PORTO Alegre'den Davos'a en taze haberleri Brezilya Devlet Başkanı Luiz İnacio Lula da Silva getiriyor.
‘‘Yüzbinlerce kişinin mesajıyla geliyorum. Davos'takilerin Porto Alegre'dekilerle masaya oturup konuşmaları gerekir. Masaya oturduğunuz zaman mesafeler o kadar büyük değil’’ diyor.
Lula'dan tam 2,5 saat önce Powell, Kongre Merkezi'nde aynı sahnedeydi.
‘‘Gerekirse Irak'a tek başımıza da gireriz’’ demişti.
Powell'ın savaşına karşılık Lula‘‘açlıkla savaş’’ diyor.
‘‘Ülkemde milyonlarca kişi aç. Onların günde üç öğün yemek yemelerini istiyorum. Afrika'da da insanlar aç ve hükümetler bu sorunla tek başlarına mücadele edemiyorlar. İşte bu yüzden açlıkla mücadeleye tüm uluslararası toplum katılsın.’’
Lula, Davos'a yeni bir öneriyle geliyor.
Üçüncü dünya ülkeleri için ‘‘anti-açlık fonu’’nun kurulması.
‘‘Barış ve açlığa karşı uluslararası çapta büyük bir hareket başlatalım’’ diyor.
Dört hafta önce iktidarı devraldığı Brezilya'da, herkesin kahvaltı, öğle ve akşam yemeğini yemesi için yiyecek karnesi gibi bir uygulama başlatmış. ‘‘Anti-açlık fonu’’yla paralel çalışmalar yapabiliriz diyor.
Halen açlıkla mücadele eden kuruluşların yeterli olmadığını, bunların rollerinin gözden geçirilmesi gerektiğini söylüyor.
‘‘Böyle devam edemeyiz, silahlanmaya bu kadar para harcanırken insanların açlıktan ölmesi bir utanç. Teknolojiye sahibiz, tarım yapacak kadar bol toprak var yeryüzünde o halde onurumuzu kurtarmamız gerek’’ diyor.
Zenginleri nasıl dize getirecek?
Lula, becerisi ve zekası için seçilmediğini, ülkesindeki sorunların farkında olduğu için seçildiğini söylüyor.
‘‘Brezilyalılarla sosyal kontrat yaptık. Seçim kampanyası sırasında işadamları, sendikacılar, çiftçiler ve diğer kesim temsilcileriyle masanın etrafında toplandık. Ne yapacağımızı konuştuk. Gelişme ve Sosyal Konseyi'ni kurduk. Amacımız Brezilya gibi uyuyan bir devi uyandırmak.’’
Peki bir yanda liberal ekonomiyi savunan, diğer yanda korumacılığın en katı kurallarını uygulayan zenginlerle nasıl mücadele edecek?
‘‘İhracat yapmaya kalkıştığınızda inanılmaz bir duvarla karşılaşıyorsunuz. Öyle ki yatırım yapmanın bile bir anlamı kalmıyor.
7 yaşımda ilk ekmeğimi kazandım ve hayatım boyunca pazarlıklar yaptım. Zenginler pazarlıkta çetin ceviz. Aynı sertlikle savaşacağız onlarla.’’
Lula, size bir ütopist olarak mı görülüyor?
Olsun.
Ben onu seçiyorum ve size Powell'ı bırakıyorum.
Davos müdavimleri değişime mi uğruyor?
ABD Dışişleri Bakanı Powell'i Lula'dan önce dinlediğimizi söylemiştim.
Powell konuşmasını bitirdikten sonra kendisine üç soru soruldu.
İşte ilginç nokta burada.
Zira bu soruların üçü de Davos değil, Porto Alegre'de sorulacak sorulardı.
Burada küçük bir parantez. Lula gelecek yıl Porto Alegre'nin Hindistan'a taşınacağını söyledi.
Her neyse, sorulardan bir tanesi savaşın yol açacağı insani felaketle ilgiliydi.
‘‘Değer mi buna, milyonlarca insanı tehlikeye atıyorsunuz.’’
Soru karşısında yüzüne acıklı bir ifade oturan Powell, ‘‘Bunun hesaplarını Washington'da yapıyoruz’’ demekle yetindi.
İkinci soru ABD'nin sürekli askeri güce başvurarak neden güvenilirliliğini zedelediği yolundaydı.
Üçüncü soru ise Saddam'a karşı savaş açmak için ABD'nin elinde yeterli kanıt olmadığıydı.
Soruyu yönelten Hollandalı bankacı Hubertus Heemskerk, ‘‘Biz Avrupa'da yeterli kanıt olmadığı sürece insanları asmayız’’ dedi.
Powell'ın o anki yüz ifadesini ne yazık ki kaçırmışım.
Dünya nüfusunun yüzde 80'i kayıtdışı ekonomide
BREZİLYA Devlet Başkanı Lula'yı görmeyi bekliyordum ama Arjantin Devlet Başkanı Duhalde'yi dinlemek doğrusu sürpriz oluyor.
George Soros, Güney Afrika Maliye Bakanı Trevor Manuel, Peru'dan Özgürlük ve Demokrasi Enstitüsü Başkanı Hernando de Soto'nun katıldığı, moderatörlüğünü Newsweek editörlerinden Fareed Zakaria'nın yaptığı ‘‘Globalleşme Yol Ayırımında’’ toplantısında önce Duhalde'yi dinliyoruz.
Lula'dan pek de farklı şeyler söylemiyor.
Arjantin gibi zengin bir ülkede orta sınıfın nasıl yok olduğunu, insanların nasıl yoksullaştığını, emeklilerin gelirlerinin nasıl kırpıldığını anlatıyor.
‘‘Demokrasi tehlikeye düşmüştü. Bir haftada dört başkan değişti. Dördüncüsü bendim’’ diyor.
Duhalde'ye göre, globalleşmenin birinci aşamasında, sanayileşmiş ülkeler gelişmekte olan ülkeleri dikkate almamış.
Aynen Lula gibi korumacılığa dikkat çekiyor.
‘‘Zenginler çifte standart uyguluyor. Düşünün ki dünyadaki soya üretiminin yüzde 43'ü Brezilya ve Arjantin'in elinde. Ama tarımdaki korumacılık belimizi büküyor’’ diyor.
Trevor Manuel, bir hatanın da sanayileşmiş ülkelerde uygulanan yasaların gelişmekte olan ülkelere uygulanamayacağını iddia ediyor.
Bir ara yanımda oturan Cem Kozlu’nun büyük bir övgüyle söz ettiği Hernando de Soto, dünya nüfusunun yüzde 80'inin yani gelişmekte olan ülkelerde tam 4 milyar kişinin dünyadaki yasal ekonomik sistemin, piyasaların dışında olduklarını söylüyor.