Yasmine Ghata ilk romanıyla Fransa’da ünlü olmuş.Romanının adı ‘Hattatların Gecesi’.
1975 doğumlu yazarın, Doğu’yla bir ilişkisi olduğunu ele veren bir ad.
O ilişkinin ne olduğunu Yasmine Ghata’nın bu hafta İstanbul’daki Fransız Kültür Merkezi’nde yaptığı konuşmadan öğreniyorum.
Yasmine Ghata’nın babaannesi Rikkat Kunt, Cumhuriyet sonrası dönemin ünlü hattatlarından.
Rikkat Kunt hat sanatında zirveye ulaşmış bir isim.
Yasmine Ghata, bu babaanneyle ilgili pek az şey biliyor.
Çünkü babası daha altı yaşındayken annesi Rikkat Kunt’tan ayrılmak zorunda kalmış.
Yasmine de doktor olan babasını altı yaşındayken kaybediyor.
‘6 yaşında iken babamı kaybedince Türk ailemle tüm bağlantımı yitirmiş oldum’ diye anlatıyor.
Tanımadığı bir babaanne, hatırlamakta zorlandığı bir baba.
Yasmine Ghata, büyüdüğünde bu boşluğu ya da boşlukları Osmanlı sanatına sarılarak doldurmaya çalışıyor.
‘Kimi zaman bir çiniye dokunmak bile bana iyi geliyordu.’
Sorbonne Üniversitesi’nde sanat tarihinden sonra yüksek lisansı İslam ve Osmanlı sanatı üzerine.
Osmanlıca okumayı, yazmayı öğreniyor.
Hat sanatında uzmanlaşıyor.
LOUVRE’DAKİ KARŞILAŞMA
‘Yeryüzündeki varlığım sanki bu öğrendiklerimle anlam kazanıyordu, kişiliğim böyle şekilleniyordu’ diye anlatıyor.
Sonra günün birinde Yasmine Ghata, Louvre Müzesi’nde sergilenmekte olan SakıpSabancı koleksiyonundan ‘Osmanlı Hat Levhaları’ sergisini geziyor.
Bakışları, altın yaldızlı girift bezemelerin çerçevelediği Osmanlıca bir şiire takılıyor.
Hattatın adını rahatlıkla okuyabiliyor: Rikkat Kunt.
O andan itibaren babaannesiyle ilgili her şeyi öğrenmek istiyor çünkü bildiği tek şey onun sanatçı olduğu.
Evinde onun incecik fırçasıyla boyadığı fildişi bir kutusu var.
‘Rikkat Kunt ile Louvre Müzesi’nde karşılaştıktan sonra onu daha iyi tanımak için bilimsel bir araştırmaya girişebilirdim, onunla ilgili bir tez hazırlayabilirdim ama ben roman yazmayı yeğledim’ diyor.
Romana yöneliyor çünkü annesi en az Türk babaanne kadar karizmatik biri: Lübnanlı şair ve yazar Venus Khoury Ghata.
Evlerinde daima edebiyat, şiir konuşulurmuş.
Ama romanı seçmesinin bir nedeni daha var.
Ailesiyle ilgili gerçeklerle yüzleşmekten, oğlunu bırakan babaanneyi yargılamaktan kaçmak.
‘Annem daima babamın annesiz büyüdüğünü anlatırdı. Rikkat Kunt’un neden oğlundan ayrılmak zorunda kaldığını bilmezdim ama onun haklı bir gerekçesi olduğunu düşünmek isterdim’ diye anlatıyor.
BOŞANMANIN BEDELİ
Rikkat Kunt neden altı yaşındaki oğlundan ayrılmış?
Neden çocuğun babasıyla Lübnan’a gitmesine izin vermiş?
Romana göre, hattat sanatçısı kendisini sürekli aldatan, kız kardeşine sarkıntılık eden ikinci kocasından boşanmak istemiş.
Kocası ancak oğlunu yanına almak koşuluyla boşanmaya yanaşmış.
1945 yılında babanın oğlunu geri göndereceğinden emin Rikkat Kunt çocuğundan ayrılıyor.
Ama baba oğlunu göndermiyor ve onunla Lübnan’a yerleşiyor.
Orada ismini ve dinini değiştiriyor.
‘Romanı babaannemin ağzından yazarken iki bellek uydurdum. Biri babaannemin, diğeri babamın.’
İlk romanıyla geçtiğimiz yıl Fransa’nın önemli edebiyat ödüllerinden Renaudot Ödülü’ne aday gösterilen Yasmine Ghata’yı en fazla romanının Türkçe’ye çevrilmesi mutlu etmiş.
‘Çünkü belki ilk kez babamla aramda gerçek bir bağ oluştu’diyor.