Paylaş
“Kartallar Yüksek Uçar” dizisinin Hanım Ağa’sı, hafızalarımızdan silinmeyen birçok dizinin, filmin unutulmayan ismi Selda Alkor... Zarafetle karşılıyor bizi... Nasıl kendinden emin, vakur, bir o kadar da alçakgönüllü...
Yıllara meydan okuyan güzelliğiyle kırgınlıklarını anlatırken bile zarif. Mesleğine adadığı 54 yılına, sessizce taşıdığı 50 yıllık evliliğine saygıyla, hürmetle ve derin bir sevgiyle...
Fotoğraflar: Levent KULU
◊ Selda Hanım kaç senedir sektördesiniz?
- 54 sene oldu.
◊ Kırılma noktanız hangi işinizdir? Benim için mesela “Kartallar Yüksek Uçar” diziniz...
- Hayatımın dönüm noktası Ses mecmuasının kapak yıldızı seçilmemdir. Kapak yıldızı olduğumda İstanbul’daki bütün önemli yapım firmaları işin içindeydi. Acar Film, Abd Film, Erman Film, Melek Film… Kapak yıldızı seçimini beyefendiler yaptı. Hepsi beyaz saçlı.
◊ O zamanlar kaç yaşındaydınız?
- 18-19. Fakat annemin ve babamın çok erken ölümleri, beni olduğumdan biraz daha yukarıya çekmişti. Yaşımın insanı değildim. Çok meraklıydım. Yaşama meraklıydım, dünyaya meraklıydım, neler oluyor neler bitiyor… Çok kitap okuyan bir çocuktum. Daha küçücük yaşımda babam beni Doğan Kardeş Yayınları’na abone yapmıştı. O kitapları okumadan rahat edemezdim.
◊ Ne güzel.
- Okumak çok önemliydi evimizde. Nazım Hikmet okunurdu o zamanlar. Ben çocuk yaşımda Nazım Hikmet’ten şiirler ezberlerdim. Abimin bir kitap dükkanı vardı.
◊ Abiniz hayatta mı?
- Hayır. Önce abimi sonra ablamı kaybettim. Ailemden hayatta olan ben varım sadece.
◊ Seçtiğiniz meslekle acılarınızı bağdaştırdığınızda, oynadığınız rollerin yaşamla ilişkisini nasıl sorguladınız?
- 150 sene de bu piyasanın içerisinde olsam, 3 okul da bitirsem ben hep amatörüm. Nasıl hissedersem öyle oynarım. Dolayısıyla her rolde hayatı yansıtıyorum. Hani derler ya ‘’Aman canım bırak onu. Çok rol yapmaya başladı‘’. Ben hiç rol yapmadım. İçimden ne geldiyse onu oynadım. Dolayısıyla başarılı bir oyuncu oldum. Hiç kimse benim için rolünü önemsemedi diyemez. Ben kendimi ne kadar önemsiyorsam, mesleğimi de o kadar önemsedim. 54. yıla geldim…
BUGÜNE KADAR NE HİSSETTİYSEM ONU OYNADIM
◊ Şimdiki nesil oyuncu koçlarıyla çalışıyor. Siz ilk başladığınız yıllarda birileriyle çalıştınız mı?
-Hiç kimseyle çalışmadım. Ne hissettiysem onu oynadım. Kimse bana “Böyle duracaksın” falan demedi. Konservatuvar bitirseydim hayatımda birileri olacaktı. Olacaktı ama acaba onlar bana ne kadar faydalı olacaktı? Çünkü onlar okulda yazılanı bana yaptıracaklardı. Ama ben onu istemiyorum ki. Yazılanı değil kalbimden geçeni dışarıya vurmaya çalışıyorum.
◊ En uzun vadeli işiniz hangisiydi? “Asmalı Konak” mı?
- Ondan daha uzunu var. “Böyle mi Olacaktı?” diye bir dizi yaptım. 116. Bölümde Türker İnanoğlu’na ‘’Artık ben gideyim ne olur’’dedim. Çok fazla isim oynadı o işte. Türker Bey ricamı kırmadı ve 116 bölüm sonrasında ayrıldım.
◊ Yorulduğunuz için mi ayrıldınız?
- Yorulmuştum. Bir de o zamanlar telif hakkıyla ilgili bazı sorunlar vardı. Her 13 bölümde anlaşma yapıyorduk. Ben dedim ki ‘’Beni mazur görün.” Bana müsaade etti. Ardından “Asmalı Konak”a başladım. “Asmalı Konak”ta telif haklarıyla ilgili sözleşmemde istediğim madde vardı. Ondan sonra yaptığım bütün işlerde telif hakları maddesini koydurdum.
