Murat Menteş: kendimizi aşmak için okuruz ve yazarız

İnsanın kafasını karıştıran, hatta allak bullak eden, kendi formlarını yaratıp yarattığı teknikle kendisini karşı karşıya getiren, yenilikçi, zorlayıcı bu sayede de okuyucunun sınırlarını zihni sinir zekasıyla genişleten yazar Murat Menteş ile bir araya geldik. Vefat etmiş yazarlarla söyleşilerden oluşan ‘Derde Deva Randevu’nun dördüncü serisi için bir araya geldiğim ve hemen hemen tüm kitaplarını okuduğum Murat Menteş, Türk edebiyatında adını sağlam ve dikkat çekici puntolarla yazdı bile… Yüzde Yüz İlham Veren Sohbetler’de en çok üreten ve benzeri olmayan yazar Murat Menteş’in yanıtlarının sizlere ilham olacağına inanıyorum.

Haberin Devamı

Fotoğraflar: Aykut Uslutekin 

 

 

- Çok severek takip ettiğim Derde Deva Randevu serisinin dördüncü kitabını çıkardınız. Nedir bu kitap serisinin içeriği, sizden dinleyelim.

MURAT MENTEŞ: Derde Deva Randevu, vefat etmiş yazarlarla söyleşilerden oluşuyor. Soruları ben soruyorum, cevaplar ise yazarların eserlerinden alıntılarla veriliyor. Farabi’den Tomris Uyar’a, Yunus Emre’den Asimov’a, Hayyam’dan Oğuz Atay’a kadar... Hakan Karataş, söyleşilerin bir bölümünü çizgi-öykü formunda çiziyor. Böylece yazarların yaşadığı yerleri, hayatlarındaki bazı önemli olayları görüyoruz. Belgesel gibi. DDR’yi, 10-12 kitaplık bir edebiyat ve felsefe antolojisi olarak tasarlamıştım. Bakalım, kısmet... Yapabiliriz inşallah.

 

Haberin Devamı

CEM YILMAZ’IN TEVECCÜHÜ

- İlk üç kitabı ‘Derde Deva Randevu Süper Cilt-1’ başlığıyla yayımladınız. Süper Cilt’e Cem Yılmaz önsöz yazdı. “Kitaptaki şahsiyetleri çok seveceğinizi umut ediyor, her birinin, hayalleriniz için ilham olmasını diliyorum” diyor. Cem Yılmaz’ın önsöz yazması fikri nasıl doğdu?

MURAT MENTEŞ: Cem bey, DDR serisini beğendiğini söyleyerek bizi onurlandırmıştı. Kitap üzerine konuştuk. Hem formatı hem içeriği faydalı buluyordu. İkinci kitaptan itibaren söyleşileri biraz daha uzun tutmamızda, çizgili kısımların alanının genişlemesinde Cem beyin önerilerinin payı vardır. Abdülhak Şinasi Hisar söyleşisini beğenmesine çok sevindiğimi hatırlıyorum. Süper Cilt’e önsöz yazmasını rica ettik. O da sağolsun kabul etti. Ve zihin açıcı bir önsöz yazdı. Çizerlik, komedyenlik, senaristlik, yönetmenlik, oyunculuk alanlarında özgün ve öncü, Türkçe’ye birçok deyim ve tabir armağan etmiş bir sanatçının teveccühü bizi çok sevindirdi.

KAYIPLARI ARARKEN KAYBOLAN POLİS

- 2023’te yayımlanan Afili Hafiye’den bir yıl sonra, Ucuz Romancılar’ı çıkardınız. İki romanda da Alp Laçin O adlı bir karakter var. Neden böyle?

