Paylaş
Şahane bir anne o...
İliklerine kadar yorgun ama yüzü gülen ve hep umut dolu.
Temmuz ayında Frankfurt’a gittiğimde Kartal’ın yattığı hastanenin bahçesinde başlayan sohbetimizin ana konusu organ bağışıydı.
Bir gün bir çocuğu kaybettik. İşte o çocuk sayesinde Kartal’a kalp nakli yapılabildi. O güne kadar makinelerle çalıştırılan minik kalbi artık kendi başına atabilir hale geldi.
Ama bu yürekli, yorgun anne sadece Kartal’ın annesi değil. İstanbul’da ilkokula giden Lal adında bir kızı ve başında olması gereken bir işi var. Rengarenk bir müzik okulunun kurucusu ve öğretmeni o.
O bir piyanist. Londra’da London College of Music akademisine bağlı olarak çalışan bir sistemleri var.
Bu arada avukat eşi Levent Bey, Almanya’da hastane odasında, Kartal’ın başucunda, anne Ahu Hanım sabah Lal’i okula bırakıp minik bebeklere ders vermeye giriyor. Bu gitgellerle okulu yaşatmaya çalışıyor. Yakında yine dönecek Kartal’ın yanına... Dilini, yolunu bilmediği ülkede yaşam savaşı vermeye ve oğluna şarkılar söylemeye devam edecek...
Fotoğraflar: Merve MERTCAN
◊ Kartal için Almanya’ya gideli ne kadar oldu?
- 6 Haziran’da gittik. 7. aya gireceğiz önümüzdeki hafta.
◊ Kalp nakli için iyi haberi ne zaman aldınız?
- 19 Kasım’da saat 14.00 civarında haber aldık. Sonrasında da ilerleyen saatlerde nakil gerçekleşti. En rahat hissettiğim ameliyat kalp nakliydi. Çok güle oynaya geçti. Artık sonuna gelmiştik çünkü. Beklediğimiz şey buydu. Bundan sonra yapacak bir şeyimiz yoktu. Doktorlar “Çok güzel geçecek ve ameliyattan çıkacağız” dediler. Kalbi Belçika’dan almaya giden ve Kartal’ın naklini yapan doktorlar Türk’tü.
◊ 19 Kasım Kartal’ın artık doğum günü mü sizce?
- Şu anda bizim için öyle. Ben de lohusa sayılırım o yüzden…
◊ 19 Kasım’da nakil olduktan sonra da zor bir süreç bekliyordu sizi.
Bir ayı aşkın bu süreçte neler oldu? Her şey beklediğiniz gibi mi ilerliyor?
- Kartal’ın ameliyatı 12 saat sürdü. Ameliyattan çıktıktan bir saat sonra Kartal’ın yeni kalbini bana izlettiler. Hayatımın en büyük şokuydu. Normalde kalbi atmıyordu. Salıncak gibi yerinde sallanıyordu. Yapay tekniklerle normal kalp gibi kan pompalıyabiliyordu. Kartal’ın yeni kalbini gördüğümde küt küt atıyordu. Ultrasona bakıp “Hoş geldin anneciğim” dedim kalbe. Ben böyle söyleyince Alman doktorlar bile ağlamaya başladı.Tüm doktorlara orada teşekkür ettim. Onlar da bana “Biz ne yaptık ki her şeyi sen yaptın” dediler.
4 YAŞINDAKİ BELÇİKALI BİR ÇOCUĞUN KALBİ ARTIK KARTAL’DA
◊ Kalbin kaç yaşındaki bir çocuğa ait olduğunu öğrenebildiniz mi?
- Gazeteciler kalbin Belçika’dan geldiğini benden önce öğrenmişti. Bunu ilk defa size açıklıyorum. Belçika’da 4 yaşındaki bir erkek çocuğu duvara monte edilmeyen bir kütüphaneye çıkmaya çalışırken kütüphanenin kafasına düşmesi sonucu kaza geçirmiş ve kurtarılamamış.
