Paylaş
Yine doğaları gereği avlarını çiğnemeden yutarlar. Bunu yaparken hem ağızlarını çok fazla açtıkları için, hem de sindirimde zorlandıkları için gözlerinden yaş olarak algılanan bir sıvı gelir. Bütün bu doğal davranışları insanlar “Hem yavrusunu yiyor hem de oturup ağlıyor” şeklinde yorumlayıp, kötü bir hareket yapan ve sonra da oturup üzülüyormuş numarasına yatanlar için kullanmak üzere TİMSAH GÖZYAŞLARI deyimine kaynak yapmışlardır.
Bursalı Timsahlar’ın kendi şehirlerinde, kendi takımlarına yaptıkları kötülüğü görünce aklıma bu kıssa geldi. Bursa’da yaşananları izlerken aynı deyim pek çoğunuzun da aklından geçmiştir eminim ki... Çünkü Timsah gerçekten de yavrusunu yedi. Bunun başka tarifi yok!
Şimdi bu yaptıklarının cezasını görünce akıllar başa gelecek. Timsahların, Timsah gözyaşını izleyeceğiz. Ama artık yeter. Bursa’da can kaybı yaşanmadıysa bir tek sebebi var. Belki de hiç birinizin bilmediği bir isim. Halil Yılmaz. Daha önce Gaziantep’te bizim Emniyet Müdürümüzdü. Şemdi Bursa emniyetinin başında. Resimlerde ve televizyonda gördük. Hep sahada. Olayların ortasında. Bazen kendi teşkilatını, bazen de kendi vatandaşını sakinleştirmeye çalışıyor. Bir kez daha söylüyorum, bu olaylar bu kadar hafif atlatıldıysa (Gerçekten de hafif atlatıldı) bunda en büyük pay Halil Müdürün tecrübesi ve kendisi gibi mülayim kriz yönetim tarzıdır.
Ve fotoğraflar... Çok da uzun olmayan bir süre önce Bursa’da atılan sloganları hatırlıyorum. “Teröristler dışarı” diye bağırıyorlardı... Ben dün Bursa caddelerinde yaşananlarla Güneydoğu caddelerinde yaşananlar arasında –SEBEP- dışında bir fark göremedim. Elinde döner bıçağı ile polisin karşına dikilmiş bir genç taraftar fotoğrafı... Ne farkı var elinde molotofla polisin karşına dikilenden?..
İki eli ile birden bozkurt işereti yapıp emniyet güçlerinin karşısına geçmiş bir başka taraftar... Yaratmış olduğu terörizme siyasal bir kimlik de kazandırmak pesinde... Ne farkı var yüzünü gizleyip zafer işareti yaparak polisin karşısına dikilenden?..
Bir başkası çöp kovalarını sabitlemek için kullanılan demiri sökmüş polise atıyor. En az on kiloluk her yanı keskin demir boru. Denk gelse öldürür. Ne farkı var polise havai fişekle saldırandan?..
Yok, hiç bir farkı yok... Allahtan Beşiktaş taraftarı şehre girmeden geri çevrilmiş. İstanbul'daki maçta yaşananları hatırlıyorum da... Mutlaka onlar da tedarikli geliyorlardı... Herhalde Halil Yılmaz’ı en çok da bu iki grubu karşılaştırmamak konusundaki başarısı nedeniyle kutlamak gerek. Yoksa bugün yaralananları değil mazallah ÖLENLERİ yazıyor olurduk.
Burada ben de cozutmak istiyorum. Bursaspor taraftarı (Gaziantepspor taraftarlarının) kardeş taraftar gurubu... Ama bu yaşananlar affedilir gibi değil. Böyle bir durumda bu hareket tarzını benimseyen kim olursa olsun gözünün yaşına bakılmamalı. (O gözyaşı sandığımız şeylerin aslında ne olduğunu da zaten yazının başında izah etmiştik)...
Sporların en güzeli olan futbolun içine böyle kavgalarla, küfürlerle, şiddetle edenlerin üstüne sifon çekme fırsatı kaçırılmamalı. Ve artık ve lütfen bu artık başlangıç olmalı. Bu güzelim sporu, bu canım oyunu kirleten herkesin diskalifiye edilmesi, en ağır şekilde cezalandırılması için bir başlangıç olmalı.
Hep imrendiğimiz ve anlattığımız bir şey var. Avrupa'da bir yaya yola adımını atınca sürücüler zınk diye durur... Ama bu çok da medeni olmalarıyla alakalı değil... ZINK diye durmayana ZONK diye öyle bir ceza kilitliyorlar ki, paçası sıkan durmasın...
Ne yazık ki insanın doğasında da bu var? Ne kadar caydırıcı ceza, o kadar az suç!.. Bilmem anlatabildim mi?...
Paylaş