Paylaş
ANNEMLE BABAMIN TAM KARIŞIMIYIM
- Çok sevilen bir sanatçısınız. Sevilme endişeniz var mı?
AYHAN SİCİMOĞLU: Hayır, hiçbir zaman olmadı. Bunun içinde bir gayret göstermedim.
- Çocukken de bu kadar renkli bir karakter miydiniz?
AYHAN SİCİMOĞLU: Evet hep böyleydim. Bunun için iyi bir anne, baba lazım. Çok şükür ki benim hem annem hem babam ayrı alanlarda müthiş insanlardı. Birbirlerine hiç benzemezlerdi. Annem ne kadar esprili, müthiş kıvrak zekalı kadınsa, babam da son derece kurallı bir insandı. ‘Ayhan bey, zatıaliniz’ diye konuşurdu benimle. Ben ikisinin tam karışımıyım ama annem kadar esprili değilim. Annem beni biraz ticarete yönlendirmeye çalıştı ama babam buna hiç takmadı. Babam her zaman ‘benim çocuklarım en az iki enstrüman çalacak ve iki dil bilecek’ diyen bir adamdı. Kendisi inşaat mühendisi. 1917 doğumlu, Atatürk jenerasyonundan. Atatürk’ün cenazesine gidiyor, üzüntüden bayılıyor! Çok uzun boylu, renkli gözlü, çok yakışıklı biriydi.
- Ticaretle alakalı olmadınız değil mi?
AYHAN SİCİMOĞLU: Babam vefat ettikten sonra mecburen çalıştım. Bazı işler bana kaldı ama sonra bıraktım.
- Sevmediniz yani ticareti?
AYHAN SİCİMOĞLU: Not my style!
- Kendinizi şanslı görüyor musunuz?
AYHAN SİCİMOĞLU: Şanslı bir kulum! İlk şansım müthiş bir anne-babada doğmuş olmam ve onlardan terbiye almış olmam. O terbiye ile anne babalar sizin kapınızı açarlar belki ama her çocuk da bu terbiyeyi alamaz. Günümüz çocuklarının bu terbiyeyi alma kapıları kapalı.
AİLEMİN YETİŞTİRDİĞİ GENÇLERLE HİÇ TANIŞTIRILMADIK
- Yoksa çocukları eğiten ebeveynler, özgüven ve özgürlük adı altında şımartıyorlar mı?
AYHAN SİCİMOĞLU: Ben Türkiye Cumhuriyeti’nin eğitim bakanı olsam, benim için ilk eğitim çocuğa değil anneye, babaya olur. Biri evlendiği zaman, diğeri kadın hamile olduğu an anneyi ve babayı sıkı bir eğitime tabi tutarım. Anne-baba cahilse, çocuk ne yapabilir ki?
- Sizin aileniz bu konuda ne kadar bilinçlilermiş!
AYHAN SİCİMOĞLU: Babam Türk Eğitim Derneği’nde faal biriydi. Eğitime çok önem verirdi. Her sene yetiştirme yurdundan 20 üniversite öğrencisini yetiştirirdi. Üniversite mezunu olduktan sonra da annem devralır, onları evlendirirlerdi. Bize hiç söylemezlerdi... Biz hiçbir zaman annem ve babamın eğittiği, yetiştirdiği gençlerle, çocuklarla tanışmadık. Özellikle tanıştırmadılar. Olur da ileride onlar iyi bir iş insanı, siyasetçi olurlarsa bizim onların karşısına çıkıp da ‘bakın, sizi benim annem babam yetiştirdi’ dememizi istemediler.
- Ayhan bey, siz aslında bir dünya vatandaşısınız ama gittiğiniz her yerde de ülkemizi, milletimizi sanki bir Türk bayrağı taşıyormuşçasına çok güzel temsil ediyorsunuz. Vatansever birisiniz öyle değil mi?
AYHAN SİCİMOĞLU: Tabii, bu babamdan geliyor. Biz arabanın arka koltuğunda marş söylerdik.
MERAK YOKSA ARAŞTIRMA DA OLMAZ
- Siz esasen gezgin misiniz, gurme misiniz?
AYHAN SİCİMOĞLU: Gurme değilim çünkü gurme maalesef ucuza satılan bir laf oldu. Gurmelik bu kadar ucuz değil! Ben meraklıyım. Benim hayatımdaki anahtar kelime ‘merak’tır. Türk milletinin en büyük eksikliği merakının olmamasıdır. Merak olmayınca araştırma olmaz. Meraklı olanı da ortalığı karıştırıyor diye sevmezler!
- Merakınızı neyle besliyorsunuz?
AYHAN SİCİMOĞLU: Merakın getirdiği kuyruklar var. Önce merak olacak ki araştırasın. Bizim toplum yapı olarak merak olsa bile içine gömüyor. Mesela çocuk yetişirken merakı ailesi tarafından baskılanır, azarlanır... Ben babama bir şey sorduğumda saatlerce anlatırdı. O kadar çok anlatırdık ki sormaya korkardık, sıkılırdık.
- Peki siz nasıl bir babasınız?
