BERLİN Turizm Fuarı, 1 trilyon dolarlık pazarın buluşma noktası.
Dünya turizm trendlerinin belirlendiği bir platform.
Fuar alanına girişte en fazla göze çarpan Türkiye’yi tanıtan dev panolar.
Almanya, 2004 yılında Türkiye’ye 4 milyona yakın kişi göndermiş...
Önümüzdeki yıl bu rakamın 4.5 milyona ulaşabileceği hesaplanıyor.
Geçen yıl Türkiye’yi 17.5 milyon kişinin ziyaret ettiği göz önüne alınırsa Alman turistin önemli bir yer tuttuğu ortaya çıkıyor.
Almanya cephesi iyi de peki turizm genelde nasıl?
Önümüzdeki yıl beklenti 20 milyon turist.
Karşılaştırma yapmanız için bazı rakamlar veriyorum.
Fransa’yı 2004 yılında ziyaret eden kişi sayısı 75 milyon. İspanya 51.8 milyon, ABD ise 41.2 milyon ağılamış.
Son yıllarda hızlı yol aldığımız doğru ama potansiyelimiz göz önüne alındığında gelen turist sayısını pek abartmayalım.
Kültür ve Turizm Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Doç. Dr. Ali Alp turizmi en iyi bilen kişilerden biri.
Dünya Turizm Örgütü İcra Komitesi’nde.
Turizm sektöründe, doğru dürüst bir örgütlenme olmadığını söylüyor.
Kırsal turizmin gelişmesi için belediyelerin teşvik edilmesi gerektiğini belirterek, ‘Yöre insanının bilinçlenmesi, yüzlerce Safranbolu’nun yaratılması gerek’ diyor.
TÜROB Başkanı Ahmet Barut da sektörde ‘dağınıklık’ olduğu görüşünde.
Neden?
Sebebi oldukça basit:
Turizmciliğe soyunanların çoğu bu işi bir yan iş olarak yapıyor.
Meselá tekstilci bir otel satın alıp, turizmciliğe soyunabiliyor.
Sektördeki dağınıklık doğru dürüst bir lobicilik yapılmasını da önlüyor.
Ahmet Barut’un verdiği örnek çarpıcı.
İçkiye yüzde 118’lik ÖTV vergisi en fazla turizmcileri etkiliyor.
Çünkü tüketilen alkollü içeceklerin yüzde 71’i lokanta, otel, barlarda satılıyor.
Ancak etkili bir lobicilik yapamadığı için turizmci sesini Ankara’ya duyuramıyor.
Yine etkili bir lobilicik yapamadığı için ne turizm stratejisi, ne göreve getirilecek bakan üzerinde söz sahibi olabiliyor.
Peki yeni Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, dinamik ancak sorunlu bir sektörü toparlayabilir mi?
Atilla Koç ile Berlin yolculuğu sırasında uçakta tanışma fırsatı buluyoruz.
Uzun yıllar valilik yapmış olan Atilla Koç’un dosyaları elinde.
Bakanlığa atandıktan iki saat sonra Başbakan Erdoğan ile görüştüğünü ve Başbakan’ın kendisine Zeugma, Ahdamar Kilisesi, Ahlat ile ilgilenmesini rica ettiğini söylüyor.
Koç, haftada bir gününü Anadolu’da geçirip, kültürel miraslarla ilgili çalışmalar yapacak.
Bu gelişme sevindirici.
Berlin’deki basın toplantısında yabancı yatırımcıyı davet eden, Alman gazetecileri bir haftalığına Türkiye’ye İzmir, Kapadokya, Ankara turuna çağıran yeni bakan Koç’un iyi niyetinden, çalışkanlığından zerre kadar kuşkum yok...
Ancak basın toplantısında Antalya’ya ek 30 bin yatağın doldurulmasıyla ilgili bir sorun yaşanıp yaşanmayacağını, yeni yapılanmanın çevreye zararını soran gazeteciye ‘turizmci’ değil ‘politikacı’ gibi cevap veren Koç’un bu sektörde işi hayli zor.
Almanlar çevre için 1 Euro vermeye razı
PEKİ Alman turist ne bekliyor? Ne umuyor?
Almanya Turizm Araştırmaları Müdürü Armin Vielhaber bize ipuçlarını veriyor.
Yaptıkları bir araştırmayı Alman kamuoyuna açıklamadan bizimle paylaşıyor.
Almanya’da 65 milyon kişi seyahat ediyor.
Seyahat pazarının yüzde 6.4’ü Türkiye’nin.
İspanya’nın payı iki kat fazla yani yüzde 13.6.
Türk turizmcilerden İspanya’nın turizmde inişe geçtiğini duymuştuk.
Armin Vielhaber, düşüşten sonra şimdi ‘istikrarlı’ bir çizgide olduğunu söylüyor.
Dikkate alınması gereken bir uyarı.
Başka bir uyarı Almanların tatil eğilimleriyle ilgili.
Yüzde 44’ü ‘her şey dahil’ sistemine ilgi duyuyormuş.
Yüzde 31’i ise ‘şehir turizmini’ yani kültür turizmini tercih ediyor.
‘Yani’ diyor Armin Vielhaber, ‘Almanların yüzde 31’i şehirlerle ilgili. Bu özellikle İstanbul için büyük bir fırsat. İsabetli bir kampanya ile İstanbul turizmine müthiş bir ivme kazandırılabilir’ diyor.
Keşke mesaj yerine ulaşsa...
Zira bildiğiniz gibi İstanbul turizminin bir sahibi yok.
‘Yılda 10 milyon turist’ sözlerini belki üç, belki dört bakanın ağzından bizzat duydum.
İstanbul yerinde sayıyor.
Her neyse, Armin Vielhaber’a dönersek, ‘her şey dahil’ sisteminde de rekabetin büyük olduğunu söylüyor.
Özellikle Karayipler inanılmaz ucuz fiyatlar öneriyormuş.
Bir de çevre meselesi var.
Almanlar çevreye hassas.
Türkiye’ye gelenler arasında 640 bin turist çevreden şikayetçi olmuş.
Yüzde 75’i çevrenin korunmasının önemli olduğunu söylüyor.
Yaklaşık yüzde 30’u Türkiye’de tatil yaptığı sürece çevrenin korunması için günde 1 Euro vermeye razı. Özetle çevre ve hızlı yapılaşmaya dikkat.
Formula 1’i, Şampiyonlar Ligi’ni bile tanıtamadık
BERLİN Turizm Fuarı’nda birkaç fırsat kaçırdık.
Festivaller bölümünde İstanbul Festivali’yle ilgili en küçük bir broşür, kitapçık yoktu...
Oysa Salzburg’da 2006 yılında yapılacak Mozart Festivali’nin broşürünü dahi gördük. Formula 1 Yarışması için bir kişi görevliydi... Yeterli olup olmadığına siz karar verin.
Mayıs ayında yapıcak Şampiyonlar Ligi’yle ilgili sadece bir afiş gördük. Tur operatörleri gelip soruyormuş ancak Futbol Federasyonu fuar için hazırlık yapmadığından elleri boş dönüyorlarmış.
Turizmin kültürüyle, sanatıyla, sporuyla bir bütün olduğunu bilmem günün birinde fark edebilecek miyiz?