Paylaş
"Azınlık Raporu" ve "Dünyalar Savaşı" filmlerinde birlikte çalıştığı Steven Spielberg, Tom Cruise’a “Hollywood’un kurtardın, sinemayı kurtardın.” diyor ve ona sevgi ve minnet dolu bir şekilde sarılıyordu. Hollywood’un, e haliyle dünya sinema endüstrisinin, bu büyük isimlerinin arasında geçen anlar epey ses getirdi haliyle.
Hâkimiyet alanını giderek genişleten dijital platformlar ve dünyayı 2 sene boyunca saran koronavirüs pandemisiyle birlikte herkes birbirine “Sinema öldü mü?” diye sormaya başlamışken Tom Cruise "Top Gun: Maverick" ile seyirciyi tekrar salonlara döndürmüş ve gerçekten de kötü gidişata dur deneyi başarmıştı.
Cruise’un 1996’daki ilk filmden beri başrolünü oynadığı ve aynı zamanda artık yapımcı koltuğunda da oturduğu “Görevimiz Tehlike” serisi de büyük beğeni toplayan son halkası “Fallout”un ardından seyirciyle bir kez daha buluşacak ve salonda sinema izleme geleneğinin kolay kolay ölmeyeceğini bir kez daha kanıtlayacaktı. Çekimleri pandemi yüzünden sekteye uğrayan “Görevimiz Tehlike: Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm” 1 senelik gecikmenin ardından nihayet gösterime girdi. Seriye eklenen yedinci halka, adından da anlaşılacağı gibi iki bölüm halinde karşımıza çıkacak.Tom Cruise: Sadece dünyayı değil sinemayı da kurtaran kahraman!
Birçok övgüye mazhar özelliğinin yanında artık “sinemanın kurtarıcısı” titrini de elinde tutan 61 yaşındaki Tom Cruise, filmin gösterime girmesinden bir süre önce verdiği röportajda daha uzun yıllar Görevimiz Tehlike’nin yenilmez ajanı Ethan Hunt’ı canlandırmak istediğini hatta bu konuda kendine 80 yaşında bir kez daha Indiana Jones olarak çıkan Harrison Ford’u örnek aldığını söylemişti. Cruise’un hiç yaşlanmadığı ve bu uğurda tuhaf yollara bile başvuruyor olduğuna dair yıllardır süregelen ve artık şehir efsanesi haline gelen sosyal medya “geyikleri” artık herkesin malumu.
Görevimiz Tehlike: Ölümcül Hesaplaşma’yı perdede görünce ve Tom Cruise’un film boyunca üstesinden geldiği tehlikeli aksiyon sahnelerini izleyince aksiyon sinemasının artık en büyüklerinden biri olduğu tartışılmaz aktörün bu “80 yaşına kadar devam” söyleminin altının çok da boş olmadığını anlamak zor değil. Üstelik Tom Cruise bir kez daha filmdeki çok tehlikeli sahnelerin çoğunda dublör kullanmayı tercih etmeyip sinemaya ve rolüne duyduğu aşkla ölüme meydan okuyor. Filmin en az çekimleri kadar titizlikle ve büyük bir profesyonellikle yürütülen tanıtım kampanyası sayesinde biz izleyiciler de bu durumun gayet farkındayız ve Ethan Hunt motoruyla uçurumdan atlarken ya da bombalarla havaya uçurulan bir köprüden düşmekte olan tren vagonları arasında atlayıp zıplarken yüreğimiz daha da çok ağzımıza geliyor…
Türün en büyük klişesi çerçevesinde bir kez daha bütün dünyayı yok edebilecek daha doğrusu kendi istediği doğrultusunda şekillendirebilecek bir düşman var karşımızda yine. Ancak bir Rus denizaltısının uğradığı saldırı sonrası ortaya çıkan ve dünyayı avuçları içine alması an meselesi olan düşman bu kez kanlı canlı değil, tam da zamanın ruhuna uygun şekilde resmedilen “yeni nesil” bir tehlike: Adı “Varlık” konan, her yere sızabilen, tespit edilmesi etrafına ölüm saçmaya başlayana kadar pek de mümkün olmayan bir yazılım; daha kapsayıcı bir tabirle yapay zekâ. Bu yapay zekânın kendisine hizmet etmesi için seçtiği insan sureti yani filmin kanlı canlı kötü adamı ise Ethan Hunt’ın geçmişinden gelen ve arasında büyük bir mesele olduğu belli olan eski düşmanı Gabriel.Filmin prömiyeri, en heyecanlı sahnelerinin bir kısmının da çekildiği Roma'da yapılmıştı: Ah o merdivenlerin dili olsa!