◊ Kemal Sunal ile de en son Anayasa Mahkemesi’ne gideceklerini söyledi.
- Yasanın ne kadar uygulandığını bilmiyorum ama gördüğüm kadarıyla da ancak şahsi uğraşlarla belki bir şey oluyor. İnşallah başarılı olurlar. Birçok mağdur insan var bu konuda.
◊ Ne zaman televizyonu açsak eski filmleri izliyoruz.
- Muzaffer Tema, Amerika’daki bir filmde figüran gibi oynamış zamanında. Tema, ölene kadar oradan telif hakkı aldı biliyor musunuz? Sefalet içinde ölen birçok insan var. Onlara ufak da olsa telif ödenmeli. Az mücadele vermedim. Telif konusunda Ankara’ya bile gittim.
80’E GELİNCE BOTOKSU DÜŞÜNEBİLİRİM
◊ Oyuncuların botoks yaptırmasına karşı mısınız?
- Herkes istediğini yaptırsın. Nurgül yaptırdığında “Nurgül çok güzel bir kız. Böyle şeylere ihtiyacı yok’’ demiştim. Yanlış anlaşılmış.
◊ Sizde hiçbir şey yok değil mi?
- Bende şimdilik yok ama 80’e gelince düşünebilirim…
TELİF HAKLARI İÇİN ÇOK UĞRAŞTIK AMA BECEREMEDİK
◊ Genç oyunculardan en çok kimleri beğeniyorsunuz?
- Aslında hepsi üzerine düşen görevi yapmaya çalışıyor. Melisa Sözen, Halit Ergenç. Birce Akalay, Erkan Petekkaya, Kıvanç Tatlıtuğ, Nurgül Yeşilçay, Serenay Sarıkaya, Burak Özçivit, Fahriye Evcen ilk aklıma gelenler... Mühim olan bu işe gerçekten gönül koymaları.
◊ Şimdi eskisi gibi 100 bölümlük diziler yok denecek kadar az. Birçok dizi hemen yayından kaldırılıyor. Üzülüyor musunuz siz de bu duruma?
-Telif hakları konusu gerçek anlamda çözülmüş olsaydı ne onlar 6. bölümde kalkıp o insanları ziyan edebilirlerdi ne de biz şimdi bunu konuşuyor olurduk. Sizin umudunuzu alıyorlar. Menajerlik sistemi gibi. Belçika telif hakları konusunda bize çok uygundu. Birçok ülkenin yasasını araştırdık. Üç kişi çok uğraştık. Ben, avukatım ve Füsun Demirel. Çok mücadele verdik ama beceremedik.
◊ Uzun zamandır dizilerde göremiyoruz sizi...
- En son TRT’de yayınlanan ‘’Dudu’’ isminde bir dizide rol aldım. Çok hoş bir projeydi. Ama devam etmedi maalesef.
◊ Çok fazla teklif gelmediği zamanlarda kendinizi unutulmuş hissediyor musunuz?
-Hayır. Bu piyasadaki herkesin kendine göre düşüncesi, arzuları ve emelleri var. Belki başka kişilerle başka işler yapmak istiyorlar…
◊ Siz mesela “Parmaklıklar Ardında” diye o dönem için çok ilginç bir projede de rol almıştınız...
- Evet. Uzun süren bir projeydi. Belli bir noktadan sonra bana çok zor gelmeye başlamıştı. Şehir dışında çekiliyordu. Bir süreden sonra ayrıldım. Ama şunu söyleyeyim; Türkiye’de kadınlar hapishanesinin bir sorun olduğunu düşünmekteyim.
◊ Şimdi yine kadınlar hapishanesinde geçen “Avlu” dizisi var. Ben de izliyorum. Onu nasıl buluyorsunuz?
- Başarılı buluyorum. Niye başarılı biliyor musun? Çünkü bunlar hep dışarıdan alınma hikayeler. Dolayısıyla onlar daha rahat. Bizim dizide gardiyanlar ayaklanmıştı “Biz böyle arama yapmıyoruz” diye. Halbuki yapıyorlardı… “Parmaklıklar Ardında” tam istediğimiz noktaya erişemedi. Yoksa çok güzeldi. Daha çok sürerdi.
50 YILLIK EVLİLİĞİMİZİN SIRRI FEDAKÂRLIK
◊ Selda Hanım, 54 senede hayatınızı garanti altına alacak kadar birikim yapabildiniz mi?
