Dün bizim gazetenin ‘İmajımız bozuluyor’ manşeti krizin neye malolduğunu gayet güzel özetliyordu.
Avrupa’da Fransız sağcıların başını çektiği ‘Türkiye’ye hayır’ kampanyasının hızlandığı bir sırada Türkiye’nin istikrarsızlık ve kargaşa görüntüsü vermesi hiç hoş değil...
Zaten adamlar gerekçe bulmak için fırsat kolluyor.
‘Fırtına Brüksel’e nasıl yansıdı’ diye aradığım CPS Danışmanlık Şirketi Başkanı Tulû Gümüştekin bazı olumlu gelişmeleri haber veriyor.
Önümüzdeki pazartesi günü TİSK, TOBB, TÜSİAD Berlin’de muadil kuruluşlarla yani BDA (Alman İşveren Konfederasyonu), BDI (Alman Sanayi ve İşadamları Federasyonu) ve DİHK (Alman Odalar Birliği) ile biraraya geliyorlar.
Berlin’de, ‘Alman İşveren Evi’ndeki buluşmayı gerçekleştiren MESS (Türkiye Metal Sanayicileri Sendikası) ve Gesamtmetall yani Alman Metal
Sanayicileri İşveren Sendikaları.
İlk kez her iki taraftan böylesine önemli sivil
toplum kuruluşlarını biraraya getiren buluşmanın önemini MESS Başkanı Tuğrul Kudatgobilik şöyle açıklıyor:
‘Türkiye’deki 5 bin 600 civarındaki yabancı sermayeli şirketin 1300’ü Alman. Sanayi alanında Türk ve Alman sermayesiyle çalışan şirketler 40-50 yıldan beri her iki taraf için de verimli
oldular. Yani bir kazan-kazan durumu ortaya çıktı. İşte bunu Alman kamuoyuna duyurmayı amaçlıyoruz’.
Bu buluşmadan çıkacak ortak deklarasyon ise şu sancılı dönemde Brüksel’e birmesaj niteliğinde olacak...
Dilerim ki, ekim ayındaki İlerleme Raporu’na kadar bu tür faaliyetler giderek artar.
Dünyada Türk imajı
BAHÇEŞEHİR Üniversitesi imaj meselesinin tartışıldığı tam bugünlerde ‘Dünyada Türk İmajı’ diye bir sempozyum düzenlemiş ama ne yazık ki fazla duyuramamış.
Dün sabah Pera Palas’ta başlayan iki günlük sempozyumda tarihsel bir perspektiften Türk imajı ele alınıyor.
Türkiye’yi yakından tanıyan AB müşaviri Alain Servantie, İtalyan Kültür Merkesi Başkanı Dr. Silvio Marchetti, Bilgi Üniversitesi’nden Prof. Jale Parla, Hacettepe Üniversitesi’nden Prof. Bozkurt Güvenç, Sabancı Üniversitesi’nden Profesör Halil Berktay’ın katılımcılar arasında olduğu sempozyum Avrupa’da çoğunluklu önyargıya dayalı ‘Türk imajı’ meselesinin ne olduğu anlamak için iyi bir fırsat.
Güldal Akşit ne diyor
‘KADINDAN sorumlu erkek bakan daha fazlasını yapmıştı’ yazım üzerine kadın ve aileden sorumlu Devlet Bakanı Güldal Akşit’le konuştuk.
Pozitif ayrımcılıkla ilgili ikinci oylamada yurtdışındaymış.
Bakan, birinci oylamada da çekimser değil ret oyu kullandığını söylüyor.
Peki Akşit neden kadın kotasına karşı?
‘Kadın zorla siyasetin içine itilecek. Oysa siyaset böyle bir alan olmamalı. İsteyen ve hak eden siyaset yapmalı’ diyor.
Kotayla ilgili görüşüne katılmadığım Güldal Akşit, 10. maddeye eklenen ‘Kadın ve erkek eşittir. Devlet kadın ve erkek eşitliğinin yaşama geçirilmesinden sorumludur’ fıkrasının çok önemli bir değişiklik olduğunu söylüyor.
Ancak dün sabah bir vesileyle karşılaştığım, Bahçeşehir Hukuk Fakültesi Dekanı, anayasa profesörü Süheyl Batum’a göre, bu değişiklik önemli bir kazanım değil.
Batum örnek aldığımız iddia edilen Alman, İspanyol anayasalarında bu maddenin ‘erkekler ile kadınlar arasındaki kültürel, sosyal, siyasi eşitsizliğin giderilmesi için devlet önlem almakla yükümlüdür’ şeklinde olduğunu vurguluyor.
Akşit’in söylediklerine dönersek, 90. maddede yapılan değişikliğin gözardı edilmesinden yakınıyor.
‘Kadınlara karşı her türlü ayrımcılığın önlenmesi’ CEDAW Sözleşmesi’nin anayasa tarafından tanınmasını bir ‘devrim’ olarak tanımlıyor.
‘CHP bunu gözden kaçırdı’ diyor.
Geleneksel tiyatro sponsor bekliyor
‘GÖZLER sanat sponsorluğu yasasında’ yazıma gelen faks ve mail’lerden konunun ne kadar önemli olduğu anlaşılıyor.
İstanbul Belediyesi Şehir Tiyatroları’ndan emekli oyuncu Yalçın Akçay faksında sponsorluk olmadığı takdirde gölge oyunumuzun tarihe karışacağını söylüyor.
1990 yılında Kültür Bakanlığı bünyesinde ‘Devlet Geleneksel Türk Tiyatrosu Topluluğu’ kurulmuş ama kaynak yokluğundan topluluk fazla bir şey yapamamış.
Akçay ‘Sponsor olmazsa gölge oyunu bitti biter’ diyor.