Paylaş
HATAY Müzesi’ne taşınan mozaiklerin ağzının yüzünün birbirine girdiği yeni “restore edilmiş” hallerini gördünüz muhakkak. Şimdi yukarıda Allah var. Mozaiklerin eski ve yeni halleri birbirine hiç benzemiyor değil. Meali diyebiliriz. “Üç aşağı beş yukarı aynı” bile diyebiliriz hatta.
Fakat ahali nankör anacım. İlla “Niye adam gibi restore etmediniz, niye Romalı kadının ağzı Şam’a burnu Bağdat’a bakar oldu, niye tombul bebeğin kaşı gözü oynuyor” diye eleştirecekler.
Kimisi de “Eski mozaikler çalınmış, yerlerine yenileri konmuş” teorisini ortaya attı. Bunu test etmekten kolay şey var mı? Mozaiklerdeki Romalı kadın yüzünü şu “Kaç yaşında gösteriyorum” programına koyacaksın. Öncesiyle, restorasyon sonrası aynı yaşta çıkarsa çalınmamıştır! Benim gece üçte evde makyajsız çektiğim “otoportreme” 19 yaşında dedi o program! Elimde kanıtı var. Ama bu belge ancak “postmortem” halka sunulabilir. Şu an yayınlansa sanırım bir daha televizyona çıkarmazlar, o kadar eşsiz göründüğüm bir fotoğraf. Yine de 19 dedi işte. Makyajlı ve dinlenmiş olsam belki 12 diyecekti. O bakımdan, bence mükemmel bir program. Mozaiklerde ve çamaşırlarda kullanılabilir. Bunların teknolojiyi hiç takip etmemeleri beni üzüyor.
Teknoloji bir, telekinezi iki. Bunlara dikkat! Niye? Davutoğlu başbakanlığa girişirken ilk ne dedi? Geniş çapta, komple bir “restorasyon”!
Şimdi, mozaik skandalında “restorasyon” adı altında şekil bozulması, eciş bücüşlük, flulaşma gören vatandaş ne yapacak? İster istemez, restorasyonu duyunca bilinçaltında, Türkiye’nin son dönemiyle, o mozaiklerin başına gelen arasında sembolik bir benzetme bulacak!
O mozaikleri bu hale getiren kimse, hükümete sinsi bir tuzak kurdu bence. Tabii olay süper yeteneksiz, beceriksiz ve birinin yakını diye işin teslim edildiği kimselerin eseri değilse. Ama bu hükümetin de yandaş kayıran, kadrolaşan bir hükümet olmadığı malum. (Gülecek bir şey yok, mizahçıyız diye her yazdığıma gülmeyin!)
O halde geriye tek ihtimal, benim teorim kalıyor: Maksat “restorasyon” kelimesine negatif algı yönetimi yapmak. Çarpıklaşma, bozulma kavramlarıyla özdeşleştirerek hükümeti yıpratmak! Ah Reis, gör bunları hocam. Aşırı tarafsızlık da bir yere kadar. Yazık oluyor bu partiye!
Bence mozaik operasyonuyla vatandaşa bilinçaltı mesaj veriliyor! Telekinezi bu muydu, neydi? İllüminati miydi bu? Bir şeydi. Kimsiniz oğlum siz? Bitiririz sizi!
(Son dakika notu: Az önce bir haber düştü. Mozaiklerin restore edilirken esasen çok da değişmediği, yeni fotoğrafların photoshop kullanılarak üretildiği, bir komplo yapıldığı iddia ediliyor. Canım memleketimde, komplonun şakasını yapamadan, gerçeğinden şüpheleniliyor! Ha biz işsiz kalalım, aç kalalım, tamam ya.)
Baraj yapmayı da biz biliriz!
YALÇIN Akdoğan “HDP barajın altında kalırsa süper olur” dedi dün. Türk siyaset bilimi açısından harika bir tespit olduğu kanaatindeyim. Sadece biraz yetersiz.
Nedenini anlatayım: Malum, AK Parti altyapı projelerinde rakip tanımayan bir oluşum. Misal, “Şu kadar kilometre duble yool yaptık” cümlesini bir daha duyarsam şak diye bayılacağım! O kadar çok duble yol yaptılar yani, onu demek istiyorum. E, yoluyla, köprüsüyle böyle bir iktidar döneminde, siyasette yüzde onluk baraj, bence zayıf bir barajdır!
Büyük düşünmeliyiz! Bir baraj olacaksa neden yüzde 35 olmasın? İşte o zaman sen gör istikrarı. Dört yüz milletvekilini de aşarız, enginlere sığmaz taşarız! Aslında bir yere taşamayız, çünkü baraj tutar. Ve bu iyi bir şeydir. Zaten bu kadar sular seller gibi büyük bir milli irade, ancak dev bir barajla zapt edilebilir! Cumhurbaşkanım, siz bize bir adım atın biz size koşarız. Dört yüz vekil mi istiyorsunuz? Yapın barajı yüzde otuz beş, size bütün milletvekillerini verelim! Eşi benzeri görülmemiş yeni barajımızın gücüyle, şu işi huzur içinde çözelim!
Kötü müzikle haneye tecavüz!
Cızırtılı hoparlörlerden avaz avaz şarkı-türkü çalarak geçen bir seçim arabası sesi duyduğumda, heyecan ve coşkuyla pencereye koşuyorum! Acaba hangi parti bu kadar rezalet, rahatsız edici ve demode bir propaganda çeşidi kullanıyor, göreyim de yanlışlıkla ona oy vermeyeyim diye!
Hayır, madem müzik çalacaksınız, hoparlörleri niye bir liracıdan aldınız? Bir şey satıyor olsan, eyvallah, belki inip alırız. Ama bu sadece sinirimize dokunuyor, uykumuzdan uyandırıyor, çalışırken dikkatimizi dağıtıyor. Memleketin zaten bir avuç kalmış en zarif, en efendi, en sakin insanlarını bile zorla küfür ettiriyorsunuz. Bahar günü camlar açık oturuyoruz, ayıptır efendiler. Yapmayınız! Berbat ses sistemlerinizi sonuna kadar açarak hanemize tecavüz etmeyiniz!
Bakın hâlâ kibar konuşuyorum!
Paylaş