MURAT MENTEŞ: Afili Hafiye, Kayıp Şahıslar Bürosu komiseri Alp Laçin O’nun hikayesi. Kayıp insanları arayan komiser birgün fark eder ki kendisi de kayıp. Dahası, yanlış bir evrendedir. Cinayet Büro’dan rekabetçi bir polis, bizim adamın aklından geçenleri okuyordur. Alp’in rastladığı ve peşine düştüğü bir kadının, dünyadaki milyarlarca kameradan hiçbirinin önünden geçmediği rapor edilir. Yani kadın hem vardır hem de yoktur. Dahası, Okan Yunus adlı bir yazar öldürülür ve kesin kanıtlar cinayeti Alp’in işlediğini göstermektedir… Şimdi, Afili Hafiye’de Yahya Hayhay adlı saygın bir roman yazarı vardı. Ucuz Romancılar’ı Yahya Bey’in yazdığı bir roman olarak tasarlamıştım. İki romanı tek ciltte yayımlamayı düşünüyordum.

Haberin Devamı

Murat Menteş: kendimizi aşmak için okuruz ve yazarız

- Peki neden öyle yapmadınız?

MURAT MENTEŞ: Yayıncım, Yahya Hayhay adının benim adım kadar ilgi çekmeyeceğini, okurun kafasının karışacağını öne sürdü. Ben de itiraz etmedim.

GERÇEK İSİMLER, HAYALİ KARAKTERLER

- Ucuz Romancılar’da karakterlerin isimleri Murat Menteş, Alper Canıgüz, Emrah Serbes, Hakan Günday, Şule Gübrüz, Onur Ünlü, Murat Uyurkulak, Yalın Alpay... Hepsi de gerçek kişilerin adları. Böyle bir işe neden giriştiniz?

MURAT MENTEŞ: Yahya Hayhay gerçekte varolmadığı, bir roman karakteri olduğu için, onun gerçek kişi adları içeren bir roman yazması ilginç olur diye düşünmüştüm. Bir de kurmaca ile gerçek arasında bir kesişim alanı oluşturmak istedim. Yani isimler gerçek, meslekler, mekanlar tamam. Fakat hikaye bütünüyle hayal ürünü. Tarih devam ederse ve bizler de eser vermiş yazarlar, sanatçılar olarak anılırsak, bizi bir arada gösteren böyle bir romanın, edebiyata ve hayata aynı anda yeni fonksiyonlar ekleme teşebbüsü sayılabileceğini, ilgiye değer bulunacağını sanıyorum. Yani, aşırılıklar ve anormalliklerle dolu küçük bir romanda, kendimizden uzak, hayali karakterler olarak yaşayacağız.

Haberin Devamı

ROMANI OKUMADAN KÖTÜLEYENLER

- Ucuz Romancılar’da siz, Alper bey, Emrah bey ve Hakan bey başlangıçta süper-lüks, devamla son derece sefil bir hayat yaşıyorsunuz...

MURAT MENTEŞ: Gözde hanım, onlar biz değiliz. Sadece isimlerimizi taşıyan hayali karakterler.

- Elbette... Fakat gene de bu sanatçılar, isimlerinin böyle acayip bir hikayede geçmesini nasıl kabul ettiler? Onlardan izin istediniz mi?

MURAT MENTEŞ: Tabii ki izin istedim. Alper Canıgüz hikayeyi mizahi bakımdan güçlü buldu. Emrah Serbes “Dilediğini yaz. Edebiyat bu. İzin istemene gerek yok. Kitabı da yayımlanınca okurum” dedi. Hakan Günday da dostane, hoşgörülü bir tavırla kabul etti. Sinan Canan’ın memnuniyetle onay vermesi, beni çok sevindirmişti. Şule Gürbüz’ün hakeza... Kaan Çaydamlı romanı okudu ve anladığım kadarıyla hoşnut. Müzisyen dostum Mehmet Erdem de çok eğlenceli bulmuş romanı.

Haberin Devamı

- Roman epey beğenildi ve çok-satan listelerinde. Olumsuz yorumlar, tepkiler oldu mu?

MURAT MENTEŞ: Evet. Roman’ın yayın günü duyurulduğunda birkaç kişi, okumadıkları kitap hakkında menfi yorumlar serdettiler. Onlara kızmıyorum. Olur öyle, insanlık hali.