◊ Aile sizce nasıl bir bilinçle 4 yaşındaki çocuklarının kalbini bağışladı? Gerçekten o aileye helal olsun…
- İlk müdahale evde yapılmış. Fakat hastaneye gittiklerinde sabaha karşı beyin ölümü gerçekleşmiş. Avrupa’da insanlar organ bağışı konusunda bilinçli oldukları için bunu otomatik olarak yapıyor. Kartal’a nakil olmadan iki gün önce de bir kalp çıkmıştı. Ama bebek 5 kiloydu. Kan grubu ve dokusu uysa bile kilosunun da uyması gerekiyordu. O nedenle o kalp bize uymadı. Doktorlar risk alıp küçük bir kalbi takmak istemediler.
◊ Kalp nakli yapılırken bir süreliğine kalp tamamen duruyor değil mi?
- Kartal’ı birkaç saat öldürdüler aslında. Çok ilginç bir şekilde hayatını durduruyorlar ve geri getiriyorlar. Kartal’ın kendi kalbi çalışmıyordu. Siz temmuzda röportaj için Frankfurt’a geldiğinizde yapay kalp pompası yoktu. Sizden sonra Kartal’ın durumu kötüleşti. Kanı artık çişinden gelmeye başlamıştı. İç organları o kadar birbirine girdi ki organlar ne yapacağını bilemedi. Çiş yerine kan gelmeye başlayınca doktorlar “Kaybediyoruz” dediler.
◊ Gerçekten mi…
- Hem de kaç kere duydum bunu. Doktorlara “Siz öyle sanın” dedim. Kartal’a Berlin Kalbi adında bir kalp pompası takıldı. Çok zor bir ameliyat olduğunu, Kartal’ı kaybetme riskimizin olduğunu ama bunun da nakil öncesi son şansımız olduğunu söylediler. Kalp naklinden bile zor bir ameliyattı. Bunu öğrenince çok çaresiz kaldık. Çünkü o zamana kadar bizimle bu kadar ciddi konuşmamışlardı.
◊ Nasıl bir şey Berlin Kalbi?
- Kartal’ın kalbini delip kalbine 4 tane hortum soktular. Kalbin içindeki kan akışını hortumlara verdiler. Kalbi iki pompayla dışarıdan çalışıyordu. Pompa görevi bu hortumlar sayesinde dışarıdan yapılıyordu. Sonra temiz kan diğer pompa aracılığıyla kalbine gidiyordu. Biz 3-4 ay boyunca vücudunun dolaşımını dışarından izledik.
◊ Riskleri nelerdi?
- Vücuttan sıcak kan dışarıya çıktığı anda pıhtılaşma oluyordu. En büyük riski Kartal’ın beynine pıhtı atmasına bağlı olarak beyin kanaması geçirmesi ve engelli olma riskiydi. Böyle durumlarda nakil listesinden de çıkarıyorlardı.
Bilinçli bir anne-baba olarak eşimle elimizde fenerlerle 7/24 sürekli pompaları izliyorduk, trombosit var mı diye. Çünkü pıhtılar beyaz beyaz gözüküyordu. Gördüğümüz an doktorlara haber veriyorduk. Doktorlar da sürekli takip ediyordu. Öyle durumlarda hemen pompasını değiştiriyorlardı. Pompanın her değişimi 40 bin euro’ydu. Bizim için “Çok para toplandı” denmişti ya işte o paraların içinde bunlar da vardı.
İYİ Kİ GİTMİŞİZ DİYORUZ
◊ Toplanan paralar kuruşuna kadar Kartal’ın tedavisi için harcandı değil mi?
- Evet. Biz nakil olmadan bir ay önce sorduğumuzda 600 bin euro’luk bir masraf çıkmıştı. Muhtemelen biz hastaneye borçlu çıkacağız toplanılan para yetmeyecek. Ama gerisini bir şekilde biz halledeceğiz.
◊ Ne kadar toplanmıştı?
