Paylaş
SICAK BİR AİLE ORTAMINDA YETİŞSEYDİM…
- Tuna bey, sanat hayatınıza Galatasaray Lisesi’nde çok erken yaşlarda ve istikrarlı bir şekilde başladığınızı görüyoruz. Nasıl bu kadar kararlı olabildiniz?
TUNA KİREMİTÇİ: O yaşta akıldan çok sezgiyle verilmiş kararlar. Yazı ve kitap sevgisi çocukluğumda bir şekilde girmişti hayatıma. Lisede müzik koluna katılınca buna gitar çalmak eklendi. Sıcak bir aile ortamında yetişseydim belki iyi bir mimar ya da diplomat da olabilirdim. Beni sanata yönlendiren lisedeki ortam, Beyoğlu ve hayatta kalma güdüm oldu. Kendimi ifade etme konusunda büyük bir açlığım vardı. Şiirler yazmaya başlamıştım fakat yeni yetmeyken Türkçe şarkı sözü yazmayı bilmiyordum henüz.
- İyi Fransızca şarkı sözü ile başlamadınız!
TUNA KİREMİTÇİ: Fransız okulunda okuyorduk ama yabancı müzikte o dönem Anglosakson egemenliği vardı. Fransızca şansonlar, İspanyolca şarkılar falan bize biraz demode geliyordu. İngilizce rock dinlemeyi seviyorduk. Şansımız 90’ların İstiklal Caddesi’nde büyümek oldu. O dönemde cadde bir kültür sanat merkezine dönüşmüştü. Bir ucundan diğerine yürüyünce sanat eğitimi almış oluyordun. Sinemadan edebiyata, müzikten tiyatroya kadar. Sanata hevesli bir çocuk için bulunmaz nimetti. Sonra lisedeyken ilk şiirim Varlık’ta yayımlandı. İlk bestelerimi yaptım. Meraklı bir çocuk olduğum için de yavaş yavaş yerli müzikleri keşfetmeye başladım.
- Birçok şeyi siz kendiniz başvurarak yapmışsınız...
TUNA KİREMİTÇİ: Başka seçenek yoktu. Çok gençtim ve tek başımaydım. Tek şansım iyi bir savaşçı olmayı öğrenmekti. Ben de öyle yaptım. O dönemde edebiyat dergileri önemliydi. Adam Sanat, Varlık, Hürriyet Gösteri… Şair olmak isteyenler şiirlerini dergilere yollardı. Ben de üç-beş şiirimi Varlık’a yollamıştım. O dönemki yayın yönetmeni Enver Ercan okuyup beğenmiş. Mektup yazıp tanışmaya davet etti. Karlı bir günde cebimde şiirlerle Beyoğlu’ndan kalkıp gittim Cağaloğlu’na. Sonra Enver abi birkaç şiirime dergide yer verdi. Onun sayesinde edebiyata ilk adımlarımı atmış oldum.
YAZARLIK HALİNDEN MEMNUN İNSANLARIN YAPACAĞI İŞ DEĞİL
- Belki de ailenizin yanında okuyor olsaydınız bu zorlu koşulu kendi başınıza avantaja çevirmenizle beraber sanat hayatına girmeyecektiniz. Her şeyi ne kadar birbirine vesile aslında...
TUNA KİREMİTÇİ: Sağlıklı bir aile ortamında büyüseydim bir Ankaralı olarak memnun mesut yaşardım sanıyorum. Sanat, özellikle de yazarlık, halinden memnun insanların yapacağı iş değil. Çetin Altan’ın dediği gibi, yazarlığa genellikle az sevilmiş çocuklar meylediyor. Galatasaray’ın müzik kolu da kendi içinde geleneği olan bir yerdi. Vaktiyle oradan Barış Manço’lar, Fikret Kızılok’lar, Timur Selçuk’lar geçmiş… İlk grubumuz Kumdan Kaleler’i orada okul orkestrası olarak kurduk. Baktık iyi gidiyor, zamanla profesyonelleştik.
“SELEBRİTİ” TARZI HAYATIN FARKLI KURALLARI VAR
- Sinema sektörünün bırakmayacağı türden bir fiziğiniz, yakışıklığınız var ki o sektörde de başarılı çalışmalarda bulundunuz. Nasıl oldu da bu popüler kültürün içerisinde kendinizi edebiyatta ve müzikte istikrarlı bir şekilde koruyabildiniz?
