lezzetsizdi. Dünkü maç Dünya Kupası finalleri içinde hiç tartışmasız en iyisi.
Nefesleri tuttuğumuz maçın ardından Dünya Kupası Messi’ye ve Arjantin’e çok yakıştı. Bence hak eden kazandı.
Dünya Kupası’nda bu tip maçlar denge oyunlarını gerektirir. Risk almak, hata yapmak istemezsiniz. Özellikle de dün Arjantin bunu yaptı.
Hollanda maçındaki 3’lü savunma kurgusundan vazgeçip tekrar 4’lüye dönen teknik direktör Luis Scaloni, orta alanda da 4 merkez orta saha oyuncusunu kullanıp Hırvatistan’ın en büyük gücü olan Mateo Kovacic-Luka Modric ve Marcelo Brozovic’den oluşan orta alanını durdurmak istedi. Hücumda Julian Alvarez ve Lionel Messi ile de bir şekilde pozisyon bulurum düşüncesiyle hareket etti.
GÖRKEMLi DEĞiLDi AMA...
Bu anlayış Arjantin için fazlasıyla işe yaradı. Hırvatlara neredeyse hiç pozisyon vermediler ve bireysel hatalar ile ilk yarıda 2 gol bulup finale doğru henüz 45 dakika sonunda dev bir adım attılar.
Görkemli, göze hoş gelen bir futbol var mıydı? Asla yoktu. Ama Arjantin pragmatik ve sonuca yönelik bir taktiksel anlayışla oynayarak istediğini aldı. Hırvat savunmasınının Messi’ye odaklanması Julian Alvarez’i günün kahramanı yapan önemli bir etkendi.
LiONEL MESSi VE DiĞERLERi
İkinci yarıda da skor avantajıyla topun arkasında bekleyen bir Arjantin gördük. Emniyetli bir oyunu tercih ettiler. Bu son derece normal idi. Nitekim geçiş hücumlarıyla 3’üncü golü de arayıp buldular.
Arjantin tamamen Lionel Messi üzerine kurulmuş bir takım. Messi hariç herkes takım savunmasına sadık ve sert. Bu kimya ile finale geldiler. Bakalım finalde bu anlayış Arjantin’e Dünya Kupası’nı getirecek mi? Bekleyip göreceğiz...
Fenerbahçe geçen haftaki Sivasspor maçının benzer senaryosuyla dün de yüzleşmek durumunda kaldı. Bu yenilginin tabii ki temel nedeni uzun süre 1 kişi eksik oynamak. Ancak yine de 11’e 11 oynanan bölümde de Ferdi Kadıoğlu haricinde dün tüm oyuncularda dinamizm eksik idi. Giresunspor ise Sivasspor’a oranla daha sabırlı oynadı ve topu doğru kullandı. 2 gole imza atan Borja Sainz, gerçekten de kaliteli bir futbolcu ve dünkü karşılaşmada sahanın en iyisiydi.
SOLDAN HiÇ ETKiLi OLAMADI
Fenerbahçe maç boyunca kendi sol kanadından hiç etkili olamadı. Alioski hücuma yeterli katkıyı veremezken Diego Rossi’yi oyunda hiç göremedik. Jorge Jesus, hafta içi maç olmamasına rağmen takımın dinamosu Miguel Crespo’yu neden yedek soyundurdu? Bunu anlamak mümkün değil. Maç boyunca akıcı bir pas ritmi de yakalayamayan sarı lacivertlilerin fiziğe ve tempoya dayalı futbolundaki biraz düşüş sahaya olumsuz yansıyor.
Dün sonradan oyuna dahil olanlar Crespo dışında etkili olamazken Jesus’un 1 kişi eksik oynamasına rağmen 3 puana yönelik hamleler yaptığını gördük.
OFANSiF HAMLELER YETMEDi
Mevcut koşullarda aslında 1 puan da lider için kötü sonuç olmayacaktı. Ancak ofansif hamleler etki etmedi ve hatta orta alan değişikliklerden sonra zayıfladı. Şayet Giresunspor takımı biraz daha sakin ve akılcı olsa Fenerbahçe’nin 2-1’den sonra bıraktığı geniş alanlarda net pozisyonlar bulabilirdi.
SERDAR AZiZ’DEN 2 HATA 2 GOL
Bu sezon şu ana kadar hemen hemen hiç bireysel hata yapmayan Serdar Aziz, dün iki golde de ciddi hatalarıyla mağlubiyeti getirdi. Özellikle ikinci golde kaleci Altay Bayındır’a pas vermek varken dönmeye çalışması ve topu kaybetmesinin faturası ağır oldu.