Paylaş
Bu zamana kadar izlediğim en güzel Spielberg filmlerinden biriydi..
Baygınlık geçirircesine tansiyonu zayıflamış iliklerime tokat gibi geldi, neresinden aydınlanacağımı bilemedim.
“The Post” filmin adı.
NY Times ve Washington Post gazetelerinin Pentagon belgelerine dayalı bir haber için savaşını ve özgür basın kavramını işleyen filmde Meryl Streep ve Tom Hanks başrolde.
İkilinin akıl almaz güzellikteki oyunculuğunu izleyin derim.
Bedeli ne olursa olsun bir bireyin halkın milli güvenliği ve bilinci için sabahlara kadar uykusuz nasıl çalıştığını anlatmış Spielberg. İnsan onuru kadar büyük prodüksiyon yoktur.
İnsan inandığı şeyin içinde daima yalnızdır, yerine göre bu şanstır.
Lakin eskilerin bir sözü vardır “Lodosun gözü yaşlıdır” diye.
Güçlü bir esintiden sonra yağmurun gelmesi şarttır.
Bir arada olabilmek ne mümkün
Bazı şeylere ikna olamıyorum.
Bir işe yarama-yacaksa, bir fayda sağlamayacaksa...
Genel bir katkıdan çok, duyarlılık testinden takdir beklemek dışında başka hiçbir katma değeri yoksa;
Neden “çok”uz?
Neden hep beraber topukluyoruz?
Neyin etrafından birleşiyoruz?
Yalnızlık kimsesizlik mi, fakirlik mi, “Birey olmak istiyorum” demek huzursuzluğa mahkumiyet midir?
“Bir arada olabilmek ne mümkün, bir arada kalabilmek imkansız” der şarkı.
Ve unutturmaz ki insanın bunca peşinden koştuğu o “cazibe” hissiyatı, yalnızca özünün (kim olduğunun hatta) ve tarihinin tılsımlı arayışıdır.
Zengin, en zengin olunca “bunun ne anlama geldiğini” sorar ve o anlamı arar daima.
En zenginden önceki adımda ise insan daima bir sonraki adımı hedefler ya da gelmiyorsa içinden, oturur ayıplar!
Nihayet daima rehavettir çünkü.
Gel gör ki artık üzerinde yaşadığımız dünya, sınırlarla kuşatılmış, kurallarla donatılmış, muhakeme ve müsamahanın camda buğu kaldığı bir yüzyıl.
Mevcudiyetimizi zıtlıkların oluşturduğunu acı da olsa biliyoruz.
Güzel Türkçemizden anlıyorum ki “insan egosu”nun cevvalliği, insanın kendini ancak kurban ettikçe sevdirme güdüsü karşısında çaresiz kalmış.
Hâl böyleyken de seni çok sevdiğini, sana ne kadar kurban olduğuyla anlatıyor yetişkin bir birey.
Genç bir kız, fanı olduğu yakışıklı için “onun için ölüyorum” diyor gözünde çiçek açarak.
Fedakarlığın, tartışmaya hatta diyaloğa kapalı bir duruşu var.
Hele ki yaşadığı yüzyılı takip etmeyen bir fedakarlıksa.
İşin özü bu kavga.
Bu sosyal medya öfkesi...
Akıl, azarla ve emirle çalışan bir işçi değildir.
Taleplerinizi söylediğiniz zaman sizi eğitiminiz ve referanslarınız, hatta yardımlarınızla karşılar içeride.
O içeriye bakabilmek ve gerçekler karşısında kelleyi akılda kıstırıp avanak gezmemek
için.
Farkında olun, farkında olun, farkında olun.
Yaşamım, benim çocukluğuma ait yaşamım, okuduklarımı anlamaya çalışmamın yolculuğudur.
Bu da beynin jimnastiğidir.
Hayal ettikçe ve dili esnettikçe “algılayabilir” ve özne olabilirsiniz.
Anladıkça, bireyselliğinizi kimse elinizden alamaz.
Çaktın köfteyi?
Ne güzel dedin Viola Abla
Geçen gün birisiyle konuşuyorum.
Konu ülser.
Son zamanlarda beni yerle bir eden rahatsızlık.
Mide ağrısından kıvranıyorum resmen.
Her şeyi hazmedemiyor insan.
Anlıyorum kendimi, bu daha başlagıç.
Hele ki kadınsan...
Neyse efendim, konuşurken dedim ki; “Bu mide rahatsızlıkları, kadınların özellikle regl dönemlerinde aşırı ağrı kesici kullanmalarından kaynaklı da oluyor.”
“Aaa evet” dedi karşımdaki.
Konuşuyoruz. Orada, pek düzgün bir arkadaşımız dedi ki (erkek kendisi); “Hımmm demek ki neymiş, regl olduğunuz zaman ağrı kesici almamalıymışsınız...”
Bunu söyleyen de şarkıcılık yapan, oyunculuk yapan biri yani. Adını yazmayacağım.
Çünkü son yıllarda erkeklerin özellikle tatsız bir mizah aracı olarak kadın cinselliğini seçmesi ve üstelik giydiği cekete, kazağa bakınca “yarın beni ilk savunacak adam bu filmimizin jönü” gibi dolaşmasına şaşmamalı.
Çünkü kendileri de farkında değil bu virüsün.
Viola Davis “times up” konuşmalarından birinde bağıra bağıra dedi:
“Bazı şeyler bedel ödemeden değişmez. Yeryüzünde yaşıyorsan, herkesi yanına çağıracaksın. O elini yalnızca kendi hakların değil, hepinizin hakları için kaldıracaksın. Aramızda hâlâ sessiz olanlar var.”
Yok Viola valla sessizlikten değil üşendim insan yargılamaya.
Ahanda “metoo” yaptım gız...
Paylaş