Paylaş
FOTOĞRAFLAR AYKUT USLUTEKİN
Sohbet için oturduğumuz kafede sevenlerinin ilgisi görülmeye değerdi. Hayata tebessümle meydan okuyan, cesur ve matrak bir kadın vardı karşımda. Sanatını, ilişkileri, modaya olan ilgisini, mesleğindeki egoları, hayat tecrübelerini konuştuk.
Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de bu hafta herkese ilham olabilecek, durmayan, üreten, çalışan, gülen, güldüren, düşündüren Nevra Serezli’yi konuk ettim. İlham olmaya devam!
ENERJİM ALLAH VERGİSİ
- Nevra hanım, sizde her şey yetişebilecek, her şeyin üstesinden gelebilecek bir duruş var. Gerçekten öyle misiniz?
NEVRA SEREZLİ: ‘Her şeyin üstesinden gelebilmek’ lafı iddialı bir cümle olur. Disiplin, dinamizm ve zamanlama açısından kendimi mutlu hissederim, çünkü bunlar benim becerdiğim konular. Hele disiplin en önem verdiğim konu ve çocuklarımı da öyle yetiştirmeye çalıştım. Şimdi de torunlarımı öyle yetişmeye çalışıyorum çünkü en ufak detayda bile disiplininiz olursanız, bu bütün hayatınıza yansır. Enerjim ise Allah vergisi. Bunun için dışarıdan ekstra bir şey almıyorum, tam tersi ilaca hiç inanmam. İnatla vücudun kendi kendine alt etmesine inanırım ve bu konuda da çok eleştiri alırım.
- Sanat hayatınıza 11 yıl gibi bir ara verdiniz… Sizin gibi aktif bir insan, bu süreçten hiç sıkılmadı mı?
NEVRA SEREZLİ: Çok sıkıldım fakat piyes, oyun, proje bulamadım. Gelen birçok teklif oldu ama çok inandığım oyunlar olmadı. Bir gün Bodrum’dayken Nedim (Saban) telefon etti. Ağaçlar Ayakta Ölür oyunundan bahsetti. O an beynimde şimşekler çaktı ve ‘evet, olabilir’ dedim. 15 dakika içinde teksti bana gönderdi. 1 saat 15 dakika sonra telefon ettim ve ‘tamamdır’ dedim.
İÇ SESİME GÜVENİRİM
- İç sesinize güvenir misiniz?
NEVRA SEREZLİ: Çok! Ben bir bakışta olur mu, olmaz mı anlarım. Alışverişlerimde de öyleyimdir. Bazı işler beni çeker, bazı şeylerse başkalarına göre mükemmeldir ama beni de itebilir.
- O zaman içinde bulunmaktan memnuniyet duymadığınız işler çok olmadı herhalde?
NEVRA SEREZLİ: Çok olmadı. Çok mutlu olmadığım belki bir iki film olmuştur. Tutacağını inanıp, çok tutmamıştır ama süreç içerisinde olumsuz hiçbir şey yaşamadım.
- Ama mesela bir Sihirli Annem’deki rolünüz aslında belki de sizin tecrübeniz ve sevinizdeki bir oyuncu için hafif bir rol bile olabilirdi ama çok tuttu!
NEVRA SEREZLİ: İşte orada hislerim beni yanılttı ama yine de kabul ettim, demek ki bir şeyler doğru gelmiş. Tutacağını düşünmemiştim çünkü bana çok çocuksu gelmişti. Rahmetli Gamze Özer, o dönem o dizinin orijinalini aldı, kendine göre de redakte etti. Benim rol biraz daha ön plana çıkınca, benim üzerime daha fazla yazmaya başladı.
HAYATIMIN OSCAR ÖDÜLÜ
- Nevra hanım, çok ufak yaşlarda oyuncu olmaya Amerika’ya gidiyorsunuz. Bu idealistlik, oyunculuğa olan tutkunuzu ne kadar erken keşfetmişsiniz?