TUNA KİREMİTÇİ: Gençliğimde oyunculuk teklifleri aldım. Bazıları ünlü yönetmenlerden. Ama romancılık ya da müzik daha önemliydi benim için. Oyunculuğu ciddiye alacak zamanım yoktu. MSGSÜ’de sinema eğitimi aldım. Lütfi Akad, Duygu Sağıroğlu, Halit Refiğ gibi hocalardan… Ama bu daha çok romancılıkta başarılı olmamı sağladı. Senaryo derslerinde kurgu ve dramatik yapı tekniklerini iyi öğrendiğim için. Oyuncu olmayışımın bir nedeni de “selebriti” tarzı hayatın bana göre olmadığını fark etmem. O hayatın çok farklı kuralları var.
- Nedir o kurallar?
TUNA KİREMİTÇİ: Gösteri dünyasında özel hayatınızı kamuya açık yaşamanız gerekiyor. Başka biri gibi davranmanız. Öyle birkaç yılım da oldu. Bana göre olmadığını gençken deneyerek gördüm.
MÜZİK VE EDEBİYAT UÇMAMI SAĞLAYAN İKİ KANADIM GİBİLER
- Yaptığınız işten dolayı bir şekilde seyirciye kendinizi sunuyorsunuz ve işiniz aslında yalnızlığı gerektiren, oradan beslenen bir iş öyle değil mi?
TUNA KİREMİTÇİ: Benim yaptığım kendi bahçemi çapalamak ve oradan çıkanları insanlarla paylaşmak. Müzik dışa dönük, edebiyatsa içe dönük tarafımı temsil ediyor. Uçmamı sağlayan iki kanadım gibiler. Genelde tek tabanca olduğum için her zaman ayağı yere basan planlar yapmam gerekti. Öyle uçuk kaçık takılmak gibi lükslerim olmadı. Öncelikle bir emekçi olduğumu bir an bile unutmadım. Sonuçta sosyalist ve Bektaşiyim.
- Kendinizi bu felsefeyle nasıl özleştiriyorsunuz?
TUNA KİREMİTÇİ: Sosyalizm insanın ihtiyacı kadar tüketmesini, yeteneği oranında da üretmesini esas alan, özünde sosyal adalet ve dayanışma olan çağdaş dünya görüşü. Genç yaşta keşfettim. Atatürkçü olmaktan da hiç vazgeçmedim. Bektaşilik ise inancın insancıl ve derin boyutunu kabul ediyor. Varlık birliğini, alemdeki her şeyin aynı güzel bütüne ait olduğunu.
- Bir ara yazmayı bırakıyorum dediniz, sonra üzerine üç kitap çıkardınız… Bu nedir? Yani neden size ait bir şeyi bırakma ihtiyacı hissediyorsunuz?
TUNA KİREMİTÇİ: O dönemde biraz geri çekilip dinlenmem gerektiğini hissettim. 15 yıldır hem üretiyor hem de kavga veriyordum. Kendimi biraz nadasa bırakayım dedim. Kötü niyetlileri yanıltmak için de öyle birkaç açıklama yaptım. Sonraki yedi yıl müzik projeleriyle geçti. İyi de oldu. Çok başarılı işlere imza attık. “Tuna Kiremitçi ve Arkadaşları” albüm projesi o dönemde doğdu. Güzel turneler yaptık. Sonra salgın çıkıp da müzik işleri durunca “artık roman yazmaya yeniden başlayabilirim” dedim. Polisiye türüyle geri dönmem de güzel bir sürpriz oldu. Şu an ilk defa romancılığı ve müziği bir arada yapıyorum.
- Ne değişti de her iki sanatı da aynı anda yürütebilme becerisine kavuştunuz?
TUNA KİREMİTÇİ: Kendiliğinden oldu. Salgın sırasında yazdığım ilk polisiye gerilim romanı beklenmedik ölçüde başarılı oldu. Kendime en uygun edebiyat türünü bulmuştum. Salgın bitince müzik işleri de tekrar başladı. Bu sefer ikisinden birini durdurmak istemedim. Şimdi ilk defa iki kanatla uçuyorum.
EVLİLİK BENİM DOĞAMA UYGUN DEĞİLMİŞ
- Bugüne kadar hep uzun soluklu ilişkiler yaşadınız. Bugünkü Tuna Kiremitçi aşka, ilişkiye nasıl bakıyor?
