Paylaş
Harika seyirciler var.
Kalabalık doldurdu Kanyon’u.
Heyecanımız dorukta tabii.
Perde arkasını yazmak istedim ben de.
Demet Akbağ, Ata Demirer ve ben gündüz basın toplantılarını yaptık.
Çok keyifli sohbet ettik.
Gökçeada’da haftalarca çekim yaptığımıza ne kadar değdiğini gösteren en güzel anlardan biri Gökçeada’da kaldığımız Anemos Hotel’in sahipleri ve bizimle bizzat ilgilenenlerin galaya gelmesiydi.
Çekim sürecinde varlığından ne kadar mutluluk duyduğumu tarif edemediğim Mevlüt Akyıldız ve kitaplarını severek okuduğumuz Aşkım da oradaydı.
Film yazarlardan, sinemacılardan tam not aldı.
Salon kahkahalara boğuldu.
Hüzünlü sahnelerde de hakkını veren bir iş çıkarmış Kıvanç Hoca.
Çocuk gibi enerjisi, hiç solmayan güler yüzünün etkisi bütün filme yansımış.
Filmi izlerken başımı omzuna koyuyorum arada çocuk gibi.
Solumda Erkan Can oturuyor.
Kendi sahnelerinden çok Demet’in sahnelerindeki izleyişine bakıyorum.
30 senelik bir arkadaşlık. Konservatuvardan arkadaşlar onlar.
Maziye bakıyor sanki, gurur duyuyor arkadaşıyla. Süzülüyor yaşları.
Sağıma dönüyorum... Demet de başka sahnede tutamamış gözyaşını.
Sonra bir sahne geliyor İlker Aksum’dan, toplanın götürüyorum sizi buradan diyor.
Alıyor bizi oyunculuğuyla bambaşka yerlere götürüyor.
İlker şimdilerde TRT’de “Diriliş Ertuğrul” dizisinde Dragos’u oynuyor.
“Oyunculuk evrensel meseledir arkadaş” dedirten biridir.
Dostluğu ayrıdır, varlığını bilmek apayrı sevinçtir.
“Canım Ailem” dizisinde yıllar önce kalbinin kırıldığı bir sahne vardı hatırlar mısınız?
Ellerini ağzına götürüp yumruğunu ısırmıştı “seni sevmiyorum” dendiğinde yüzüne.
Kan çanağı gözünden yaşı akarken, durdu baktı baktı.
Bu filmde de öyle bakıyor ki ağla dese ağlıyoruz, gül dese gülüyoruz.
Tarık Ünlüoğlu geceye katılamadı. Seyirci onu ayakta alkışladı desem yeridir.
Jön olmanın yaşı yoktur.
Oya Başar arkamda oturuyor. Bir sahneye beğenmezse kafama vurur yani. Üzerimde daha tanışmadan emeği var.
Bu arada gala gecesi Fezi Altun bir makyaj yaptı bana, cool gezinen Gonca oldu mu size Rihanna?
Saçımı 1920’ler kadın özgürlüğü ve dayanışmasını temsilen Fransız tarzı kestirdim derken benzemediğim herkese benzedim, Liza Minnelli’den Bendeniz’e kadar.
Bu arada son dakika kıyafet krizim de oldu.
Ata da, Akyol caddesinde ayağı takılıp nazara gelmişti.
Ben de kuliste bir güzel düşüp gecenin nazarını çıkardım.
Hem de ne düşmek...
O nazar çıksın diye kafamda nar kırıp beni bayıltmak gerek.
Çok güzel iş çıktı ama.
Kendi açımdan yaşamımda hiç unutmayacağım anılar ve sahneler dolu rüya gibi geceydi.
Emeği geçen herkese teşekkürler.
Paylaş