Paylaş
Derneğin başındaki avukat Oya Özarslan aynı zamanda Transparency İnternational’ın Yönetim Kurulu üyesi.
Zaman zaman çalışmalarına yer verdiğim Uluslararası Şeffaflık Derneği amacını şöyle tarif ediyor:
Ülkenin demokratik, sosyal ve ekonomik gelişimi için toplumun tüm kesimlerine şeffaflık, dürüstlük, hesap verebilirlik gibi ilkeleri kabul ettirmek.
Geçtiğimiz mayıs ayında “Türkiye’de Yolsuzluk” Raporu’nu yayınlayan dernek iş dünyası ile sıkı işbirliği içerisinde.
Nitekim “Özel Sektörde Yolsuzlukla Mücadele Rehberi”, “İş Dünyası Şeffaflık Sistemi Türkiye Analizi” sözünü ettiğim işbirliğinin ürünü.
Önceki gün Paksoy Hukuk Bürosu ile birlikte “Yolsuzluğa Karşı Uyumun Yolu Konferansı” nı düzenleyen dernek konferansın sonunda “Şeffaflık ödüllerini” verdi.
Konferansın açılış konuşmasını yapan Özarslan, Transparency İnternational’ın 25 yıl önce yoksulluk ile yolsuzluk arasındaki güçlü bağlantının tespit edilmesi üzerine kurulduğunu anlatıyor.
Yasemin İnceoğlu, Oya Özarslan, Zeynep Karayurt Özhan, Huriser Ece Soysev, Pelin Ünker (Soldan sağa)
YOKSULLUK, YOLSUZLUK BAĞLANTISI
Afrika’nın bugün içinde çırpındığı yoksulluğun en büyük nedenlerinden biri yolsuzluk.
Kendisini Orta Afrika Cumhuriyeti imparatoru ilan eden, boğazına kadar yolsuzluğa bulaşmış Bokassa’nın Fransa’nın eski cumhurbaşkanlarından Giscard d’Estaing dahil rüşvet diye dağıttığı elmasları unutmadık.
Konferansın konuşmacılarından, uluslararası hukuk şirketi Skadden’in avukatlarından Elizabeth Robertson yolsuzlukla mücadelede 10 yıl öncesine göre büyük bir ilerleme kaydedildiğini söylüyor.
Rolls -Royce, Walmart gibi marka isimlerin rüşvetten yargılanmaları, Panama Belgeleri, Paradise Belgeleri’nin yayınlanmaları bu ilerlemenin kanıtları kuşkusuz.
Konferansın ardından, Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin “Yolsuzlukla Mücadele Kahramanlarına” verdiği “Şeffaflık Ödülleri” sırasında sahnede hoş bir sürpriz yaşanıyor.
Bu yıl ödül sahiplerinin tümü kadın.
Panama Belgeleri ve Paradise Belgeleri’yla ilgili araştırma dizileriyle nedeniyle meslektaşımız Pelin Ünker;
Kısıtlı kaynaklarıyla yolsuzluk ve usulsüzlüklerle mücadele eden “Yolsuzluklara ve Haksızlıklara Karşı Mücadele Derneği” Yönetim Kurulu Başkanı Huriser Ece Soysev;
Yolsuzlukla mücadele programı uygulayan Allianz Sigorta’nın Risk ve Uyum Direktörü Zeynep Karayurt Özhan.
Yolsuzlukla mücadelede sahne kadınların.
DOĞAL HAYATI KORUMA VAKFI MARMARA DENİZİ İÇİN KAYGILI
KANAL İstanbul Projesi’nin nihai güzerg^ahının açıklanması üzerine, 2015 yılında 21 uzmanın katkısıyla “Ya Kanal, Ya İstanbul” Raporu’nu yayınlamış olan Türkiye Doğal Hayatı Koruma Vakfı (WWF) endişelerini basın açıklamasıyla dile getirdi.
WWF, açıklamasında, bilim insanı Prof. Cemal Saydam’ın Kanal İstanbul için her fırsatta dikkat çektiği Türk Boğazlar Sistemi’nin hassas dengesini hatırlatıyor.
Özetle şunları söylüyor:
“12 bin yıl önce bir tatlı su gölü olan Karadeniz zamanla suların taşması sonucu taşarak Boğaz üzerinden Marmara’ya akmaya başlamıştır. İstanbul Boğazı’nın Karadeniz çıkışı Marmara çıkışından 30 cm yüksektir. Her gün yaklaşık 600 milyon metreküp su akıntılarla Marmara’ya doğru akarken, ters yönde ilerleyen alt akıntılar bunu dengelemektedir”.
Şöyle devam ediyor:
“Uzmanlara göre, boyutları itibariyle Boğaz’da olduğu gibi Kanal içerisinde iki yönlü bir akıntı sistemi gelişmeyecek ve Karadeniz’in kirli suları Marmara’ya dolacak. Marmara Denizi’nde bol besinli üst tabaka can çekişen alt tabakaya baskı yapacak ve oksijen hızla azalacak. Oksijen bitince Kanal kapatılırsa dahi bir daha geri dönüş olmayacak ve oksijensizlik kimyasal dengeleri alt üst edecek”.
Netice?
Alt tabadaki hidrojen sülfür yoğunluğu hızla artacak, İstanbul lodos eşliğinde dayanılmaz şekilde çürük yumurta kokacak.
Zamanla Karadeniz’in de ekolojik yapısı bozulacak, kirliliği Marmara’ya taşınacak.
İstanbul’a hayat veren Marmara ölü bir denize dönüşecek.
Bu gerçek defalarca bilim insanları tarafından dile getirilmiş durumda.
WWF’nin bu son çığlığına çok geç olmadan kulak verilse keşke.
SANATA SAHİP ÇIKAN OTELE ALKIŞ
RESSAM Mehmet Güleryüz’ün adı, 14 eserinin 27 yıldan beri sergilendiği Sheraton Ankara Oteli’nin fuayesine verildi.
Güleryüz’ün “Karşı Rüzgar” adını verdiği serisinin ilginç bir hikayesi var.
Ressamın 1990 yılında AKM’de açtığı deniz temalı sergisinin ardından Ankara’da otel projesi başlatmış olan Kavala Holding fuaye için 14 resim ısmarlıyor.
Fuayenin boyutlarına uygun tablolar için dört metrelik tuvaller Belçika’da özel olarak dokutuluyor.
350 cm’ye 325 cm boyutundaki tablolar için İstanbul’da özel bir atölye düzenleniyor.
Güleryüz’ün anlattığına göre, tabloların atölyeden çıkmaları, Ankara’ya nakledilmeleri ayrı birer macera.
Sheraton Ankara’nın yeni müdürü Sinan Köseoğlu 27 yıldan sonra tabloların olduğu fuayeye Mehmet Güleryüz adını vererek ressamı onurlandırıyor.
Paylaş