Gülçin yazıyor

Gülçin TELCİ
Haberin Devamı

Benim devlet sanatçısı adaylarım

Yeni devlet sanatçılarının isimleri etrafında kopan fırtınayı izlerken bu tartışmaya mutlaka katılmam gerektiğini hissettim. ‘‘Baba kendisine her selam vereni veya saygılarını yollayanı devlet sanatçısı yaptı’’ diye birşeyler yazabilirdim. Ama belgeli çalışmayı meslek kuralı edinmiş bir kişi olarak kuru sözler çerçevesinde kalmamayı istedim ve beklemeye başladım.

Derken, geçen gün Murat Bardakçı sayfasında 1960'tan kalma bir belge yayınladı. İstanbul Radyosu'nda yapılan bir ses sanatçılığı sınavında, o yılların en büyük hocalarının müzik yeteneğini düşük düzeyde bulup mikrofona çıkmasını yasakladığı okuyuculardan biri olan Kutlu Payaslı'yı, Baba yıllar sonra ‘‘devlet sanatçısı’’ yapmıştı. Sayfada sınav belgesinin fotoğrafı da vardı, ama küçük yayınlandığı için öteki isimler pek okunmuyordu. Listedeki diğer kişilerin kimler olduğunu merak edip Murat'tan belgenin fotokopisini istedim. Cevabı her zamanki gibi ‘‘Sen bu işlerden ne anlarsın?’’ oldu ama azmin elinden hiçbirşey kurtulamazdı. Birkaç gün devam eden ısrarlarımla bıktırdım ve belgenin fotokopisini alabildim. Dolayısıyla belgesel bir sanat yazısı yazıyor, 1960'daki tarihi sınavda verilen diğer bazı notları yayınlıyorum.

KİMLER OLABİLİR?

Örneğin hakkında üstadların ‘‘Okuyamaz’’ kararı verdiği müzisyenlerden biri, şimdi Ankara'da koro idare eden Ahmet Hatiboğlu. Hatiboğlu'nun, Kutlu Payaslı'nın ardından hemen devlet sanatçısı yapılması gerekiyor. Kazananlar arasında bugün hâlâ sahnelerde olan bazı isimler de var:

Bunlardan biri, Behiye Aksoy. Mikrofona ayda 15 dakika çıkma hakkı elde etmiş. Cevdet Bolvadin'le şimdi hayatta olmayan Sadi Hoşses'in ayda üç defa yarım saat okumalarına izin verilmiş. İsmet Nedim'le Cemalettin Evirgen'in iki haftada bir okumaları kararlaştırılmış. Ziya Taşkent, Necdet Tokatlıoğlu ve Dündar Balkan için ‘‘Ayda iki kez 15'er dakika okuyabilirler’’ denmiş. Kutlu Payaslı'yla beraber dinlenip ‘‘okuyamayacakları’’ kararına varılanlar ise bir kısmı artık hayatta olmayan sanatçılardan Mefharet Atalay, Zehra Küçük, Nezahat Üstün, Güneri Tecer ve Özdemir Hunça.

Tankuş, Ağar'ın gözdesi

ESKİ Narkotik Şube Müdürü Ferruh Tankuş meğerse Mehmet Ağar'ın ekibindenmiş. Nereden mi biliyorum? Çünkü Ağar'ın en popüler olduğu yıllarda kendisi Ağar'ın memleketi Elazığ'a tayin edilmiş. Elazığ son yıllarda artan eroin depoları ile ülkenin bir numaralı eroin merkezi olmuştu. Polis Akademisi'nden mezun olduktan sonra bir kaç yıl Ankara Emniyet Müdürlüğü'nde görevli olarak çalıştı. Kemal Yazıcı ile dost oldu. O devirde ellerine düşen solculara işkence yapmakla ünlendiler. 1980'de bir solcunun emniyette öldürülmesi işine adı karıştı. Tabii suçsuz bulundu.

Bu hadiseden sonra emniyetten ayrıldı, üç yıl ABD kaldı. Tabii orada kaldığı süre ilginç meslekler edindi. Koruma olarak görev yaptı, taksilerde ve benzincide çalıştı. Ani bir kararla yurda döndü. O sırada Mehmet Ağar Emniyet Genel Müdürü idi. Ağar, Tankuş'a çok güvendiği için hemen O'nu Elazığ Emniyet Müdürlüğü'ne İstihbarat Şube Müdürü olarak tayin etti. O da Ağar'ın Elazığ'da işine gelecek istihbaratları topladı. İstihbaratları iyi değerlendiren Ağar, yorulmadan milletvekili seçildi.

Ağar'ın yorulmamasına istihbaratların yanı sıra Erol Evcil'in maddi desteği ve altına çektiği özel uçağının da katkıları var. Tankuş tabii ki MHP'li. Tankuş, DYP milletvekili eski Olağanüstü Hal Bölge Valisi Ünal Erkan'la da sıkı işbirliği içinde oldu.

13 SORUŞTURMA

Hakkında 13 ayrı soruşturmanın sürdüğü de ortaya çıkan Tankuş emniyetin içler acısı halini bir kez daha kamuoyuna sunarak önemli bir iş yaptı.

Düşünün onun Beyoğlu'na tayini üzerine basında hemen ‘‘Niye ödül veriyorsunuz?’’ değerlenmelerine neden oldu. Herkes Beyoğlu'nda çalışan emniyet görevlilerinin nelerle karşılaştıklarını aslında yakinen biliyor. Bu yıl 50 milyon dolarlık uyuşturucu ele geçirildi. Türkiye, jeopolitik konumu nedeniyle üretim bölgelerinden tüketim bölgelerine köprü görevi yapıyor. Narkotik uzmanları daha önce Van, Hakkari ve Diyarbakır'da bulunan eroin imalathanelerinin günümüzde İstanbul, Adapazarı, Edirne ve Tekirdağ'a taşındığını biliyorlar.

İyi bir haber

SİZE iyi bir haberim var ve hiç kötü haberim yok. Çünkü, hafta sonları insanlar biraz olsun iyi haber okumak istiyorlar. Ertuğrul Özkök de zaten hep ‘‘Biraz olsun iyi haber yaz’’ diyor.

Şimdi Türkiye'nin coğrafi durumuna bir göz gezdirelim, ondan sonra benim niye kötü haber vermek istemediğimi iyi anlayalım. Efendim ABD, komşumuz Irak'ı bombaladı. Malum, ekonomik krizimize bir de bunun kötü etkileri dahil edilecek. Apo'nun hangi memlekete gideceği belli değil, dolayısıyla yakında hangi ülkenin mallarını boykot edeceğimiz de belli değil. Apo akıllı adamdır. Bence Fransa'ya Mitterand'ın eşinin yanına gider. Bir eli yağda, bir eli de balda olur. Hoş Bayan Mitterand oradaki Kürt Enstitüsü'nden hiç çıkmıyor. Ama Apo'ya da ayıracak zamanı olur. Bu kadar içinizi sıktığım yeter. Şimdi gelelim iyi haberime. Genel Yayın Yönetmenim Ertuğrul Özkök, geçtiğimiz yıl biricik kızı Gülümsün'ü bugünlerde çıkardığı kaseti ile kendinden çok bahsettiren Ercan Saatçi'ye vermişti. Ertuğrul ve Tansu Özkök çiftinin o mutlu gününde tebriğe gidenler, ‘‘Ertuğrul yakında dede olabilirsin’’ diye çok takıldılar. Artık takılmalarına gerek kalmadı çünkü Ertuğrul, önümüzdeki aylarda torun sahibi oluyor.



Yazarın Tüm Yazıları