Paylaş
Çünkü futbolda sonucu belirleyen en önemli şey sebep ve arzudur.
Dün iyi oynamak ve kazanmak için Galatasaray’ın çok sebebi vardı. En azından Manu’dan fazla sebebe sahipti.
Gurup liderliğini garantilemiş olan Ferguson’un talebeleri için İstanbul’da sahaya çıkmanın en önemli sebebi o atmosferi izlemek ve solumak olabilirdi.
Bunu bilen Sir, sahaya daha arzulu ve “Kendini göstermek” gibi önemli sebeplere sahip genç bir takım sürdü. Bu aslında maçı önemsememekten çok, gizli bir önemseme güdüsünün de eseriydi belki.
Ferguson’un sahada gençleri tercih etmesinin bilinçaltındaki nedeni, “amaçsız ve isteksiz aslar yerine, arzulu ve oynamak için, kazanmak için sebebi olan gençleri sürmek” düşüncesi olabilir bence.
Bu nedenle Galatasaray’ın aldığı galibiyetin kesinlikle küçümsenmemesi gerektiğine inanıyorum.
Hatta bu maç çok daha ciddiye alınmalı. Çünkü Galatasaray’ın kalan maçlarında karşısında bundan daha motive ve arzulu bir ekip göreceğini sanmıyorum.
O yüzden öncelikle alınan sonucu gönülden kutluyorum. Sonra Arena’da şeytan taşlayan taraftarı kutluyorum.
Uzun süredir bu köşede duran “Burak bu işleri” başlıklı yazıma nazire yaparcasına “Burakmıycam işte. Şeytana tek taş da benden” diyen Burak’ı kutluyorum.
Golden birkaç dakika sonra bilinçsizce atağa kalkıp kalesinde 50 metrelik kontra atak yiyen Galatasaray takımına “Görmedik zannetmeyin” diyorum. Az daha şeytandan seken taş kafamızı yaracaktı.
Karabük maçında sahanın en kötüsü ve zararlısı olduğu halde “Fatih Hoca” düşünce tarzı ile 90 dakika sahada kalan Emre’nin, “Taktik icabı” görüntüsü ile cezasının bu maçta kesildiği de dikkatimizden kaçmadı.
Bu yolda kalan tek koltuğun ilk alım hakkı Galatasaray’a geçmiş bulunuyor. Ön rezervasyon yapıldı. İş bileti alıp, check-in yaptırmaya kaldı. ‘Gitti’ dediğimiz koltuk hala altımızdaysa, bileti alması da zor olmasa gerek.
Şimdiden iyi uçuşlar desek mi?
Paylaş