DEHŞET BEY’İ YENİDEN YAZMAK ZORUNDA KALDIM

Dehşet Bey adlı, sizin yazdığınız, M.K. Perker’in çizdiği çizgi-roman sinemaya uyarlanıyor. Proje ne durumda? Çekimler ne zaman başlayacak?

MURAT MENTEŞ: Senaryoyu ben yazdım. Yazar-yönetmen Mehmet Ada Öztekin de hikayeye değerli katkılarda bulundu. Orijinal hikaye, ünlü bir senarist tarafından bir dizi filmde kullanılmıştı. Yani, senaristimiz hikayeyi izinsiz aldı, kendi hikayesi gibi yazdı. Dizi epey popüler olmuş, sonradan fark ettim. Halbuki, yıllar önce bir yapım şirketi Dehşet Bey’i dizi yapmak istiyordu. O senarist de toplantıdaydı. Ben, o arkadaşla birlikte yazabileceğimizi söylemiştim yapımcıya. Sonuç itibariyle, Dehşet Bey karakteri için yeni bir hikaye tasarlamak mecburiyetinde kaldım… Filmi, “şanlı yönetmen” Mehmet Ada Öztekin yönetecek. Dehşet Bey karakterini de Barış Arduç canlandıracak. Bunlar duyuruldu zaten. Çekimlerin bu yıl sonuna doğru başlayacağı söylendi bana.

Haberin Devamı

- Dehşet Bey’in konusundan bahsetmek ister misiniz?

MURAT MENTEŞ: Dehşet Bey, aşkı ile hayatı arasında kalan ve dostlarının hücumuna uğrayan bir adam. Duyguları ve düşünceleri, yaşamıyla çelişmektedir. Teferruata girmek doğru olmayabilir. Fakat entelektüel izleyicilerin seveceği türden bir aksiyon filmi olacak.

ROMANI BİZ İCAT ETMEDİK

- Her kitabınız çok katmanlı… Her birinde ayrı kitap konusu olabilecek kahramanlar, hikayeler var. Kelimelerle adeta oynuyor, yap boz gibi kendi lunaparkınızda okuyucularınızın başını döndürüp normal hayata adapte olmalarını bekliyorsunuz. Ufuk açan bir yazar olduğunuzu düşünüyorum. Gerçekten kendi sınırlarını aşma gayretinde olan bir yazar mısınız?

MURAT MENTEŞ: Okumak da yazmak da insanın kendini aşma çabası içinde yürüttüğü eylemlerdir. Daha iyi, daha akıllı olmak için okuruz, yazarız. Roman tasarlarken, harikulade bir roman yazmayı gözetmek gerekir. “Ben de bir tane yazayım, bakalım beğenilecek mi?” gibi düşüncelerle roman yazmak, işin doğasına aykırı görünüyor bana. Fakat romanı yazarken ya da yazdıktan sonra “Harika bir roman yazdım” diyemiyor insan. “Oldu galiba” diyebiliyor ancak. Roman, okurun verdiği karşılıkla anlamını buluyor. Okur da kendini aşma gayretindeyse, ne ala. Görebildiğim kadarıyla, bizde romanın tarihsel, toplumsal, düşünsel işlevleri üzerinde durulmuyor pek. Belki de romanı biz icat etmediğimiz için. Modernleşmemiz esasen bir uyumlanma süreci şeklinde gerçekleştiği için.

Murat Menteş: kendimizi aşmak için okuruz ve yazarız

- Durmadan yazıyor, üretiyorsunuz. Okuyucu kitaplarınızı okurken kendini kaybediyorsa, sizi düşünemiyorum. Yazarken en çok vakit harcadığınız alan ne oluyor?

