Ünlü senaristin itirafı: 12 yıl kanun kaçağıydım!

Şimdilerde PKK’lıların ülkeyi nasıl terk edecekleri, terk ediş sırasında güvenlik güçlerinin onları görmezden mi geleceği ve süreç istedikleri gibi gitmezse tekrar ülkeye rahatça sızabilme ihtimalleri konuşuluyor.
Sohbetler buradan başlıyor, vergi borcundan cinayete, aranan bir kanun kaçağının bazen nasıl olup da yıllarca ülkeye gire çıka, etrafta elini kolunu sallaya sallaya dolaşabildiğine geliyor.
Bendeniz, bunu 12 yıl başarmış biriyim!
1992 yılında bir akşam, bir restoranda, masadan kalktık, pistte coşkulu coşkulu dans ettik, döndük ki, çantam yok. Kimlikler, kredi kartları, hepsi içinde.
Ertesi sabah bankanın kart iptal işlemi yapmasını bekleyene kadar, kartın yeni sahibi, sezonluk giyim alışverişini yapıp arkadaşlarını ocakbaşında yemeğe götürmüş bile! Üzerinde durmadık, kimlikler için hükümsüzdür ilanı verip yenilerini çıkarttık.
Bir-iki ay sonra, evin telefonu çalıyor! Sesi titreyen, fena tufaya gelmiş bir adamcağız anneme, “Sizin kızınız Gülse var ya, o Gülse, burada Antalya’da bizden araba kiraladı, hepimizden borçlar aldı, bir daha da gelmedi, ehliyeti bizde” diyor! Annem “Bizim Gülse Antalya’ya hiç gitmedi, sizinki hangisi?” cevabını verince, saç-göz rengi tarifine giriliyor, eşkâl tutmuyor. Anlaşılıyor ki, Boğaziçi’nde okuyup bir yandan da sabahlara kadar dergide çalışan bir sazan Gülse var, bir de ülkeyi sahte kimlikle dolaşıp maceradan maceraya atılan bir yalan Gülse!

GÜLSE, SUSMA HAKKINI KULLANABİLİRSİN!

Yıllar geçiyor, geliyoruz 2004’e! Annemlerin kapısı çalıyor: Benim için bir gıyabi tutuklama kararı! Devlet, hırsızlık ve evrakta sahtecilik suçlusu halk düşmanı Gülse’yi sonunda bulmuş!
Evrakta sahtecilik! Ben? Lisede sınav kâğıdına verilen notta bile tahrifat yapamamış bir tırsık? Ki 5, aynı renk kalemle çok kolay 9 olur malumunuz!
Hırsızlık? Ben? Annesinin kazağını izinsiz ödünç alamayan bir pısırık?
Yasadışılık genim yok ki! Okul kırıp, eve gelince çat diye itiraf etmiş bir eziğim ben!
Lise Beyoğlu’nda, servisten indik, “Kıralım mı?” dedi birisi. Kimya sözlüsü ihtimali bir yanda, hamburger ve sinema diğer yanda! Meşhur hamburgerci zinciri de yeni açılmış Taksim’de, kapıda kuyruk var, millet sanıyor yiyince hastalıkları şifa bulacak! Ki tam tersi çıktı son 10 yılda, neyse!
Kırdık okulu... Eve döndüm. Devamsızlık yaptığın günler karnede yazacak, o korkuyla mı yaşayacağım? Hemen yumurtladım, “Okula geç kaldık, vazgeçtik, dolaştık bütün gün” diye. Kızmadılar. Sadece annem sıra arkadaşımın annesini aradı “Yaramaz kızlar” tonuyla. Aramayaydı iyidi! Bizimki o sömestr altı gün hastalıktan evdeymiş, 15 gün devamsızlığı var! Ailelere imzalatılan mazeret kâğıtları olurdu “Çocuğum okula gelemedi, bilgim dahilinde” diye. Okul bir çıkarttı kâğıtları ortaya, dokuz tanesinde bizimkinin imzası! Görmediği film kalmamış Beyoğlu’nda!

SUÇLUYU BULDUK: ŞU AN TELEVİZYONDA!

Neyse, yıl 2004, annemlerin kapıda polis, beni tutuklayacak!
Bu esnada artık Avrupa Yakası’nın ikinci sezonu, sokakta imza filan veriyorum!
Meğer kimliğimle işlediği suçlardan dolayı, 1994 yılında o maceracı arkadaş hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkmış, fakat ‘Gülse’, bir türlü bulunamamış! Öz hakiki Gülse ise, 99 yılına kadar aynı evde ikamet etmiş, evlenmiş, her adres değişikliğini bildirmiş, gazetede imzasıyla yazı yazmış, televizyona çıkıp bir de ünlü olmuş! Ve takdir edersiniz ki ‘Gülse’, Ayşe Fatma kadar yaygın bir isim de sayılmaz! Yani 2004 yılı itibariyle, İstanbul’da “Gülse de, kime sorsan gösterir” hale gelmiş bir nevi! Bunlara rağmen kendisi 12 yıldır firari!
Pardon arkadaşlar ama Mata Hari olsa bu kadarını kıvıramaz!
Avukat babam araştırıp, dolandırılan kişiyi buldu. Adamcağız “Aaa, Gülse Hanım’ı biliyoruz, hayranıyız, 12 yıl önceki başka bir kızdı” diyor ama kamu davası açılmış bir kere! Bildiğin ‘kodesi boylamak’ üzereydim ki, zamanaşımı oluştuğu ortaya çıktı, yırttım!
İyi mi?
Kriminal tecrübelerime göre, devlet suçluyu isterse er geç bulur. Ama çok istemezse de belki bulmaz. Zaman zaman, suçluyu istediği halde bulamadığı da vakidir. Ve fakat bazen suçsuzu bulduğu da olur!
Sonuç olarak, suçlu suçsuz fark etmez, adaletten kaçamazsınız…
Ha kaçıyorsanız, bari uzun zaman kaçın ki zamanaşımına girsin!

Yiyin efendiler yiyin!

Ekmek fırınlarının fare yuvası, kırmızı biberlerin kiremit tozu, siyah zeytinlerin boyalı olduğu filan eski skandallardı. Sahte içkiler belirdi sonra. GDO desen çapkın bir dizi oyuncusu gibi, her gün haberi çıkıyor! Kanser yapan brokoli kulağa oksimoron gibi gelirken, gerçek oldu! Ama en son, grip hapından kıl çıkınca, artık benim için seyyardan hünnap, turşu suyu, kokoreç alıp yeme dönemi başlamıştır, salıyorum kendimi! Zira gıda alanında güvenebileceğimiz tek müessese kaldı: Bağışıklık sistemlerimiz!