Paylaş
IPCC geçtiğimiz eylül ayında, raporunun ilk bölümünün küresel ısınmanın kanıtlarını sunmuştu.
Mart ayındaki ikinci bölümde ise küresel ısınmanın etkilerine değinmişti.
Geçtiğimiz hafta Boğaziçi Üniversitesi’ne tartışılan bu ikinci bölümündeki Türkiye tespitlerine Dış Haberler Müdürümüz Nilgün Tekfidan, önceki günkü yazısında etraflıca değindi.
Okumanızı öneririm.
Çok yazılıp çizildi ama tekrarlamakta yarar var.
2000 ile 2010 yılları arasında sera gazlarının yıllık artış oranı ortalama yüzde 2.2.
Oysa 2000 yılından önce bu artış yüzde 0,4 olarak hesaplanıyordu.
Böyle giderse kritik eşik olarak görülen 2 derecelik ısınma 2030 yılından itibaren aşılacak.
Hesapsız tüketimin, vahşi büyümenin, kentleşmenin bedeli ağır.
IPPC’nin 5. raporunun son bölümü net bir mesaj veriyor:
“Küresel ısınmanın önüne geçecek tek şey ekonomik devrim”.
Rapora katkıda bulunan bilim insanlarının ortak görüşü şöyle:
“Ekonomideki tüm sektörler başta enerji, ulaşım, tarım, inşaat kendi devrimlerini gerçekleştirmek zorundalar”.
Enerji verimliliğinden, geri dönüşüme kadar uzanan, teknolojiyi de kapsayan geniş bir yelpazeden söz ediyoruz.
Siyasilere de yol haritası anlamında olan IPPC’nin söz konusu çalışması, hükümetler harekete geçmediği takdirde ekonomik faturanın daha ağır olacağı uyarısında bulunuyor.
IPPC, 2007 yılında yayınladığı raporda da aynı uyarıda bulunmuştu.
Bir yıl öncesine gidersek, yani 2006 yılında, İngiliz ekonomist Sir Nicholas Stern “Stern Raporu” diye bilinen raporunda, 10 yıl zarfında acilen önlem alınmadığı takdirde küresel ısınmanın dünya ekonomisine maliyetinin 5,5 trilyon euro olacağını iddia etmişti.
Ancak araya 2008 ekonomik krizi girince Stern Raporu unutuldu.
IPPC uzmanlarının 2007 yılında yaptıkları uyarılar da öyle.
Şimdi, ABD ekonomisi toparlanırken, Avrupa ekonomisi ise iyileşme belirtileri gösterirken IPPC’nin bu son uyarılarının dikkate alınıp alınmayacağını hep birlikte göreceğiz.
Ytong küresel ısınmayı politikacılara anlatıyor
GEÇENLERDE İstanbul’da inşaat sektörünün en bilinen markalarından Ytong’un global CEO’su Jan Buck-Emden ile sohbet fırsatını bulmuştum.
50 yıllık şirket küresel ısınma konusunda oldukça hassas.
Jan Buck-Emden’in verdiği bilgiye göre, Ytong, Almanya’da 2 derece eşiğinin aşılmaması için kurulmuş olan “2 Derece Vakfı”nın üyeleri arasında.
Vakıf küresel ısınmaya karşı önlem alınmadığı takdirde neler olup biteceğini, nasıl bir ekonomik bedel ödeneceğini politikacılara anlatma misyonunu üstlenmiş.
Siyasi kararlılık, iklim değişimine karşı sürdürülecek mücadelenin kilit noktalarından biri.
Ne yazık ki “2 Derece Vakfı”nın Türkiye’de çalışmaları yok.
Ytong’un sürdürülebilirlilik adına çalıştığı başka bir alan ise geleceğin mega şehirleri.
Şirketin “mega şehir” çalışmalarının İstanbul’u kapsayıp kapsamadığını sordum elbette.
Şimdilik kapsamıyormuş.
Oysa çılgın projeleriyle nereye doğru gideceği hesaplanmayan İstanbul üzerinde çalışılmaya değer bir mega şehir.
Berlin’de 40’a yakın bilim insanının çalıştığı bir Ar-Ge merkezine sahip olan ve cirosunun yüzde 5’ini Ar-Ge’ye ayıran Ytong teknolojiye ağırlık vererek geleceğe hazırlanıyor.
Jan Buck-Emden ile sohbet davetinin ev sahibi Türk Ytong Genel Müdürü Gökhan Erel’in verdiği bilgiye göre, ısı yalıtımını sağlayan Ytong malzemeleriyle yapılan evlerde 50 yıl boyunca 10 milyar doları aşkın bir enerji tasarrufu sağlanmış.
Oldukça önemli bir rakam.
Paylaş