Paylaş
Takip edebildiğim kadarıyla Ekmeleddin İhsanoğlu’yla ilgili, şimdiye kadar söylenen veya ima edilen “işkilli cümleler” bunlar. Ben “Sabetayist” ve “İllüminati”yi de bekliyorum, eli kulağındadır. İhsanoğlu hazırlıklı olsun. Şarkıcılar ve dizi oyuncuları hakkında bile bunlar söyleniyorsa, koskoca cumhurbaşkanı adayı olmuş, “Seri katil” denmediğine dua etsin! Bizim memlekette birisi bir yerlere geliyorsa “illa vardır bir gizli ve tekinsiz sebebi”. Kimse yeterince çalışmadığını, yeterince eğitimli, zeki veya yetenekli olmadığını düşünmez. “Ondaki torpiller ve özel bağlantılar bende yok, ondan bir şey olamadım” der. Bu topraklarda selden, depremden bile bir komplo teorisi üretilir, Amerika parmağı filan olduğu iddia edilir. Her olayda öküz altında buzağı aranır. Ahalinin suçu yoktur aslında. Zira o kadar çok kez öküzün altından buzağı çıktığını görmüştür ki!
SON TAHLİLDE DARBE KİME YAPILDI?
Örneğin, son birkaç yılda, “askerin Türk demokrasisine darbe yaptığı”, “yargının demokrasi kahramanı olduğu”, “hükümetin yolsuzlukla savaştığı”, “hükümetin yolsuzluk yaptığı”, “yargının dürüstlük timsali olduğu”, “yargının hükümet ve askere darbe yaptığı” iddialarının hepsi, “Gerçek, yalnızca gerçek ve tüm gerçek” olarak bize sunulmadı mı? Bazen birbirine zıt fikirler, aynı insanlar tarafından bir hafta arayla ateşli ateşli savunulmadı mı? Gezi olayları sırasında, bu işin arkasında “Zello”, “Faiz lobisi”, “Otpor örgütü”, “Almanya”, şu bu (galiba en son Esad ve IŞİD de dendi) olduğu, iddia edilmedi mi? Böyle ilginç teoriler öne süren ve bizim bilemeyeceğimiz çok gizli şeyleri bildiklerini söyleyen ekip, sonra “paralel yapı” hakkında “Meğer çok yanılmışız, kandırılmışız, fark etmedik” demedi mi? Peki. Öyleyse de, değilse de, vaziyet iki ihtimalde de çok fena değil mi?! Bu ülkede başbakanın odasına yakın koruması tarafından böcek yerleştirildiği ortaya çıktıysa, kafası karman çorman sade vatandaşın kendini güvende hissetmesi için bir sebep var mıdır? Casusluk filmine dönen Türkiye’de, bu noktadan sonra benim penguenler tarafından büyütülmüş olmama bile inananlar çıkmaz mı? Ve darbenin teşebbüsü şusu busu değil, hası, aslında böylece sana bana hepimize yapılmamış mıdır?
TEK GÜVENİLİR KURUM: SEDA!
Bu hafta Amerika’da “Güven krizi” başlıkları atılıyor. Amerikalıların yüzde 74’ü orduya, 53’ü polise, 30’u yüksek mahkemeye, 29’u başkanlık makamına çok güveniyormuş. Kriz denmesinin sebebi Obama’ya duyulan güvenin dış politika kararları yüzünden azalması.
Bizde bu güven endeksi araştırması ünlüler arasında tüketicilerin tercihini belirlemek için her yıl yapılır. Genellikle Seda Sayan birinci çıkar! Kurumlar için yapılan güven araştırması ise onun kadar çok konuşulmaz. Bir bakalım mı?
2008’den 2013’e yapılan araştırmalarda, orduya duyulan güven yüzde 82, 77, 56 ve 51.7 diye gittikçe düşmüş! Yargıdaki düşüş de çok dramatik: Yüzde 65, 39, 37 ve en son yüzde 26. Son iki yılda kolluk güçlerine güven ise 47.3’Ten 35.3’e inmiş.
Hükümetler, siyasetçiler değişir. Ama vatandaş bir ülkenin kurumlarına, yani ordusuna, yargısına, polisine gittikçe daha az güveniyorsa, esas darbeyi biz yemişiz demektir.
Kimsenin babasına, hatta “devlet baba”sına bile güvenmediği bir ülkede nasıl birbirimize güvenip omuz omuza yürüyeceğiz? Peki kurumları veya kurumların imajlarını temelinden sarsanlar, ülkenin geleceğiyle oynayanlar, hesap vermeyecek mi?
Kaldık mı yani Seda Sayan’a?..
Paylaş