MURAT MENTEŞ: En çok anlatım üzerinde duruyorum galiba. Romanın dört katmanı var: 1- Dil ve anlatım. 2- Karakter 3- Hikaye ve kurgu. 4- Bilişsel, düşünsel nitelikler. Bunların tümünü inceden inceye düşünüyorum. Anlatımın sanatsal ve akıcı, karakterin canlı, hikayenin merak uyandırıcı ve inandırıcı olmasına çalışıyorum. Ve romanın okuru bilgilendirmesini önemsiyorum. Düşünsel bakımdan ise okura herhangi bir fikri aşılamaya yeltenmemeyi gözetiyorum. Okur, romanı kendi zihnine uyarlar. Bu uyarlamaya elverişli bir esneklik ve çeşitlilik olmalı romanda.

ROMAN, FELSEFİ TEMELLİ BİR ANLATI

- Anlaşılması zor diyebileceğimiz hikayeleriniz, kelimeleriniz, kurgularınız var ve bu muazzam bir şey. Kolay okunabilme endişesi taşımadan sınırları zorlamaktan yana olan dilinizi kıymetli buluyorum. Ülkemizde yeniliklerden kaçınmayan hatta üzerine geçip kendi limitlerini belirleyen ender yazarlardansınız. Edebiyattaki yolculuğunuzu nasıl tanımlarsınız?

MURAT MENTEŞ: Kendimi veya yazarlığımı tanımlamak iyi bir fikir mi emin değilim. Bir sanatçıyı konumlamak, topluma düşer aslında. Roman psikolojik temelli bir anlatı diye tanımlanır. Bense romanı felsefi temelli bir anlatı olarak görüyorum. Duyguların geçici, düşüncelerin değişken olduğu malum. Aslında, duygularımız ile düşüncelerimiz bir arada işler. Roman, duygular ve düşünceler üzerine düşünme imkanımızı genişleten bir aygıt.

ROMAN, GERÇEĞE YARATICI BİR MÜDAHALE

- Roman “gerçekçi bir anlatı” olarak tanımlanır. Sizin hikayeleriniz gerçekçi mi? Romanlarınızın gerçeklikle ilgisini nasıl kuruyorsunuz?

MURAT MENTEŞ: Haklısınız, romanın gerçeğe uygun olduğu, olması gerektiği söylenir. Halbuki roman bir tarih, sosyoloji ya da psikoloji kitabı değildir. Romanın gerçekle ilişkisi daha karmaşıktır. Romanda gerçeği bükmeye, değiştirmeye dayalı yaratıcı bir irade devrededir. Tam da bu nedenler romanlarda anlatılmış birçok olay sonradan gerçekleşir. Batıda roman, gerçeği yöneten, yönlendiren, biçimleyen bir makine gibi işledi asırlarca. Muasır medeniyet aslında romansal bir medeniyettir. Modern dönemi kastediyorum.

“BU İHTİYARDA İŞ VAR”

- Belirgin bir üslubunuz var. Üstünde adınız yazmasa da bir metnin Murat Menteş’e ait olduğunu anlamak kolay. Bu üslup sizi kısıtlayan bir şey mi yoksa kolaylaştırıyor mu?

MURAT MENTEŞ: Üslup, yazarın edebiyat alanında bulunduğuna dair başlıca belirtidir. Aynı zamanda bizim hayata bakışımızı yansıtır. Benim yazdıklarımda teşbih, mübalağa, sıra dışı bağdaştırma ve tenasüp sanatları öne çıkar. Galiba ilgiler kuran, netlik gözeten, uzaklıkları / farklılıkları uyumlu gören / gösteren bir yazarım. Üslubum beni kısıtlamıyor, beni ben yapıyor.

- Yazar olarak size çok basit gelen fikrin çok tuttuğunu gördünüz mü? Bu sorudan çıkışla okuyucunun nabzını tutabilen bir yazar mısınız?

