Paylaş
Gaziantepspor ve Bursaspor takımları sahadaki tatlı rekabet dışında kardeş takımlardır. Taraftarları kardeşten daha ötededir. Bu maçtan önce de Gaziantepspor’un taraftar gurubu Gençlik27, Bursalı taraftarları stadın altındaki lokallerinde düzenledikleri bir yemekte ağırladı.
İki taraftar grubu gün boyu beraberdiler. Gaziantep misafirlerini en iyi şekilde ağırladı. Çünkü kendileri de ne zaman Bursa’ya gitseler aynı dostluk ve misafirperverlikle ağırlanıyorlardı. Bu iki güzide kulübün takım ve taraftarları arasındaki dostluk sporun ruhuna ve amacına en uygun ve hepimizin keyifle izlediği bir gerçekti.
Maç da bu dostluğa uygun başladı. Sahadaki mücadele mükemmel, tribündeki dostluk imrendiriciydi.
Sonucu ne olursa olsun mükemmel bir spor gecesi başlamıştı ve aynı şekilde de bitecekti. Birileri büyük bir hata yaparak bu maçı Deniz Çoban ve saz arkadaşlarına vermemiş olsaydı herşey başladığı gibi mükemmel sona erecekti.
Deniz Çoban bu maçta insan ve toplum psikolojisi dersinden de, futbol ve hakemlik dersinden de, hakkaniyetle karar verebilme dersinden de sıfır almıştır.
Goldeki faulü görmeyerek hakemlikten çakmadığını, sahaya atılan cisimleri alıp kendi elleriyle ve sıkı bir deparla seyirciyi tahrik ederek toplum psikolojisinden anlamadığını, maçı durdurduktan sonra olanları süzemeyerek de artniyetli ve peşin hükümlü olduğunu göstermiştir.
Hakem Çoban maçı durdurdu. Yardımcıları ile birlikte orta sahada. Basın tribününden her yeri kesiyoruz. Tribünlerde yaprak kıpırdamıyor. Seyirci Çoban’ın onca tahrikine rağmen kıpırtısız. Kurbanlık koyun gibi bekliyor. (Bu durum dünyanın başka hangi stadında olsa o statda sahaya cisim yağar. Seyirci galeyana gelir. Bağırır, çağırır, hatta sahaya dolar) Ama Kamil Ocak sus pus. Herkes ortada ciddi bir durum olmadığından o kadar emin ki... Şeref tribününde Gaziantepspor Başkanı, yöneticileri, Gaziantep Valisi, Emniyet Müdürü ve Gaziantep’in 3 AKP Milletvekili yerlerinden bile kıpırdamıyor. Böyle bir durumun İstanbul’da olduğunu düşünün... Sahaya kimler inmez? Hakeme kimler müdahale etmeye çalışmaz? Ama Kamil Ocak’ta herşey olması gerektiği gibi. Yasal, ahlaki ve zararsız...
Bu sessizliği gören Çoban olanca art niyeti ile içeri gidip, maçı tatil ettiğini anons ettiriyor. Ne beklersiniz? Seyircinin koltukları kırıp sahaya atmasını, birilerinin sahaya girip olay çıkarmasını değil mi? Peki ne oluyor? Güvenlik nedeni ile maçı tatil edilen takımın 10 binden fazla taraftarı bir-iki cılız “yuh” çekip, sessiz sedasız stadı terk ediyor...hem de tek bir koltuk kırmadan...
Bursa kafilesi hiç birşey yaşanmamış gibi, sıradan bir maçı terk edermiş gibi stattan olaysız ve protestosuz ayrılıyor.
Bu dakikadan sonra var olan tek olay yine Hakemlerden. Yaptıkları hatanın farkında, işledikleri suça kılıf arıyorlar. Hastaneye koşup birşeyleri ispatlamaya çalışıyorlar. Bu arada hakeme ilk müdahaleyi yapan takım doktorları yan hakemde çok hafif bir sıyrık olduğunu söylüyorlar.
Basın tribününde herkes birbirine aynı cümleleri kuruyor. “Böyle şey görmedim”. “Bu maç tatilse, bu ligdeki her maç tatil kardeşim.”
Bu arada Ertuğrul Sağlam basın toplantısında “3 puanı bu şekilde değil, maçı oynayarak almak isterdik” diyor. Basın soruyor “Hayırdır hocam maç tescillendi mi? Biz duymadık?” Sağlam cevap vermeden toplantıdan çıkıyor.
Bursasporlu oyuncular basın toplantısı için odaya geliyor. Gaziantep’in yerel basını yönetime en muhalifinden en tarafkirine kadar toplantı odasını sözleşmeden, konuşmadan terk ediyor.
Bu arada canı yanan Gaziantepspor ve camiasının başkanı İbrahim KIZIL, Federasyon Başkanına ulaşamıyor. Özgener telefonu açmıyor. Geri dönmüyor. Yer yarılmış, içine girmiş... Federasyondan bir muhatap bulunamıyor.
Gaziantep basını olayları gözü ile gördüğü halde “Acaba birşey mi kaçırdım” kuşkusu ile, maçı izlemeye gelen futbol dünyasının siması tanıdık her ismine soruyor “Hocam nedir bu hakemin yaptığı”... Olayları çıplak gözle izleyen her otoritenin söylediği tek kelime “REZALET”...
Ancak hepimizin tanıdığı eski ve iyi bir futbolcunun söylediği cümle herşeyin özeti aslında: “Ben bu adama koyun sürüsü yönettirmem, soyadı Çoban bile olsa”...
İşte bu gece yaşadıklarımız. Herkes kendi kararını kendisi versin...
Paylaş