TUNA KİREMİTÇİ: Aşk insanın bir başkasının mutluluğuyla mutlu olabilmesi. Şu anki hayat arkadaşımla şartlar gereği ayrı evlerde yaşıyoruz ama güzel ve verimli bir beraberliğimiz var.
- Ayrı evlerde yaşamayı neden vurguladınız?
TUNA KİREMİTÇİ: Çocuklarımız olduğu için böyle tercih ettik. Yoksa aynı evde yaşamak şu devirde daha ekonomik olur tabii. Bugüne kadar üç evlilik yaptım. Üç eşim de güzel ve değerli kadınlardı. Beceremeyen ben oldum. Demek ki evlilik benim doğama uygun değilmiş. Ayrı evlerde yaşamak gizemi ve merak duygusunu diri tutuyor. Bu da ilişki için iyi bir şey.
HAYATIN ZORLUKLARINI MİZAHLA GÖĞÜSLEMEYİ SEVİYORUM
- Hayatınızda yaşadığınız düşüşler ya da yüzleşmeler olmuştur… Böyle zamanlarda aldığınız tavır ne oldu, nasıl çıkış buldunuz?
TUNA KİREMİTÇİ: Hayatta hiçbir şey benim için kolay olmadı. Hep görünmez duvarları, camdan tavanları ite ite yol aldım. Neyse ki umutsuzluğu sevmeyen bir savaşçıyım. Bir de yaşlandıkça depresyona girmek lüks olmaya başladı. Şu an kafamda o kadar proje, hayatta o kadar sorumluluğum var ki bunalım yaşamaya vaktim yok desem yeridir. Bu cevaptan da anlaşılabileceği gibi, hayatın zorluklarını mizahla göğüslemeyi seviyorum. Özellikle kara mizahla.
- Ekonomik ya da gelecek kaygısı yokken neyi yapmak istersiniz?
TUNA KİREMİTÇİ: Hiç öyle şanslarım olmadığı için doğrusu bilemiyorum. Söylediğiniz kaygılar olmasa belki de hiçbir şey yapmazdım. Boş boş otururdum. Hayatım ziyan olup giderdi. Mücadeleler sayesinde geliştim hep. Kendimi tekrar tekrar keşfettim. Hayatın bu diyalektiğini seviyorum.
FAŞİZAN REJİMLER MÜZİKTEN HİÇ HOŞLANMAZLAR
- İlk çağlardan beri müzik hep oldu… Yapılan her şeyin bir işlevselliği varken müzik neye yaradı da binlerce yıldır günümüze kadar geldi sizce?
TUNA KİREMİTÇİ: Müzik, insan denen yırtıcı türün en güzel sürprizlerinden. Özellikle çoksesli müzik mucizevi bir şey. Kalpler arasında bağ kuruyor, iyi hissettiriyor. Gündelik siyasetin ayırdığı ruhları birbirine yaklaştırıyor. Eski Yunan’daki bağbozumu şenliklerinden beri müzikle esriyip dans etmek bize doğaya dönmenin hazzını yaşatıyor. Hem doğa anaya hem de kendi doğamıza. Bu yüzdendir ki faşizan rejimler hiç hoşlanmazlar müzikten.
- Müzikte insan ruhuna iyi gelen frekans aralıkları var. Müziğinizi yaparken buna dikkat ediyor musunuz?
TUNA KİREMİTÇİ: Bilimsel olarak dediğiniz doğru. Yine de tek ölçütüm kendi dinlemekten hoşlanacağım şarkıları yapmak. Aynı şekilde, kendi okumak isteyeceğim romanları yazıyorum. En iyi üslup samimiyet. O zaman samimi insanlarla frekans yakalıyorsunuz.
SUÇLARIN HİÇBİRİ KÖPEKLER TARAFINDAN İŞLENMİYOR
- Köpeklere gelen yasa ile ilgili bir şey söylemek ister misiniz?
TUNA KİREMİTÇİ: Bir polisiye yazarı olarak İstanbul’un suç şehri haline geldiğini gözlemliyorum. Bu suçların hiçbiri köpekler tarafından işlenmiyor. Devlet sokak köpekleri yerine onlarca sabıkası olmasına rağmen serbest dolaşan silahlı tipleri toplarsa çok daha hayırlı bir iş yapmış olur.
- Siyasetle aranız nasıl?