MURAT MENTEŞ: Okurlar, bana önemli, ilginç görünen unsurlardan farklı şeyleri benimsiyor çoğunlukla. Öyle ilaçlar vardır: Bir amaç için üretilirler fakat olumlu yan-etkisi dolayısıyla başka bir hastalığın tedavisinde kullanılır ya da yeniden üretilir. Romanlar gemi gibidir Gözde hanım. Zaman içinde başka bir yere varırlar. Gemi aynı gemidir, fakat konumu farklıdır. Okuyucunun nabzını tutmaya gelince… İnanın bu hususta hiçbir fikrim de yok, hevesim de. Gençlerin ilgisini önemsiyorum. Fakat bu ilgiye mazhar olmak için özel bir şey yapmıyorum. Hayat, gençlerin hayatıdır. Ve benimle ilgili olarak “Bu ihtiyarda iş var” deseler, bu bana ödül olarak yeter.

KİTAPLAR BİZİ İNSANİ SINIRLARA ÇAĞIRIR

- Herkesin her yerde ve her an aktarımda olduğu ve bilgiye erişimin çok rahat olduğu hayatlarımızda kitap nasıl bir boşluğu doldurmalı?

MURAT MENTEŞ: Hız çağında yaşıyoruz. Hızlı ulaşım, hızlı iletişim… Kitaplar, bizi insani sınırlara geri çağırır. Okumak, yazarla zihinsel işbirliği yapmaktır. Okur, zihnini işlek tutmayı gözeten kişidir. Aktif bir katılımcıdır. Romanı var eden kişi aslında okurdur, yazardan ziyade.

GENÇLER BİZİ AŞMALI

- Bence siz proje kafası olan bir yazarsınız. Sadece kitap sizi sınırlıyor mu? Farklı alanlara girmek ister misiniz?

MURAT MENTEŞ: Gençken sinemacı olmak istiyordum. Fakat kısmet değilmiş. Ne yaparsak yapalım, işin ilerlemesinin, olumlu veya olumsuz sonuçlanmasının yanı sıra zaman geçer. Zamanım tükeniyor artık. Galiba roman yazmış biri olarak hatırlanacağım, yani hatırlanırsam. Bu arada, birkaç senaryo yazdım. O kadar işte. Bence gençler çalışmalı, eser vermeli ve bizim kuşağı aşmalılar. Kültür böyle ilerler. Yazdıklarım aşılmaya değer, feyiz veren, gençleri yazmaya yönelten metinler olarak görülürse, bundan büyük sevinç duyarım.

Murat Menteş: kendimizi aşmak için okuruz ve yazarız

 

SOHBETTEN İZLENİMLERİM

- Çok okuyan, düşünen insanlara has bir duruşu var. İlk karşılaşma kafası karışık gibiydi.

- Nezaketi, üslubu inceliklerle dolu.

- Algısı o kadar geniş ki o anda, o saniyede ve herkeste.

 

İKİLİ SEÇENEKLERDEN BİRİNİ SEÇİN

- Yürüyüş-Koşu: Koşu

- Sıkılmak-Sabretmek: Sabretmek

- Susmak-Konuşmak: Konuşmak

- Dans Etmek-Oturmak: Dans etmek

- Klasik-Modern: Modern

- Dobra-Politik: Dobra

- Samimi-Mesafeli: Samimi

- Uykucu-Uykusuz: Uykusuz

- Sakin-Heyecanlı: Sakin

- Kitap-Dergi: Kitap

- Doğa-Konfor: Doğa

- Kedi-Köpek: Kedi

- Güneş-Yağmur: Yağmur

- Çay-Kahve: Kahve

- Et-Ot: Ot

- Disiplinli-Rahat: Rahat

- Unutur-Affetmez: Unutur

- Tatlı-Tuzlu: Tatlı

- Çin Yemeği-İtalyan Yemeği: İtalyan Yemeği

- Şarap-Rakı: Şarap

- Esprili-Ciddi: Esprili

 

 

- Yüzde yüz olmak istediğin yer neresi?: New York.

 

SANA DAİR KISA KISA

- Yazar olmasan ne olmak isterdin?: Yönetmen.

- 30 yıl önceki haline döndün, ona ne öğüt verirdin?: Kaç!

- Hayat motton varsa nedir?: Hayatta en önemli şey havadır.

Yazarın Tüm Yazıları