AYHAN SİCİMOĞLU: Bir canlıya hayatı anne veriyor. Erkek olarak sadece vesilesiniz. Bebek gelişirken her gün bir şey oluyor. Sürekli gelişimini görüyorsun ve bu mucizevi bir şey. Eve geliyordum, yorgunum. Kızıma bir sarılıyordum, bütün yorgunluğumu alıyordu. Sonra okudum meğer bebekler, çocuklar insanlara enerji verirlermiş. Bizler aslında bencil varlıklarız. Bebeğin o kokusunu aldığımızda kendimizi bu şekilde besliyormuşuz.
- Denizcilik nereden geliyor?
AYHAN SİCİMOĞLU: 8 yaşında Fenerbahçe’de dayımın köşkü vardı. Hala durur o köşk. Bizim her yazımız orada geçerdi. Önü denizdi. Orada küçük bir yelkenlisi olan Balıkçı Hasan vardı. Onunla karşıya Moda’ya geçerdik. Moda koyundan çıkmak yasaktı. Biz o Moda koyuna gidegele daha 10 yaşındayken yelken öğrendik. Yıllar sonra harap vaziyette bir tekneyi, eski bir arabamla değiş tokuş yaparak aldım.
- Geniş bir çevreniz var. Rum Patriği ile tanışıklığınız nasıl oldu?
AYHAN SİCİMOĞLU: Büyükada’da çekim yapıyorduk. Büyük Ada’nın en tepesinde yetimhane vardır. Sadece ahşaptan yapılmış, 10 bin metrekareden fazla, dünyadaki bu büyüklükteki tek konstrüksiyon. Bu binayı görünce çok dikkatimi çekti. O gece adada kaldım. Otelde bütün gece bu bina ile ilgili araştırma yaptım. Ben çekim öncesi mutlaka araştırmalarımı yapar, bilgi sahibi olup çekimi o şekilde gerçekleştiririm. Burada yüzlerce yetim yetişiyor. Savaş zamanında yetim kalan çocukları yetiştirmek üzere Rum, zengin bir kadın bu binayı satın alıyor ve hakkını kiliseye bağışlıyor. Burada yetişen yetimler büyüdüklerinde Türkiye’de kalmıyorlar. Hepsi başka ülkelere gidiyor. Sadece altı tane talebesi kalıyor. Bu binanın kapısına kilit vuruluyor. Ben de televizyon programı yaparken diyorum ki, ‘ben Ayhan Sicimoğlu tarafsız dünya vatandaşı olarak bu binanın hakkı kilisenindir’ diyorum. Döneminde bu binayı alıp kiliseye bağışlayan Rum kadının imzalı evrakları mevcut. Programdan bir hafta sonra kilise davayı kazanıyor. Patrik telefon açtı. Benim programı izlemişler. Telefon edip teşekkür etti. Ne kadar güzel bir program yaptığımı, kendilerinin bile bilmediği bilgileri anlattığımı söyledi... Programdan bir hafta sonra da zaten davayı kazanıyorlar.
APTAL DEĞİLİM!
- Senin için zor insan diyenler var... Zor musun?
AYHAN SİCİMOĞLU: Aptal değilim...
- Çok yer gezdin... Tavsiye edebileceğin ülke neresi olur?
AYHAN SİCİMOĞLU: İtalya ama en enteresan ülke Hindistan. Çok değişik bir ülke. En tuhaf, başka bir gezegene ait ülke ise Japonya.
- Televizyonculuğa nasıl başladın?
AYHAN SİCİMOĞLU: Amerika’dan gelince arkadaşlarım bana ‘perküsyon öğretir misin’ dediler... En az 10 kişi gerekli. Uğur Yücel’in o dönem kulübü var, ‘gündüzleri orada çalın’ dedi. İki sınıf oluştu. Çalışıp belli bir noktaya gelince ‘ben sizi Küba’ya götüreceğim’ dedim. O sırada beni Cüneyt Özdemir arıyor, ‘abi, Küba’ya gidiyormuşsun, bizi de götür’ dedi. ‘O zaman siz kameralarla gelin, çekin’ dedim. Sabah ders, öğlen plaj, akşamları parti. 5N1K için müthiş bir montaj yaptılar. CNN’e götürdüler, sponsor bulmuş. Her hafta yapmamı istediler. ‘Renkler’ adlı program ilk öyle çıktı. Televizyoncu olmamın nedeni budur.
- Şahsına şarkılar yazılmış biri olmak nasıl bir duygu? MFÖ ‘Sen neymişsin be abi?’ şarkısını size mi yazdı?
AYHAN SİCİMOĞLU: Bizler öyle biliyoruz ama Mazhar arada bir bazen fikir değiştiriyor... Şarkıyı ve sözleri yazan babasıdır. O ne derse o olur...
SOHBETTEN İZLENİMLERİM
- O kadar çok okumuş, o kadar çok şey yaşamış ki bir soruyorsun bin ayrı yerden cevabı donatıyor.
- Sohbetin yüzde 90’ı yazılmadı çünkü çoğu ‘off the record’ (kayıt dışı). Kahkahalardan konuşamamışız.