NEVRA SEREZLİ: Ben ilkokuldan beri tiyatro yapmak istiyordum. İlkokul 5'te oynayıp, alkışı alıp, herkes de benden bahsedince, e aslan burcuyum, hoşuma gitti. Sonra koleje geçince İngilizceyi öğrenebilmek için tiyatro oyunları yapılırdı. Ben her seferinde heyecanlanır, çok iyi hazırlanırdım. Sonra lise 1’de Amerika’da okumak üzere bir burs kazandım. Oraya gittiğimde de gerçekten tiyatro dersleri aldım. Orada İngilizce oyunlar oynuyordum. Hiç unutmuyorum, 62 senesinde sınıfta bir hocam vardı. Sınıfa dedi ki: “utanmıyor musunuz? Türkiye’den gelmiş bir Türk kızı, bu kadar mükemmel oynuyor ve İngilizcesi bu kadar mükemmel! Bunu örnek alın!” dedi. O benim hayatımdaki Oscar ödülüydü... Sonrasında Türkiye’ye döndüğümde üniversiteyi Amerika’da tiyatro okumak istedim ama ekonomik olarak çok zordu, burs da alamadım. Burada kurslara katıldım. Karşıma Haldun Dormen çıktı. Sezonun sonunda Haldun Dormen bana profesyonel rol teklif etti ve benim maceram bu şekilde başladı. Şanslı bir insandım.
EGO SAVAŞINA GİRENLER SİLİNDİ
- Nevra hanım, sanat camiası için hep ‘zorlu, egoların çatıştığı bir ortam’ diye söylenir. Sizin bunlarla mücadeleniz mutlaka olmuştur, bu konuda neler söylemek istersiniz?
NEVRA SEREZLİ: 55 senelik sanat hayatımda diyelim ki egoyu ben doğru kullandım. Ego eğer sizi doğru bir yerde tutmazsa, yanlış yere götürür, yanlış kararlar verdirtir ve antipatik olursunuz. Ben kendime hep şunu prensip edindim: İyi oyuncu olayım, iyi rollerde oynayayım. Benim ihtirasım iyi bir aile kurmak, çocuklarla olmak, onları iyi yetiştirmekti. Aile hayatımın çok iyi olması benim tek prensibimdi. Bunlardan sonra tiyatro geliyordu. Şöhret hiçbir zaman benim önceliğim olmadı. Benim kıstaslarım, mutlu olduğum olaylar o kadar farklı ki… İyi bir ülkede yaşamak, adaletli olmak, çocuklarımın mutlu olması, herkesin mutlu olması, kuşu böceği…. Bodrum’da yaşamak istememin en büyük nedeni temiz havayı içime çekebilmek, hastanelerde koşturmamak. Bunlar benim kriterlerim; yoksa ün, şöhret değil. Şöhretim için en fazla ‘çok şükür, halkım beni seviyor’ derim. Bu durum bazı insanlarda etkilediği gibi, egomun tavan yapmasına sebep olmuyor.
- Siz tam bir Cumhuriyet kadınısınız. Entelektüelliğinizle, zekanızla, hal ve tavrınızla yeriniz her zaman kalıcı…
NEVRA SEREZLİ: Ben hayatım boyunca şöhreti dert etmediğim için, sadece işimi iyi yapmak gayretinde olduğum için, hiç oralarda oyalanmadım. 55 sene sonra hala bu pozisyondaysam eğer demek ki doğru yapmışım, demek ki bunların hiçbirisi gerçekten önemli değilmiş! Egoların bu kadar çarpışması, bu savaş niye? İşini doğru yapıyorsan layık olduğun yere zaten geliyorsun. Tüm bu egoların mücadelesine, savaşına giren insanlara bakıyorum, silinip gitmişler. Ben hiç oralarda değildim, olmadım. Bugün hala daha seviliyorum, sayılıyorum. Demek ki doğru bir şeyler yapmışım.
SANATÇI TOPLUMA KÖTÜ ÖRNEK OLMAMALI
- Peki sizde hiç ünlü olmanın topluma karşı getirdiği bir sorumluluk duygusu oldu mu?
NEVRA SEREZLİ: O duygu hep oldu ve ben hep bunu savunurum! Herkesin fikrine saygılıyım ama eğer sen o toplumdan para kazanıyorsan, o toplum seni seviyorsa hareketlerine dikkat etmek ve o topluma örnek olmak zorundasın! Kötü bir örnek olmamalısın. Biz her gün bin kişiye oyun oynuyoruz. Onları eğlendirmek, mutlu etmek için, belki de bir şeyler öğretmek, belki slogan atmak, fikir vermek için… O zaman sen takip edilen bir insansan, doğruları göstermek zorundasın. Bazı sanatçıların kötü pozisyonda ekranlara yansıtılmasına çok üzülüyorum, tüm hayallerim yıkılıyor. Tabii bunun tersi de savunuluyor: ‘Ben sanatçıyım ama önce insanım, ben de delirebilirim’ diyorlar. Belki tam karşılığı değil ama ben aileden oto kontrollü yetiştirildiğim için hareketlerime dikkat ederim.