- 1 milyon 100 bin euro. Zaten bu para bankadan direkt hastaneye EFT yapıldı.
◊ Ya tedavi için bu para toplanamasaydı?
- Listeye almayacaklardı. Bu para ne zaman hastanenin hesabına yattı ondan sonra bizi listeye aldılar.
◊ “İyi ki Almanya’ya gitmişiz” diyor musunuz?
- Tabii ki iyi ki gitmişiz diyoruz. Fakat bir yandan da bir anne olarak organ bekleyen çocuklar için vicdanen bir şeyler yapmam gerekiyor.
◊ Eşiniz Almanya’da iş buldu mu?
- Henüz bulamadı. Orada bize destek olan aile dostumuz Yunus Arslan’ın şirketinde ona yardım ediyor. Orada sigortalı oldu. İkimize de çalışma izni çıktı. Eğer hastaneye borçlu çıkarsak masrafımız biraz da olsa hafifleyecek.
◊ Kartal’ın ne zaman taburcu olacağı belli mi?
- Nakil olduktan sonra taburcu olma evresi çocuktan çocuğa değişen bir süreç. Kartal ilk iki gün çok iyiydi. Doktor bize “Bu gidişle yılbaşını evde geçirirsiniz” dedi. İnanamadık. Ama bir anda her şey geri döndü. Kusmaları başladı. Herkes çok panikledi. Doktorlar “Kalp galiba geri atıyor” dedi.
YOĞUN BAKIMDA AMA SOLUNUMU İYİYE GİDİYOR
◊ Vücut kalbi kabul etmedi demek mi bu?
- Evet. Bunu duyunca eşim Levent’le mahvolduk. Uyum sağlamadığında yüksek ateş, kusma gibi belirtiler gösteriyormuş. Doktorlar sebebini araştırırken ben buldum neden olduğunu. Meğer azı dişi çıkıyormuş. Dişi kanamaya başlayınca anladık. Ama yine de kalbi için biyopsi yapıldı. Sonucu iki hafta sonra çıkacak. Şu anda yoğun bakımda ama solunumu iyiye gidiyor. Ocak sonunda belki taburcu olabilir. Kucağımıza alabiliyoruz. Hatta geçen gün mama sandalyesine oturtmuşlar ilk kez.
◊ Daha önce yaptığımız röportajda 20’li yaşlarında bir kez daha nakil olması gerektiğini söylemiştiniz… Doktorlar bu konuda ne söylüyor?
- Doktorlar teknolojinin her gün geliştiğini ve ilaçlarla bu sürenin 25’e kadar çıktığını söylediler. Demek ki her yıl azıcık daha uzayacak. Yarınımızı bilmiyoruz o yüzden 25 yıl sonrasını düşünmüyorum. Ben Kartal’ın bir saat sonrasını bile düşünmedim.
◊ Kartal kaç aylık oldu? Sürekli hastanede olmasıyla ilgili pedagoglar size neleri tavsiye ediyor?
- 16 aylık. Kartal ilk Almanya’ya gittiğinde yaşının getirdiği her şeyi fazlasıyla yapıyordu. Hatta ben kalp hastası olduğuna neredeyse inanmıyordum. Çok aktif ve neşeli bir çocuktu. Doktorlar “Bu çocuk ölmek üzere” dedi. “Kartal çocuk iyi, bu nasıl olur?” dedim. Doktorlar “Çocuğunuzu öyle motive etmişsiniz ki çocuğunuz hastalığının ağırlığının farkında değil, hayata tutunmuş” dedi. Bu sürece 8 aylıkken başlamıştık. Sonra git gide kötüledi. Ama ben kötülemedim. İnatlaştım. Allah iyi ki Kartal’ı bana vermiş.
◊ Türkiye’ye tamamen dönecek misiniz?
