Ruanda deyince aklınıza ne geliyor? "Otel Ruanda" filminin konusu olan "katliam" değil mi?
Şimdi Ruanda Afrika’nın "yükselen yıldızı" olma yolunda ilerliyor. Ülke dünyanın en kaliteli kahve üreticisi olma yolunda. Ekonomik büyüme hızı yüzde 6.5. Afrika’nın en iyi karayolları ağlarından birine sahip. Yıl sonunda tüm ülke "kablosuz internet" ağına sahip olacak. Gel de kıskanma.
Ankara’da yeni yasama yılı resepsiyonunda, KA-DER Başkanı avukat Hülya Gülbahar ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan arasındaki sohbeti hatırlıyorsunuz mutlaka.
"Kadınlara kota" meselesi sohbetin en can alıcı yeriydi.
Gülbahar, Erdoğan’dan kadınlar için kota talebinde bulunuyor.
Erdoğan "ABD’de, Fransa’da kota yok" diye itiraz ediyor.
Gülbahar "Kota dünyanın birçok ülkesinde var" diyor. Ruanda’yı da bu arada örnek gösteriyor.
Bu ülkeyiörnek göstermesinin nedenine gelince: Ruanda dünyada "mecliste en yüksek kadın temsili" rekorunu elinde tutuyor.
Ruandalı kadınlar mecliste yüzde 48.8 oranında temsil ediliyor.
Hem de bu noktaya yıllar sürmüş, 800 bin kişinin ölümüyle sonuçlanmış korkunç bir iç savaştan sonra gelmiş.
Yeni bir gelecek kurarken anayasasına "kadın kotası"nı koymuş.
Bir ülkenin yeni bir geleceğe yelken açarken kadın-erkek eşitliğini garantilemek istemesi şapka çıkartılacak bir şey değil mi?
Gülbahar’ın kota ısrarı üzerine Başbakan Erdoğan "Ruanda mı olmak istiyorsun? Buyur ol" diye tepki gösteriyor.
Nereden başlasak?
Başbakan Erdoğan’ın "Kara Afrika’nın bir ülkesini" deyim yerindeyse küçük görmesinden mi?
AFRİKA’NIN YÜKSELEN YILDIZI
Gülbahar, yine Afrika’dan bir örnekle, ama bu kez Mısır ya da Cezayir gibi bir ülkeyle gelseydi acaba Başbakan "Cezayir gibi mi, Mısır gibi mi olmak istiyorsun. Buyur ol" der miydi? Bilmiyorum.
Bunu geçelim.
Acaba Başbakan Erdoğan, bugün Ruanda’nın artık "o hatırladığı Ruanda olmadığını" biliyor mu?
Kaderin cilvesine bakın!
Tam da bu tartışmaya konu olduğu günlerde, Ruanda, Time Dergisi’nin son sayısında kapakta, üst manşetlerden birinde "Afrika’nın yükselen yeni yıldızı" diye geçiyor.
Ruanda deyince sizin aklınıza ne geliyor?
Unutulmaz film "Otel Ruanda"nın konusu olan "katliam" değil mi?
1994’ün nisan ve temmuz ayları arasında, 100 gün zarfında Hutuların Tutsi ve ılımlı Hutulardan oluşan 800 bin kişiyi katletmesini kim unutabilir.
"Ruanda katliamı ya da "soykırımı" o günlerde dillerden düşmüyordu.
Hutularla Tutsiler arasında katliama varan nefretin nedenleri ayrı bir yazı konusu.
Şimdi konumuz resmen "uçurumun" eşiğinden dönmüş bir ülkenin Afrika’nın "yükselenyıldızı" olması.
PLASTİK TORBASIZ ÜLKE
Time’abakarsanız, daha beş yıl öncesine kadar kimse "Ruanda Kahvesi"ni duymamışken ülke şu anda dünyanın en kaliteli, en özel kahve üreticisi olma yolunda.
Ülkenin yüzde 40’ı neredeyse kahve üretiminde çalışıyor.
Ruanda’nın kahvenin dışında başka "başarı hikayeleri" de var.
Yine dergiye dayanarak sayıyorum.
Ekonomik büyüme hızı yüzde 6.5 oranında.
Afrika’nın en iyi karayolları ağlarından birine sahip.
Yıl sonuna kadar tüm ülke "kablosuz internet" ağına sahip olacak.
Gel de kıskanma.
Temizliğiyle örnek bir ülke olma yolunda.
2005’ten beri "plastik torba" kullanımı yasak.
Karayı da, Akdeniz’den Ege’ye, Marmara’ya o güzelim denizlerimizi de acayip kirleten o berbat "plastik torbaları" düşünüyorum da... Yine gel de kıskanma diyorum.
Temizlik bağlamında Ruanda’nın başardığı müthiş bir şey daha var.
Her ay bir öğleden sonra "ulusal temizlik günü" ilan edilmiş.
Herkes bu kampanyaya katılmak zorunda ve hatta hükümet bakanları bile sokakları süpürüyor.
Acaba Başbakan Erdoğan "Buyur Ruanda ol" derken bunları biliyor muydu?
Hülya Gülbahar, Başbakan "kadın-erkek eşitliği, kota" gibi meselelerde "bilgilendirmek" amacıyla bir dosya hazırladıklarını söylemişti.
Sanırım birileri de Başbakan’a bir "Ruanda" dosyası sunmak zorunda.