KİMSEYİ DEĞİŞTİRMEYE KALKMAYIN
- Önceliğim ailem dediniz ama hiçbir zaman da evliliğinizde saçınızı süpürge eden bir görüntünüz olmadı. Yine de uzun ve mutlu bir evliliğiniz, aile yapınız var. Bugünkü evliliklerde en ufacık bir sorunda hemen ayrılıklar yaşanıyor. Siz bunların üstesinden nasıl geldiniz ve gençlere nasihat verecek olursanız ne tavsiyelerde bulunursunuz?
NEVRA SEREZLİ: Kadın-erkek ilişkisinde ‘durmam, giderim’ tavrı yanlış. Dururum, mücadele ederim, üstesinden gelirim sloganı ile gitmek lazım. Tabii ki bunun altında sevgi ve saygı olması gerekiyor. Benim hep söylediğim bir söz vardır: ‘Kimseyi değiştirmeye kalkmayın.’ 5 yaşındaki torunumu bile değiştiremiyorum. Öyle doğuyor. Doğru yöne eğitebilir, yanlışlarını gösterebilirsin ama huyunu değiştiremezsin. Ben buna çok inanıyorum. 50 senede kocamı değiştiremedim, o da beni değiştiremedi. İlk buluştuğumuzda ne ile ilgili kavga ediyorsak, ölene kadar da aynı konuda kavga etmeye devam ettik. Tabii bu kişiye zarar verecek bir boyuta gelmedikçe, sağlık sorunu haricinde her şeyin üstesinden gelinebilir. İki erkek çocuğu yetiştirmek o dönemlerde kolay olmadı. Ben sürekli turnelerdeyim, baba ayrı turnelerde. Bu zorlukları çok yaşadık. Annemin ve kız kardeşimin büyük destekleri oldu. Annemim ‘Yeter artık’ dediği günler oldu çünkü ona çok mesuliyet yükleniyordu. Ama çok şükür çocuklarım da iyi kumaş çıktılar. Evde kavga, gürültü yok, küfür yok. Manevi değerlere önem veren iki çocuk yetiştirdim.
- ’Ağaçlar Ayakta Ölür’ ve ‘Veda’ oyunlarınızla beraber daha bir çok alanda ödüller aldınız, tebrik ediyoruz, ne güzel!
NEVRA SEREZLİ: Evet bir yaştan sonra sürekli ödül veriliyor. Onur ödülü yani ‘sen yaşlandın’ demenin başka yolu. Hep esprisini yaparım bunun. Onur ve emek adıyla 13 tane ödül almışımdır ve bence ‘emek’ çok güzel bir kelime. Bakın kaç yaşındayım, bu akşam oyunum var, yarın turneye gidiyorum, ondan sonra tekrar Kıbrıs’a gidiyorum. Torunlarım ‘ne zaman geliyorsun?’ diye mesaj atıyorlar. İki oyunu birden oynuyorum.
- İki oyunu birden oynuyorsunuz… Bu nasıl bir ezber? Hiç karışmıyor mu?
NEVRA SEREZLİ: Evet, bunu doktora falan sormak lazım herhalde…Tiyatroda sahneye çıktığımda sanki bir düğme var, oraya basıyorum.
- Peki ara verdiğiniz o 11 yılda durduk yere bir şeyler ezberlediniz mi?
NEVRA SEREZLİ: Yok hiç öyle bir şey yapmadım ama bütün sinemalara, sergilere gittim. Hemen hemen her oyuna gittim, bol bol tiyatroya izledim. Seyahate çıktım, kitap okudum, arşivleri düzenledim. Arkadaşlarla oldum ama şu an fark ediyorum ki insan boş kalınca çok boş kalıyor! Mesela şimdi düşünemiyorum beş senedir o kadar ağır çalışıyorum ki, boş olsam ne yapardım acaba? diye kendime soruyorum.
SOHBETTEN İZLENİMLERİM
- Olduğu gibi.
- Çok matrak bir kafa yapısı var.
- Gelişime açık, kıvrak zekalı.
- ‘Önce ailem’ diyor.
- Modaya önem veriyor.
- Kitap gibi.
