Paylaş
Genç bilim insan geçtiğimiz yıl, anevrizma riskini arttıran genlerle ilgili buluşu nedeniyle manşetlerdeydi.
Bu yıl ise zek^a geriliğine, Parkinson ve Alzheimer hastalıklarına yol açan genlerle yine gündemdeydi.
Yale Üniversitesi Nörovasküler Cerrahi Bilim Dalı Başkanı 43 yaşındaki, Profesör Günel ve ekibi genetik bilimde başarıdan başarıya koşuyor.
Bahçeşehir Üniversitesi Rektörü Prof. Yılmaz Esmer’e göre, genç bilim insanı Nobel ödülünün güçlü adayları arasında.
Prof. Murat Günel genetik bilimin her gün yeni bir aşama kaydettiğini söylüyor.
Örneğin geçen yıl genetik şifremizdeki 3 milyar harfin okunması “emekleme”dönemindeydi.
Bu yıl tam anlamıyla patlama yapmış.
Yale Üniversitesi’nde 3 milyar harfi artık bir ayda okumak mümkün.
5 bin dolara tüm genetik şifreniz okunuyor ve siz hastalık riskini, “Alzheimer geni” mi “yoksa anevrizma geni” mi taşıdığınızı öğreniyorsunuz.
SERGEY BRİN’DE PARKİNSON GENİ
Günel’in anlattığına göre, Larry Page ile birlikte Google’un kurucusu olan Sergey Brin daha geçenlerde “Parkinson geni” taşıdığını öğrenmiş.
Dünyanın en zengin 100 kişi arasında olan Sergey Brin, şimdi tüm olanaklarını Parkinson hastalığının tedavisi için seferber etmiş durumda.
Brin’in desteklediği araştırmalar sayesinde Parkinson hastalığı belki bir gün tarihe karışacak.
Geçen yılkı konuşmamızdan,Profesör Murat Günel’in, Türkiye’de akraba evliliklerinden kaynaklanan “özürlülük” meselesiyle yakından ilgilendiğini biliyorum.
Yale Üniversitesi’nde başında olduğu Beyin Genetiği Programı, Türkiye’de yirmiye yakın üniversiteyle “akraba evliliğinden kaynaklanan gen bozuklukları” üzerinde çalışıyor.
Günel’in en büyük arzusu bunların önlenmesi.
Günel’e göre, evlilik öncesi “genetik riski” araştırmak ya da hamilelik sırasında bebeğin sağlıklı olup olmadığını anlamak artık mümkün.
Mesele “illa akraba evliliği” diyenlerin bazı testlere rıza göstermeleri.
TÜRKİYE ÜS OLABİLİR
Bu arada iyi haber şu:
Bahçeşehir Üniversitesi’nin “Genetik Biyoinformatik” bölümü lisans programı açıldı.
Bu bölüme yılda 20 öğrenci alınacak ve bunlar aynı zamanda Yale Üniversitesi’nde Prof. Günel’in bölümünde eğitim fırsatını bulacak.
Bahçeşehir Üniversitesi Mütevelli Heyeti Başkanı Enver Yücel’in çıtayı yüksek tutuyor.
“Türkiye Ortadoğu ve Balkanların genetik üssü olabilir. Biz bölüm açtık ayrıca her yıl 2 doktora öğrencisine Yale Üniversitesi için burs vereceğiz” diyor.
Kazlıçeşme’yi bırak Tarlabaşı’na bak
İSTANBUL SOS, İstanbul’un kültürel mirasına sahip çıkmak için çırpınan, çoğunluk mimar, sanat tarihçisi, İstanbul tutkunu bir avuç insanın hayata geçirdiği bir hareket.
Atlas Dergisi’nin desteğiyle İstanbul Sos bir süreden “İstanbul’a Sadakat” gezileri düzenliyor.
Geçtiğimiz aylarda “kentsel yenileme” nedeniyle sık gündeme gelen Süleymaniye, Fener-Balat, Zeyrek’e geziler düzenlenmişti.
Pazar günü bu üç yere ilaveten Tarlabaşı’na da bir gezi düzenlendi.
Hürriyet dış haberlerden eski arkadaşım, Atlas Dergisi Yayın Yönetmeni Özcan Yüksek’in beni ikna etmesiyle pazar günü Süleymaniye yerine Tarlabaşı’nda buldum kendimi.
Tarlabaşı’nın bir bölümü aynen Fener-Balat’ta olduğu gibi “yenileme” için Çalık Grubu’na verilmiş.
Mimar Sinan Üniversitesi öğretim görevlilerinden Yardımcı Doçent Alp Sunalp’ın rehberliğinde yıkılması planlanan binaları gezdik.
Taksim’in birkaç adım ötesinde nasıl yoksul hayatlar olduğunu gördük.
SERGİDEKİ BİNA YIKILACAK
Yıllardan beri Tarlabaşı üzerinde çalışmalarını sürdüren Alp Sunalp’ın gösterdiği binalar arasında gayet iyi durumda olanları da var.
Hattabunlardan iki tanesi, 2010 İstanbul Ajansı’nın desteğiyle geçtiğimiz aylarda açılan “İstanbul’un Rum Mimarları” sergisinde yer almış.
Rum mimar Dimitri Georgiades’in isminin yazılı olduğu plaket gri-pembe binanın üzerinde duruyor.
“Yenileme” diye 19. yüzyılın yarısında yapılmış bu binaların yok edileceğine inanmak zor.
Amsterdam 16. yüzyıl, 17.yüzyıldan kalan binalarını bile nasıl özenle korumuş.
Fener-Balat, Süleymaniye, Zeyrek ve Tarlabaşı’ndaki evleri yıkmak, bir şehrin belleğine ihanet değilse ne?
Binalarda oturanların yaşadıkları dram ise ayrı bir mesele.
ÇOCUK İŞÇİLİĞİ YASAK DEĞİL Mİ?
Ev sahiplerine binaları terk etmeleri için verilen paralar değerin çok altında.
Beş katlı 150 yıllık bir ev gezdik.
Bakımsızlıktan dökülen evin sahibi, evine biçilen değere “komik” gözüyle bakılıyordu.
Tarlabaşı’nda gezdiğimiz sokaklarda çoğunlukla Romanlar, Güneydoğu’da boşaltılan köylerden gelenler, doğulular ve Afrikalı göçmenler oturuyor.
Kiralar 300, 400 lira civarında.
Geçtiğimiz yıl Van’dan göç eden bir ailenin 10 yaşındaki kızı hiç okula gitmemiş.
İstanbul’a gelince bir konfeksiyon atölyesinde çalışmaya başlamış.
Bu ülkede “çocuk işçiliği” yasak değil miydi?
Belediyenin hizmet için sanki hiç girmediği Tarlabaşı’nda gördüklerim, duyduklarımla şok olmuş vaziyette Taksim’e çıktığımda Başbakan Erdoğan’ın
Kazlıçeşme mitingi için anonslar yapılıyordu.
Paylaş