- En azından Kartal’ı iyileştikten sonra ziyaret için Türkiye’ye getirelim diye sorduk doktorlara. Doktor “Benim oğlum olsa 1 sene kıpırdatmam bir yere” dedi. Biz yazın gelir gideriz diye düşünüyorduk. Kesin dönüş için 2 sene en az oradayız. Almanya’daki doktorlar “Burada kalın, henüz çok küçük. Operasyonu biz yaptık takibini de biz yapalım” diyor. Bu çok keskin bir karar. En kötü git-gel yaparak yaşarız. Kızım Lal’i de yanımıza alacağız. Ağustosta Almanya’da okula başlayacak. Buraya gelene kadar da Almanca dersleri aldırmak istiyorum.
TÜRKİYE’NİN İLK VE TEK AİLE-BEBEK MÜZİK OKULUYUZ
◊ Müzik eğitimini nerede aldınız?
- Mimar Sinan Üniversitesi Devlet Konservatuvarı Piyano Bölümü mezunuyum. Ortaokul ve liseyi de konservatuvarda okudum. Piyanoyu söküp tekrar takabilirim. Piyanoyla ilgili her şeyi biliyorum.
Konser piyanisti diplomasına sahibim. Ancak çocukları çok seviyorum ve karakter olarak kıpır kıpır biriyim. Resital veremiyorum çünkü piyanonun başında kıpırdamaktan duramıyorum, seyirciyle konuşuyorum.
Mezun olduktan sonra lobi piyanistliğine başlamıştım. Ondan sonra Erol Büyükburç’la çocuk şarkıları CD’si yaptım. Çocuk şarkılarını çok sevdiğim için Hamburg’da bebek müzik eğitimi aldım. Sonra evlendim ve müzik okulunu açtım. Evliliğimizim ilk 4 senesi her şeyi sıfırdan var etmekle geçti. Tatile bile gitmedik.
7 gün çalışıyordum. Kızım Lal’i doğurduktan 12 gün sonra işe dönmek zorunda kaldım. Çünkü okulda benden başka öğretmen yoktu. Şimdi Almanya’da tekrar sıfırdan başlıyoruz her şeyi. Mesela mutfağımız bile yok henüz. Ama bunlar hiç koymuyor.
◊ Sizi çok sayıda ünlü ismin tanıması tamamen müzik okulunuzdan dolayı mı?
- Çok sayıda ünlü velimiz var. O nedenle tanışıyoruz. Bağış döneminde insanlar “Ünlüler elinden tuttu” dedi. Ama ben kredi çok fazla tüketmem ve kimseden pek bir şey istemem.
Kendim halletmeye çalışırım. Kartal’ın durumu kötüye gittiğinde buradaki ünlü velilerimiz “Şimdi Ahu için biz bir şey yapalım” diyerek destek oldular. Ben bir kere bile Kartal’ın durumunu anlatıp dertleşmemişimdir onlarla.
◊ Okulunuzda nasıl eğitimler veriyorsunuz?
- Türkiye’nin ilk ve tek aile bebek müzik okuluyuz. En büyük özelliğimiz sadece müzik eğitimi veriyor olmamız.
Ailelerin çocuklarıyla birlikte kaliteli ve nitelikli zaman geçirebilecekleri bir okuluz. 6-15 aylık, 15-30 ay için farklı 30-48 ay için ayrı bir program var. 3,5 yaşından başlayıp 5 yaşına kadar aile çocuk piyano grup derslerimiz var. Drama, ritim ve masallarla piyano öğretiyorum çocuklara.
Bunların dışında büyük yaş grupları için enstrüman ve şan eğitimlerimiz de var. London College of Music Okulu’na bağlıyız. Sene sonunda Londra’dan bir hoca geliyor ve çocukların seviyesine bakıyor. Sonrasında da diploma veriliyor. Bu diplomalarla ileride yurtdışında burs almak isterlerse onlara öncelik tanıyor.