TUNA KİREMİTÇİ: Olması gerektiği kadar. Suya sabuna dokunmayan sanatçılardan biri değilim. Mizacım kafamı kuma gömmeye uygun değil. Atatürkçü, laik ve sosyal adaletin geçerli olduğu bir Türkiye’den yanayım. Hem sanatçı hem de vatandaş olarak.
SOHBETTEN İZLENİMLERİM
- Çok iyi bir dinleyici ve sohbeti çok güzel.
- Entelektüel… Sarf edilen her cümlenin ardında eminim okunmuş çok kitap, araştırılmış çok makale var
- Ben merkezci olmadığı gibi kapsayıcı, evrensel değerlere sahip, vizyoner.
- Çok saygılı ve bence çok güzel bir insan.
İKİLİ SEÇENEKLERDEN BİRİNİ SEÇİN
- Yürüyüş-Koşu: Yürüyüş
- Sıkılmak-Sabretmek: Sabretmek
- Susmak-Konuşmak: Susmak
- Dans Etmek-Oturmak: Dans Etmek
- Klasik-Modern: Modern
- Dobra-Politik: Dobra
- Samimi-Mesafeli: Samimi
- Uykucu-Uykusuz: Uykucu
- Sakin-Heyecanlı: Sakin
- Kitap-Dergi: Kitap
- Doğa-Konfor: Doğa
- Kedi-Köpek: Köpek
- Güneş-Yağmur: Yağmur
- Çay-Kahve: Kahve
- Et-Ot: Et
- Disiplinli-Rahat: Disiplinli
- Unutur-Affetmez: Unutur
- Tatlı-Tuzlu: Tatlı
- Çin Yemeği-İtalyan Yemeği: Çin Yemeği
- Şarap-Rakı: Rakı
- Esprili-Ciddi: Esprili
KİMLİK
- Burcu: Balık.
- Okuduğu Okullar: Eskişehir Dumlupınar İlkokulu, Galatasaray Lisesi ve Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi.
- İlgi alanları: Kültür ve sanat. Bu aralar kriminoloji ve adli tıp üzerine araştırmalar yapıyorum. Polisiye romanlarıma temel oluşturduğu için.
YÜZDE YÜZ
- Senin için yüzde yüz tek gerçeklik nedir?: Hacı Bektaşi Veli’nin öğretisindeki gibi hepimiz aynı özden geliyoruz. En sağlam direniş kalbi temiz tutmaktır.
- Yüzde yüz olmak istediğin yer neresi? Şu an bulunduğum yer.
- Yüzde yüz güvendiğin kişi?: Çocuklarım. Biri 19, diğeri 7 yaşında.
- Yüzde yüz bilmek istediğin şey? (kimsenin bilmediği ve senin öğrenmek istediğin bir şey): Zamanla ilgili sorularım olurdu. Christopher Nolan filmlerindeki gibi zamansal paradoksların cevaplarını öğrenmek isterdim. Zaman dediğimiz gerçekten doğrusal mıdır? Yoksa bir çember midir? Kuantum fiziğinin sırlarına vakıf olmak isterdim!
KİMSİN?
- Kimin beyninde olmak isterdin? -düşüncelerini merak ettiğin-: Mustafa Kemal Atatürk.
- Kimin gözleriyle dünyayı görüp algılamak isterdin?: 7 yaşında bir çocuğun.
- Bir beste olsan hangisi olurdun?: Mamas and the Papas’tan “California Dreaming”.
NOKTALI YERLERİ DOLDUR
- ….. çok iyi yaparım: Güzel araba kullanırım.
- ….. hiç beceremem: Yemek yapmak.
- Çevrem beni ….. biri olarak tanımlar: Sakin.
- Az kişi bilir ben ….. biriyim: Gerçek bir nerd’üm!
MANEVİ ANLAMDA YAŞAMDAN
- Kazandıklarım: İnsanın bir başkasının mutluluğuyla mutlu olabilmesinin gerçek sevgi olduğunu öğrenmek. Bir de aydınlık için savaşmaktan vazgeçmemek gerektiğini.
SANA DAİR KISA KISA
- Yazar ve müzisyen olmasaydın ne olmak isterdin?: Sinemacı.
- 30 yıl önceki haline döndün, ona ne öğüt verirdin?: 40 yaşından büyük kimsenin öğüdünü dinleme! Bu öğüt de dahil!
- Hayat motton varsa nedir?: En sağlam direniş kalbi temiz tutmaktır. Pek çok insan sosyal medyada İbni Arabi’nin sözü olarak paylaşıyor ama aslında benim şiirim!
Paylaş