Korkusuzca sorgulayan öğrenciler yetiştirelim

KADERİN cilvesi.

Haberin Devamı

Sırayla her yıl kültür, eğitim ve sağlık dallarında verilen Vehbi Koç ödülü, bu yıl yeni eğitim yasası tasarısını hararetle tartıştığımız günlerde eğitime verildi.
11. Vehbi Koç ödülünün sahibi, “Hocaların Hocası” diye bilinen Türkiye’nin en kıdemli siyaset bilimcisi
91 yaşındaki Prof. Nermin Abadan Unat oldu.

Türkiye’de ilk kez kadın, göç ve kamuoyu konularına dikkat çeken Nermin Abadan Unat kuşkusuz “eğitim” dediğimizde kulak vermemiz gereken biri.
Hayatına kısaca özetlemek gerekirse, Viyana’da doğmuş, ailesiyle Türkiye’ye göç etmiş ve babasının ölümünden sonra annesiyle Budapeşte’ye yerleşmiş.
Türkçeyi çok az bildiği halde 14 yaşında “parasız” okumak için tek başına Türkiye’ye dönmüş.

Gazeteci-yazar Hıfzı Topuz’un ödül gecesi kısa tanıtım filminde belirttiği gibi, Nermin Abadan Unat, vatanını, dilini kendi seçiyor.

Hukuk eğitiminin yanı sıra iletişim ve sosyoloji alanlarında da uzman.

Yine tanıtım filminde Prof. İlber Ortaylı “Nermin Hanım o kadar enerji doluydu ki onu gören herkes koşmak zorunda kalıyordu” diye anlatıyor.

YÜZDE 60’I MATEMATİK BİLMİYOR


Ödülü aldıktan sonra kısa bir konuşma yapan Prof. Unat’ın eğitimle ilgili şu sözlerinin altını çizmek gerek:
“Korkusuzca soru soran, sorgulayan, merak eden öğrenciler yetiştirmeliyiz”.

Bu satırları kaleme aldığım sırada kulağım televizyondaki yeni eğitim tasarısı tartışmasında.

Eğitim Reformu Girişim Koordinatörü Batuhan Aydagül, “15 yaşındaki çocukların yüzde 60’ı matematik problemi çözemiyor” diyor.

Eğitim sistemimiz “kaliteli müfredat” açısından sorunlu.

Esas buna eğilmemiz gerekirken kesintili mi kesintisiz mi tartışmalarında boğuluyoruz.

Tekrar Vehbi Koç ödülüne dönersek Profesör Dr. Nermin Abadan Unat, Güney Kore örneğini veriyor.

1950’lerde Türkiye ile Güney Kore eğitimde aynı saflarda.

Bugün Güney Kore’de liseyi bitirmeyen öğrenci oranı yüzde 2.

Türkiye’de yüzde 58.

100 BİN DOLAR İLE YENİ VAKIF


Nermin Abadan Unat, “Yeni eğitim tasarısını duyduğumda dehşet içersinde kaldım. 6-16 yaşlarındaki çocukların kesintisiz okumaları gerekir” diyor.
“İlk dört yıldan sonra çocukları kendi kaderlerine mi terk edeceksiniz? Hangi çocuk 10 yaşında ne istediğine, ne yapacağına karar verebilir? Meslek eğitimi derken çocuk işçiler göreceğiz” diye ilave ediyor.

Dediği gibi bilinçli anne-baba çocuklarının eğitimi için ellerinden ne gelirse yapacak.

Ama aynı şeyi yoksul aileler için, kırsalda yaşayan aileler için söylemek mümkün mü?

Yeni eğitim tasarısı meclisten geçerse, bunun en büyük bedelini Unat’ın da işaret ettiği gibi yoksullar ödeyecek.

Kızlar ve engelliler de öyle.

Bu yıl 100 bin dolarlık Vehbi Koç ödülü eğitimle ilgili yeni bir vakfa da vesile oluyor.

Nermin Abadan Unat, kazandığı ödül ile eğitime katkı sağlayacak “Nermin-Yavuz Abadan Vakfı’nı kurmaya hazırlanıyor.

Haberin Devamı

4+4+4 öğretmen açığını büyütüyor

Haberin Devamı

VEHBİ Koç Vakfı Yönetim Kurulu Başkanı Semahat Arsel’in geçirdiği kalça kırığı ameliyatı nedeniyle katılamadığı ödül töreninden önce ödülün 2012 seçici kurulu üyelerinden Prof. Ziya Selçuk ile ayaküstü sohbet ettik.

Eski Talim Terbiye Kurulu Başkanı Selçuk, benim gözümde Türkiye’nin en değerli eğitimcilerinden biri.

Bakın ne diyor?

“Türkiye’de halen 126 bin öğretmen ile 160 bin derslik açığı var. Bu 4+4+4 yasanının getireceği sistemle ilave 64 bin dersliğe ihtiyaç olacak. Öğretmen ihtiyacı da çoğalacak. Bunları nasıl karşılayacaksınız?”

Diyelim tasarı meclisten geçti bu açıkları kapatmak kolay mı?

Profesör Selçuk’un dikkat çektiği başka bir nokta mesleki eğitimle ilgili.

Mesleki eğitim yaşı artık Batı’da daha yukarı çekiliyor.

Çünkü artık basit bir sanayi toplumunun değil, dijital bir çağa geçmiş sanayinin ihtiyaçlarına cevap veren gençler aranıyor.

Prof. Selçuk, “Bir fayans ustasının bile bugün bilgisayardan anlaması gerekiyor” diyor.

14-15 yaşlarında mesleki eğitime başlayan Almanya, uluslararası eğitim istatistiklerinde geri sıralara düşmeye başlayınca uyguladığı sistemden vazgeçmeye başlamış.

Prof. Selçuk’u dinledikçe çocuklarımıza daha çok üzülüyorum.

Geçen yaz aylarında talihsiz bir “kentsel dönüşümden” geçmekte olan Tarlabaşı’nı gezerken, Van’dan göç etmiş 12 yaşındaki kız gözümün önüne geliyor.
Hiç okula gitmediği için okuma-yazma bilmeyen bu kız çocuğu, bir tekstil atölyesinde çocuk işçi olarak çalışıyordu.

Bu ülkenin bazı çocuklarının aynı kaderi paylaşmalarına gönlünüz razı mı? 

Yazarın Tüm Yazıları