İKİLİ SEÇENEKLERDEN
BİRİNİ SEÇİN
- Sıkılmak-Sabretmek: Sabırlı değilim
- Susmak-Konuşmak: Konuşmak
- Dans Etmek-Oturmak: Dans etmek
- Klasik-Modern: Modern
- Dobra-Politik: İkisi yerine göre
- Samimi-Mesafeli: İkisi de
- Uykucu-Uykusuz: Uykusuz
- Sakin-Heyecanlı: Heyecanlı
- Kitap-Dergi: Kitap
- Doğa-Konfor: Doğa
- Kedi-Köpek: İkisi de
- Güneş-Yağmur: Güneş
- Çay-Kahve: Kahve
- Et-Ot: Ot
- Disiplinli-Rahat: Disiplinin getirdiği rahatlık
- Unutur-Affetmez: Affetmem
- Tatlı-Tuzlu: Tatlı
- Çin Yemeği-İtalyan Yemeği: Çin
- Şarap-Rakı: Şarap
- Esprili-Ciddi: Esprili, espri zeka işidir. Piyes yazılırken de, oynarken de komedinin matematiği vardır.
YÜZDE YÜZ
- Senin için yüzde yüz tek gerçeklik nedir?: Sağlık demek, yaşam demek…Yaşam ailenin içinde olmak, tiyatro yapmak demek… Her şey için sağlık gerekli.
- Yüzde yüz olmak istediğin yer neresi?: Bodrum Gölköy’deyim.
- Yüzde yüz güvendiğin kişi?: Oğullarım.
- Yüzde yüz bilmek istediğin şey? (kimsenin bilmediği ve senin öğrenmek istediğin bir şey): Geleceği merak ediyorum. İnsanlık için ne planlanmış? Uzayda yaşam var mı? Bir hikayenin, kurgunun parçaları mıyız? Bu soruların cevaplarını merak ederim.
- Kimin beyninde olmak isterdin? -düşüncelerini merak ettiğin-: Einstein ya da Atatürk’ün beyninde olabilmeyi isterdim. Nasıl bu kadar ileriyi görebilirler, büyük dehalar!
- Kimin gözleriyle dünyayı görüp, algılamak isterdin?: Ben kendi gözlerimden memnunum. Hayata pozitif bakıyorum. Eskiden olumsuz düşünürdüm... Mutlaka bir engel çıkar gibi gelirdi ve Metin bana kızar, ‘olumlu düşün’ derdi. Bugün söylenen olumlu düşüncenin gücünü o zamanlardan bana söylemişti. Artık her şeye olumlu yaklaşıyorum. Ben olumlu baktıkça işlerimin daha yolunda gittiğini fark ettim. Olumlu düşünce ile tansiyonum bile normale dönebiliyor. Bunun içinde pozitif konuşan, olumlu bakan, dedikodu yapmayan, seni kıskanmayan, hakkında kötü düşünmeyen insanlarla iletişim halinde olunursa, kişi de olumlu etkileniyor. Kötü haberleri okumayı sevmiyorum, tüm bu olumsuzluklar beni çok etkiliyor.
- Kıskanıldığınızı hissettiğinizde ne yapıyorsunuz?: Nazarı çabuk çekiyorum. Beyin gücümle kendime görünmez bir kalkan yapıyorum.
- Bir oyun olsan hangisi olurdun?: Müzikal olmak isterim.
NOKTALI YERLERİ DOLDUR
- ….. çok iyi yaparım: Yemek.
- ….. hiç beceremem: Örgü ve tığ işi.
- Çevrem beni ….. biri olarak tanımlar: Heyecanlı, aceleci ama keyfi yerindeyse etrafına neşe saçan, çocuklarına aşırı düşkün, gezmeyi, eğlenceyi, yemeyi seven biri olarak tanımlarlar.
- Az kişi bilir ben ….. biriyim: Olduğum gibiyim. İyi oyuncuyum diye gerçek hayatımda oynamıyorum.
- Oyuncu olmasan ne olmak isterdin?: Eğitimini alıp modacı olmak isterdim. Yerine göre giyinmeyi önemserim. Çok iyi gözlemlerim. Genelde vücuduna göre giyinmeyenleri eleştiririm.
- 20 yıl önceki haline döndün, ona ne öğüt verirdin?: Kendimi daha çok satmasını becerebilirdim. ‘Kendini daha çok göster, daha iyi işlere imza at, kendini sat!’ derdim.
Paylaş