Sosyal sorumluluk projeleri de yapıyoruz. Huzurevlerinde piyano resitalleri veriyoruz. Çocuklar öğrendiklerini gösteriyor. Ben sürekli İstanbul’da olsaydım daha çok şey yapardım. Mesela 3 sene Bakırköy Kapalı Cezaevi’nde anneleriyle kalan çocuklara müzik eğitimi verdim.
◊ Neden?
- Çocuklar yaptıkları şeyleri eve gidince unutuyor. Anneler onların hafızası. Bir de ufak yaş grubunda çocuklar yalnız kaldıklarında ağlıyorlar. Derse anneleriyle girdiklerinde öğrenme sürecini hızlandırıyoruz. Bir de kendilerini anneleri ya da babalarıyla olduklarında güvenli de hissediyorlar.
◊ Şu anda kaç öğrenciniz var?
- Geçen seneyi 220 öğrenci ile kapatmıştık. Bu sene de tahmin ediyorum ki o sayıya yakındır.
YOĞUN BAKIM ODASINDAN OKULU YÖNETİYORUM
◊ Siz buradayken eşiniz Almanya’da değil mi?
- Evet. Ben Almanya olduğumda okulu Kartal’ın kalp monitörünün yanına koyduğum iPad’le kameralardan izleyerek yönetiyorum. Okulda 16 tane kamera var. Mesela izlerken diyelim ki yastık düştü hemen İstanbul’u arayıp “Yastık düştü görmediniz hemen düzeltin” diyorum. Aylardır bu şekilde yönetiyorum. Burayı bırakamam çünkü burası benim ilk çocuğum.
◊ Almanya’da hastanede çocuklar için piyano çalıyordunuz. Hâlâ çalıyor musunuz?
- Çalıyorum. Bana velilerim yılbaşı hediyesi olarak Almanya’da piyano almışlar. Levent kurmuş, resmini yolladı. Şimdi çalışma izni prosedürlerini öğrenip evde ders vermek istiyorum.
◊ Siz Almanya’dayken burası istediğiniz gibi yürüyor mu?
- Geçen hafta bana bu soruyu sormuş olsanız çok korkuyorum derdim. Ama 1 haftadır görüyorum ki ekip arkadaşlarım çok güzel sahiplenmiş. Çok mutluyum. Burası 9 senedir var. Onların sayesinde birlikte büyüdük. Almanya süremizde hiçbir arkadaşımızla yolumuzu ayırmadık. Kimseyi mağdur etmedim. Yazın 3 ay kapalıydı ama kimseyi işten çıkarmadan maaş ödemelerini eşimle birlikte yaptık. Sonuçta onlar da evli ve çocukları var.
◊ Burası kendini döndürüyor mu?
- Çok şükür döndürüyor.
KARTAL “BENİ ÇOK SEV”İ DİNLEYİNCE SAKİNLEŞİYOR
◊ Müziğin bir çocuğun hayatındaki etkisini nasıl özetlersiniz?
- Hayat müzikle başlıyor. Şimdiye kadar hiçbir annenin çocuğunu şiirle uyuttuğunu görmedim. Kartal solunum makinesine bağladıktan sonra solunum makinesinden çıksın diye bir şarkı besteledim. O şarkıyı söylediğimde solunumdan çıkış süreci çok hızlı ilerliyor. “Yapabilirsin, yapabilirsin, kendi kendine nefes alabilirsin” diye sözleri var şarkımın. Çocukların hayatı müzikle başlar ve müzikle devam eder. Kartal hasta olduğundan beri müzik iyileştirir diyordum. Bence müzik iyileştiriyor onu. Ben yoğun bakımda hep şarkılar söylüyordum. Tarkan’ın “Beni Çok Sev” şarkısı sanki bizim için yazılmış gibi. Bir şarkı ancak bu kadar bizi anlatabilir. Kartal şarkıdan inanılmaz etkileniyor. Sakinleşiyor dinleyince. İlaç gibi geldi. Bir de “Bim Bam Bom”u çok seviyor. Ben şarkıyı “Bizim de artık bir kalbimiz var” diye değiştirdim.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş