Schliemann’ın Hisarlık’tan kaçırıp 1890’da Berlin Müzesi’ne bıraktığı Troya hazinelerini, Ruslar 1945’te Berlin’den kaçırıp Sen Petersburg’a getirmiş.
Hazine 1998’de ortaya çıkmış, Moskova’daki Puşkin Müzesi’nde sergileniyor. Almanya ile Rusya hazine üzerinde pazarlık yapıyorlar. Mal bizim, paylaşamayan onlar.
Puşkin Müzesi, Moskova’nın tam yüreğinde, Kremlin ve altın kubbeli ‘Kurtarıcı İsa’ Katedrali’ne beş dakikalık mesafede.
1912’de devlet müzesi olarak açılışı yapılan binanın girişi bir Yunan tapınağını andırıyor.
Eski Yunan, Roma, eski Mısır, Ortaçağ’dan 20. yüzyıla uzanan müthiş bir sanat koleksiyonunu barındırıyor.
Rusya’nın devrim öncesi efsanevi iki sanatseveri Shchukin ve Morozov’un koleksiyonlarının en güzel parçaları burada.
Koleksiyonları için Paris’te ressamlara özel siparişler veren Shchukin ve Morozov’a ait binlerce tabloya devrim sırasında el konmuş.
Monet, Degas, Gauguin, Renoir, Cezanne, Picasso, Matisse, Van Gogh tablolarının yarısı Puşkin müzesine, yarısı Sen Petersburg’daki Hermitage Müzesi’ne gönderilmiş.
Degas’nın balerinleri, Gauguin’in en güzel Tahiti tabloları, Matisse’in cam kavanozda yüzen kırmızı balıkları...
Hepsi burada, Puşkin Müzesi’nde...
Bu ressamlara ne kadar aşık olsam da benim dikkatimi daha fazla çeken bir şey daha var müzede: Troya altınları.
19. yüzyılın ikinci yarısında Hisarlık kazılarında Troya’yı ortaya çıkartan Alman arkeolog Heinrich Schliemann’ın kaçırdığı hazine.
Müzenin giriş katında, yarı karanlık küçük bir odada sergileniyor.
Altın kolyeler, günümüzde kuyumcularda benzerleri satılan altın küpeler, altın bilezikler ve altın başlıklar.
Matisse’in kırmızı balıklarından kat kat fazla beni bu altın başlıklar heyecanlandırıyor.
Schliemann’ın genç karısı Yunan asıllı Sophie’nin takarak resim çektirdiği başlıklar balık pulları gibi üst üste konmuş küçük pullardan yapılmış. İki kenarından saç örgüsü gibi uzanan iki süslemesi var.
Anadolu başlıkları gibi.
Şekilleri aynı ama değişik malzemeden yapılmış olanlarını, hayatının 40 yılını Anadolu’da otantik giysileri toplamakla geçirmiş olan antropolog Sabiha Tansuğ’un evinde gördüm.
Peki bu Troya hazinesi nasıl oldu da Puşkin Müzesi’ne geldi?
Uzun çok uzun bir hikaye bu.
Schliemann gençliğinde okuduğu ve etkilendiği İlyada destanı nedeniyle Troya’yı bulmayı hayatının hedefi haline getirmiş.
Okumadığı halde, altına hucüm döneminde Kaliforniya’da bankacılık, Kırım Savaşı’nda Rus Ordusu’na malzeme tedariği gibi kimsenin aklına gelmeyecek işlere kalkıştığı için inanılmaz paralar kazanmış.
Bu paralarla Hisarlık’ta kazılara girişmiş.
Neticede Troya’yı ve günün birinde hazineyi ortaya çıkarmış.
Bulduğu hazineyi gizlice Osmanlı İmparatorluğu’ndan kaçırmış.
Müzelere satmayı denemiş ancak elindekilerin gerçek olduğuna dair bir kanıta sahip olmadığı için başaramamış.
1890 yılında ölümünden kısa bir süre önce Troya Hazinesi’ni Berlin Ulusal Müzesi’ne armağan etmiş.
Hazinenin ikinci serüveni 1945 yılında Berlin düştüğünde başlıyor.
Nazilerin Rusya’da yaptıkları vahşetin, tahribatın öcünü almak isteyen Ruslar ellerine ne geçerse yağmalıyor.
İşte bu yağmalama sırasında Berlin Hayvanat Bahçesi’nin altındaki bir sığınakta Troya Hazinesi ele geçiriliyor.
Hazine bu kez Rusya yolcusu.
Yıllar yılı Almanların hazineyi geri istemelerine karşın Ruslardan bir ses çıkmıyor.
Rus halkının yıllarca Troya altınlarından haberdar olmadığını Moskova’daki rehberim Tatiana’dan öğreniyorum.
Geliyoruz 1998 yılının nisan ayına.
Rusya Yüksek Mahkemesi dönemin başkanı Yeltsin’den İkinci Dünya Savaşı’nda Rusların yağmaladıkları sanat eserlerinin Rusya’da kalmasını öngören bir yasayı imzalamasını talep ediyor.
Ruslar bu vesileyle Hermitage Müzesi’nin depolarında Berlin’den kaçırılmış bir hazine olduğunu öğreniyorlar.
Tatiana bana Almanya ile Rusya arasında Troya Hazinesi nedeniyle pazarlığın devam ettiğini söylüyor.
‘Almanlar 2. Dünya Savaşı’nda bizim sanat eserlerimizi yağmaladı. Sen Petersburg’da Çariçe Katerina’nın ‘Amber Odası’ tamamıyla tahrip edildi örneğin. Nerede olduğunu dahi bilmiyoruz. Bu yüzden Rus halkı Troya Hazinesi’nin verilmesinden yana değil. Günün birinde vereceğiz ama’ diyor.
İşin tuhaflığına bakar mısınız?
Troya Hazinesi ne Almanya’ya, ne de Rusya’ya ait.
Mal bizim ama paylaşamayan onlar. Geçen yaz gittiğim Troya’da kazı başkanı Alman Profesör Manfred Hofmann’ın hayali, kazıların yapıldığı yerde bir Troya Müzesi.
Sanırım ondan duymuştum bir müze yapıldığı takdirde hazinenin günün birinde çıktığı topraklara geri dönebileceğini...
Diyeceğim şu: Troya Hazinesi’ne ve onu barındıracak Troya Müzesi’ne sahip çıkalım...