Bir kez daha dünyayı kurtarmakla kendi ekibini kurtarmak arasında kalan Ethan Hunt, ölümcül hesaplaşmasında, bu tehlikeli gücü yok etmek yerine eline geçirmeye çalışan herkesin düşmanı haline geliyor. Yapay zekâ Varlık, yaşanacak maceranın olası sonuçlarını hesaplamak konusunda oldukça mahir. Oysa sinemada yapay zekâyı, yapay zekânın bilinçlenip baş kaldırmasını ele alan daha önceki birçok örnekte de gördüğümüz gibi insan faktörü yapılan tüm matematiksel hesapları bozabilecek tek şey. Söz konusu olan dünyayı kurtarmak için sıra dışı ve kitaba uymayan yöntemler konusunda uzmanlaşmış, sevdiklerinin hayatını zaten kendi hayatının önüne koymayı adet haline getirmiş Ethan Hunt olunca bozulan hesaplar da zaten hikâyenin en kilit noktası haline geliveriyor.
Yemen çöllerinden Abu Dabi havalimanına, (buranın henüz hizmete açılmadığını ancak film için hazırlanarak muazzam bir set haline getirildiğini not düşelim) Roma’dan Venedik’e uzanan müthiş takip – kovalamaca sahneleriyle dolu bitmek tükenmek bilmeyen aksiyon, filmin final blokunda doruğa çıkıyor. Avusturya Alpleri’nden geçen Orient Express’in içinde ve dışında (!) yaşananlar filmin son 1 saatini nefessiz kalarak izlemenize sebep oluyor. Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm’ün 2 saat 43 dakikalık süresinin uzun olduğu söylenebilir. Yine de filmin izleyiciye, bir yandan dev bir stüdyo yapımı – gişe canavarı seyrettiğini unutturmazken bir yandan da saf sinema duygusunu geçirmeyi başardığını eklemiş olalım.
Brian De Palma’nın yönettiği ilk filme selam çakan sahnelerin gözden kaçmadığı Ölümcül Hesaplaşma Birinci Bölüm, vaat ettiği aksiyon açısından fersah fersah tatmin edici olmayı başarırken senaryo açısından serinin önceki filmleri Fallout ve Ghost Protocol’ün biraz gerisinde kalıyor. CGI’dan ve dijital platformlardan tıpkı Ethan Hunt gibi hızlı bir şekilde koşarak kaçan Tom Cruise’un bu en son “imkânsız görevinde” düşmanının yapay zekâ (=kontrolden çıkan teknoloji) olması da epey manidar denebilir. Üstelik Hunt ve ekibinin, özellikle de Hunt’ın film boyunca yapay zekâ – insaniyet arasındaki bu savaşta durduğu yer ve bu konuda söyledikleri de serinin başından beri tutturduğu tavırla iç içe geçiyor ve inandırıcı hale gelmeyi başarıyor.
Sinemanın oldukça “erkek” bir türüne dahil olan Görevimiz Tehlike, bu filminde, kimini serinin önceki halkalarında da izlediğimiz, kadın karakterlere daha fazla yer veriyor. Ilsa Faust (Rebecca Ferguson), Beyaz Dul (Vanessa Kirby), Grace (Hayley Atwell) ve Paris (Pom Klementieff) perdede adeta parlıyor. Filmin kötü adamı Gabriel’in, hele de Fallout’ta izlediğimiz Henry Cavill’den sonra, biraz zayıf kaldığını söylemek mümkün. Ancak filmin devamının geleceği ve Gabriel’le Ethan Hunt’ın geçmişte yaşadıklarının orada daha sağlam temellere oturacağını ummak da mümkün.Yüreğimizin hangi sahnelerde ağzımıza geleceğini daha filmi izlemeden önce iyice bellemiştik
Christopher McQuarrie yönetmen koltuğuna oturduğundan beri seriye eklenen her filme vites artıran Görevimiz Tehlike, Ölümcül Hesaplaşma kısmının ilk bölümünde biraz yara almış gibi görünüyor: Böylesi büyük bir aksiyonun içinde görmezden gelmeye hazır olduğumuz hatalar bu sefer biraz göze batmış. Ancak ortaya kesinlikle sinemada izlenmeyi hak eden (sadece görsel değil özellikle işitsel şöleni de yakalayabilmek için), seyirciyi nefessiz bırakan, eskinin ajan filmleriyle yeni nesil aksiyonu tam tadında harmanlayan bir film çıktığını söyleyebiliriz. Vanessa Kirby’nin mavi – kahverengi – mavi arasında tuhaf bir geçiş yapan gözlerine şerh koyarak!
Paylaş