- Annem-babam olmadığı için ben zaten kendi ayakları üzerinde durmaya mecbur bir çocuktum. Dolayısıyla oradan gelen bir muhafazakârlık var. “Elime geçen parayla lüks araba alayım” gibi şeyler düşünmedim. Gece kulüplerde de hiç kimse göremedi beni. Kendime bir daire aldım. Bir de arabam var. Bankada da bir miktar birikimim var. O kadar. Kendimi her zaman geçindirebilecek kadar ayaklarımın üzerindeydim. Hâlâ da öyleyim. Tabii buna eşimin desteği geldi sonradan.
◊ Eşinizin mesleği neydi? Basketbolcu olarak çıkıyor aramalarda doğru mu?
- Makine yüksek mühendisi. Koç’ta, otomotiv sanayisinde, 30 sene genel müdürlük yapmış bir adam. Gençlik döneminde milli basketbolcuydu. İstanbul Teknik Üniversitesi’nde takım kaptanıydı. O yüzden öyle biliniyor.
◊ Kaç senedir evlisiniz?
- 50 sene oldu.
◊ 50 senelik evliliğin sırrını söyler misiniz?
- Fedakârlık.
◊ Bunca yıl bu sektördesiniz ama eşinizi hiç görmedik.
- O da çok iddialı bir adamdır. Benim hiçbir işimle meşgul olmadı. Ben onun yanında her zaman olmam gereken yerlerde oldum. Çünkü ben öyle gördüm ailemden. Ben hiç artist olamadım Gülben. Ben gerçekten artist değildim. Oyuncuydum.
BİZE BİNDE BİR ÜCRET TEKLİF EDİYORLAR
◊ Bölüm başı ücretleri 40-50 binlerde olan isimler var sektörde. Bu rakamları duyduğunuz zaman içerliyor musunuz?
- Ben de aldım para. Kendime göre yeterdi. Fazlasına da gerek yoktu. Ben kimseyi soymaya girmedim. İş yapıyorum orada. Ben de isteseydim “Asmalı Konak”tan sonra o rakamları belki bana da verirlerdi. Ama hiçbir zaman böyle düşünmedim. Bence sanatın parayla çok yakın ilişkisi olmaması gerekli. Ben hep bu düşüncedeyim. Şimdi duyuyorum o yüksek rakam alanları. Bana teklif geldiğinde ne vereceklerini soruyorum. O yüksek rakamların binde biri oluyor teklif. İşte buna içerliyorum. Teşekkür edip kalkıyorum masadan.
◊ En sevdiğiniz işiniz hangisiydi?
- En sevdiğim diyemem Gülben. Çünkü ben oynadığım her işte giyiyorum o elbiseyi. O elbise neyse ben onu giyiyorum. Üstüme oturması lazım. Yoksa sıkılırım. Mesela “Asmalı Konak” çok tutuldu. Çok beğenildi. Bir dizinin anıtı yapılabilir mi? Anıtı var. Bayılıyordum Sümbül Hanım’a. “Kartallar Yüksek Uçar”da Hanım Ağa’yı oynarken öyle bakıyordum ki gözlerime ağrılar girmişti, doktorluk olmuştum.
İLK KEZ KISA FİLMDE OYNADIM
◊ Yeni filminiz “İki Yaka Yarım Aşk”ı anlatır mısınız?
- Benim ilk kısa filmim. Aslında kısa değil orta demek daha doğru olur. Mübadele filmi. Yunanların Türkiye’ye, Türklerin de Yunanistan’a gitmesini konu alıyor. Lozan Antlaşması ile başlayan süreç. Hüzünlü bir aşk hikayesi… Yönetmenimiz Nurdan Tümbek Tekeoğlu’ydu. Şimdi festivallerde gösteriliyor.
İNSANA HİZMET ETMEK EN KIYMETLİ ŞEY
◊ Birçok sosyal sorumluluk projesinin içinde olduğunuzu biliyorum. Bunu bir vazife olarak mı görüyorsunuz?
-Keşke imkanım olsa da bütün insanlığa çok daha faydalı işler yapabilsem. Ben onun peşindeyim. Artist olup yılda iki tane film yapmışım. Onun dışında bu işlerin peşinde koşmuşum. Genç ve dinç tutar, ayakta tutar bu tür şeyler. Çünkü insanlığa hizmet veriyorum. Benim için insana hizmet vermek en kıymetli şeylerden… Ben Mevlana düşüncesinde ve felsefesinde bir insanım. Müthiş bir felsefe. Onu ancak okuyan ve anlayan bilir.
SON 24 SAATTE YAŞANANLAR
Paylaş