- Çok rahat, modern ve tarz... New York rahatlığında, özgün bir stili var.
- Modern ama temelleri geleneksel.
- Korkusuz, hayata karşı heyecanlı ve tavrı gayet dingin.
- İyi ki tanıdım, çok sevdim!
İKİLİ SEÇENEKLERDEN
BİRİNİ SEÇİN
- Yürüyüş-Koşu: Yürüyüş
- Sıkılmak-Sabretmek: Sıkılmak
- Susmak-Konuşmak: Konuşmak
- Dans Etmek-Oturmak: Oturmak
- Klasik-Modern: Klasik köklü modern
- Dobra-Politik: Politizimle dobrayım
- Samimi-Mesafeli: Mesafeli
- Uykucu-Uykusuz: İstediğim uykucu, olduğum uykusuz
- Sakin-Heyecanlı: Heyecanlı
- Kitap-Dergi: Kitap
- Doğa-Konfor: Konforlu doğa
- Kedi-Köpek: Kedi
- Güneş-Yağmur: Güneş
- Çay-Kahve: Yurt dışında kahve, yurt içinde çay
- Et-Ot: Ot
- Disiplinli-Rahat: Disiplinli rahat
- Unutur-Affetmez: Affetmem ama intikam almam
- Tatlı-Tuzlu: Tuzlu
- Çin Yemeği-İtalyan Yemeği: İtalyan yemeği yoktur ki, fakir yemeğidir... Çin yemeği.
- Şarap-Rakı: Şarap... Rakıya tövbeliyim. Özkan Uğur’un cenazesi sonrası yemeğe gidildi. İçlerinde Özkan’ı en eski tanıyanlardanım. Anlatıyoruz, içiyoruz, ‘kauçuk’ onun lafıdır mesela... ‘Uyar oğlu’, ‘bağlar başı’ hep onun lafıdır. Ondan aldım... İçtik... Ayağa bir kalktım ve sonrasını hatırlamıyorum. Cem Yılmaz adamlarına söylüyor, beni eve kadar götürüyorlar. Özkan’a olan saygımdan bundan sonra rakı içmeyeceğim.
- Esprili-Ciddi: Esprili
KİMLİK
- Burcu: Aslana yakın Başak.
- Okuduğu Okullar: Talas ve Tarsus Amerikan Koleji, Hacettepe Üniversitesi Temel bilimler, Bournemouth and Poole College of Art, London Film School.
- İlgi alanları: Gezmek, yemek, müzik, denizcilik, arkeoloji... Müzikte perküsyona merak sardım, orada ilerledim ama eskiden piyano ve gitar çalardım.
YÜZDEYÜZ
- Senin yüzdeyüz için tek gerçeklik nedir?: Merak. Merak ediyorum. Merak müptelası diye bir şey vardır.
- Yüzdeyüz olmak istediğin yer neresi?: New York City’yi özlüyorum.
- Yüzdeyüz güvendiğin kişi?: Zeynep Akar -eski eşi-.
- Yüzdeyüz bilmek istediğin şey? (kimsenin bilmediği ve senin öğrenmek istediğin bir şey): Uzay nerede bitiyor? Başka yaşamlar var mı?
KİMSİN?
- Kimin beyninde olmak isterdin? -düşüncelerini merak ettiğin-: Hawkings.
- Kimin gözleriyle dünyayı görüp algılamak isterdin?: Leonardo da Vinci ve Mimar Sinan.
- Bir ‘ülke’ olsan hangisi olurdun?: Ayhan Sicimoğlu Cumhuriyeti. Çok uluslu bir cumhuriyet burası.
NOKTALI YERLERİ DOLDUR
- ..... çok iyi yaparım: Spagetti a la carbonara.
- ..... hiç beceremem: Kabak dolması.
- Çevrem beni ..... biri olarak tanımlar: Umarım iyi insan olarak tanımlarlar.
- Az kişi bilir ben ..... biriyim: Çok klasik Osmanlı biriyim.
MANEVİ ANLAMDA YAŞAMDAN
- Kazandıklarım: Hayatını düzgün bir insan olarak kurmayı başarmış bir insan.
- Yatırımlarım: Ülke sevgisi.
SANA DAİR KISA KISA
- ‘Showman’ olmasan ne olmak isterdin?: Heykeltraş.
- 20 yıl önceki haline döndün, ona ne öğüt verirdin?: ‘Hayat çatlak bir bardaktır, içsen de boşalacak, içmesen de boşalacak!’ Neyzen Tevfik’in sözüdür.
- Hayat motton varsa nedir?: ‘Hayat çatlak bir bardaktır, içsen de boşalacak, içmesen de boşalacak!’
İYİ Kİ...
- İyi ki yapmışım: İyi ki NY’ta yaşamışım. Özgürlük, sanat, yemek, hepsi var.
- İyi ki kabul etmişim: İyi ki Cüneyt Özdemir’in televizyon teklifini kabul etmişim.
- İyi ki başladım: İyi ki yelkene başladım.
- İyi ki yapmamışım: Alkol ve madde bağımlısı.
Paylaş