Paylaş
İlk olarak 17 Şubat 2016 tarihinde Tarlabaşı’nda yaşayan çocukları yazmamla birlikte Hürriyet yolculuğum boyut değiştirdi. Onlarca şehir, köy ve kasaba gezdim. Kars’ta olağanüstü bir dostum var mesela, Zümran Ömür.
Tunceli’nin dağlarına çıkıp Pülümür’e vardığımda, Türkiye birincisi olup Robert Kolej’i burslu kazanan Mahir Gündoğdu ve ailesiyle tanıştım.
Şanlıurfa’nın Akçakale ve Harran ilçelerinde özel izinle girdiğim mülteci kamplarında, dünyanın gerçekleri ile tanıştım.
Mardin’den zırhlı bir araçla Nusaybin’e gidip Mehmetçik ile tabur yemeği yediğim günden hemen sonra Ankara’da, TBMM binasında röportaj kovalıyordum...
Pompalı tüfekle öldürülen lise öğrencisi kızı Helin’in acısını benimle paylaşan acılı baba Nihat Palandöken’i dinledim. Kalp nakli için bir gecede toplanan 2 milyon lirayla hayatı değişen Kartal bebeğin annesinin yanında, Frankfurt’taki hastane koridorlarında gözyaşlarına boğuldum.
Gaziantep’te yaşanan bombalı saldırının ertesi günü orada bulunup acıyı içime çektim.
Hakkari’de bir tiyatro sahnesinde genç oyuncularla sohbet ettim, onların imkansızlıklara karşı verdiği mücadelenin sırlarını dinledim. Aslan gibi bir yaşam felsefesine sahip bir editörüm vardı yanımda. Birlikte fikirler ürettik, uzun yollara gittik. Güldük, eğlendik ve gerçekten ağladık da...
2.5 yıl boyunca toplam 140 röportajla sizlere dokunduğum köşemin adını aslında “Öğrendim ki” koyacaktım. Ertuğrul Özkök “Kalbimi Koydum” dedi... Ve bana hep daha iyisi için yollar gösterdi.
Fikret Ercan, Selim Akçin ve tüm emekçi dostlarımla veda yazımı paylaşırken, başta editörüm Ece Emre’ye, kendime, fotoğraf servisine ve bana inanan tüm ustalara da teşekkür ederim.
Ülkeme hediye ettiğim 37 “Çocuklar Gülsün Diye” anaokulu kadar özel ve anlamlıydı benim için Hürriyet’te ve Kelebek’te yazıyor olmak. “Yüreğinin götürdüğü yere git” der bilge kişiler.
Hürriyet’te yazmakla farklı farklı yollara, insanlara dokundum ve kalbimi koydum...
Bundan sonra müzikle yazacağım, kalemim hep kalbim olacak.
Okurlarıma teşekkür ediyorum...
Paylaş