Paylaş
Bir dönem ABD’de ünlü mimarlık bürolarında mühendis ve proje yöneticisi olarak çalışan Dr. Erten Amerikalılardan bir de “Sürdürülebilir Mimarlık” ödülü kazanmış.
ABD’den döndükten sonra “kadın girişimci” olarak kurduğu Turkeco İnşaat Şirketi “yeşil bina” sertifikaları veriyor.
Turkeco bu arada daha yeni yeni Avrupa Birliği 7. Çerçeve programından Türkiye’nin iki yeşil binasını değerlendirme projesini kazanmış.
Bunun sevincini yaşayan Duygu Erten, “Sanırım Avrupa Birliği ortak bir yeşil bina sertifikasyonuna gidecek. Bunun alt yapısını hazırlıyor” diyor.
Van’daki ikinci depremde kağıttan şato gibi yerle bir olan Bayram Oteli felaketi görüntülerini televizyondan izledikçe binaların çevreye uyumunu, enerji verimliliği gibi şeyleri göz önüne alan “Yeşil Binalar Sertifikası” fazlasıyla ütopik mi diye düşünmüyor değilim?
Ne ki mimaride dünyada gidiş bu yönde. Her neyse, esas değinmek istediğim nokta “Yeşil Bina Sertifikası” değil. Konumuz Dr. Erten’in geçtiğimiz hafta Kiev’de katıldığı bir toplantı.
TÜRK MÜTEAHHİTLERE NASIL GÜVENECEĞİZ
Birinci Van depreminden birkaç gün sonra Alman Çevre Bakanlığı’nın davetiyle Kiev’de “enerji verimliliği” toplantısına katılan Duygu Erten inşaat sektöründeki “yeşil dönüşümü” anlatmış.
Konferansın soru-cevap bölümüne gelince karşısına şöyle bir yorum çıkmış:
“Van depreminde evlerin büyük zarar gördüklerine tanık olduk. Şimdi Kiev’de iş yapan Türk müteahhit şirketleri konusunda kafamızda soru işaretleri var.”
Dr. Erten, “Bu soru karşısında şaşırmadım değil. Ancak belli ki Van görüntüleri Türk inşaat sektörünün imajını da zedelemiş” diyor.
“Ben dilim döndüğü kadar uluslararası müteahhitlik projelerine imza atan şirketlerimizin ülkenin önde gelen şirketleri olduklarını anlattım. Keşke yolları Van’a düşmüş olsaydı. O zaman böyle görüntülerle karşılaşmayacağımızı söyledim” diye ilave ediyor.
Van deprem görüntülerinin, çeşitli coğrafyalarda büyük başarıları imza atmış Türk müteahhitlik şirketlerinin güvenirliliklerine gölge düşürmüş olması üzücü.
Ama Ukraynalıların kafasının karışık olmaması mümkün mü?
Bir yanda uluslararası müteahhitlik başarılarımız, diğer yanda Van’daki o feci enkazlar.
Bu arada tam bayram öncesi Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin açıkladığı “Rüşvet Verenler Endeksi”in ortaya koyduğu gerçeği hatırlatayım.
Dünyada en “kirli” olarak algılanan iki sektör var:
Biri kamu ihaleleri, diğeri inşaat sektörü.
Diğer ülkeleri bilmem ama bizde inşaat sektöründe “rüşvet” öldürüyor.
DEF’in ‘Cinsiyet Uçurumu’ raporunda kadın girişimcilerimizin adı yok
BAYRAM öncesi uluslararası kuruluşlardan peş peşe gelen “notlar” arada kaynadı gibime geliyor.
Yukarıda sözünü ettiğim Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin “Rüşvet Verenler Endeksi”nde Türkiye 28 ülke arasında 21. sırada.
Yani rüşvet deyince alnımız ak değil.
İkinci karne, Sedat Ergin’in iki gün ayrıntılı bir şekilde yazdığı UNDP’nin. “İnsani Gelişme Endeksi”.
Bu endekste 187 ülke arasında 92. sıradayız.
Ayrıntılı değinmek istediğim ve yine parlak olmayan bir üçüncü karne ise Dünya Ekonomik Forumu’nun “Küresel Cinsiyet Uçurumu” raporu.
Bu yıl altıncısı yayınlanan raporda Türkiye 135 ülke arasında 122. sırada.
DEF, raporda Türkiye ile ilgili yorumunda geçen yıla göre küçük bir iyileşmeden söz ediyor.
Geçen yıl 126. sıradaydık hatırlatmak gerekirse.
Bu yıl “kadının durumunun” bizden kötü olduğu ülkeler sırasıyla şöyle:
Mısır, Suriye, İran, Nepal, Umman, Benin, Fas, Fildişi Sahili, Suudi Arabistan, Mali, Pakistan, Çad ve Yemen.
MİLİMETRİK İYİLEŞME
Daha önce de yazmış olduğum gibi Dünya Ekonomik Forumu raporunu hazırlarken dört başlık üzerinde duruyor.
Ekonomik hayata katılım, siyasi hayata katılım, eğitim ve sağlık.
Bu dört başlık arasında en kötü skorumuz “ekonomik hayata katılım” alanında.
Bu alanda 135 ülke arasında ancak 132. sıradayız.
Diğer yıllarla karşılaştırdığımda eğitim, sağlık, siyasi katılımda “milimetrik” düzelmeler olduğu halde bu alanda sürekli geriye gidiyoruz.
Ancak raporun Türkiye bölümünde detayları incelediğimde bir şey dikkatimi çekti. Ekonomik katılımda “kadın girişimcilerin” yanında bir çizgi var. “Kadınların banka kredilerine ulaşma” şıkkının karşısında da bir çizgi görünüyor.
Biliyoruz ki kadın girişimcilerimizin sayıları günden güne artıyor. Örneğin Garanti Bankası’nın kadın girişimcilere kredi kampanyası yıllardır sürüyor. O halde bu çizgilerin anlamı ne?
İSTATİSKİ VERİ YOK
Bunu dün KAGİDER Başkanı Gülten Türktan’a sordum. Mesele şu:
Kadın girişimcilerimizle ilgili resmi istatistiki veriler yok. Dolayısıyla DEF’in raporunda maalesef düz bir çizgi halindeler.
Türktan, “Bir devlet kurumunun verileri bir araya getirmesi gerek. Bizim bunu tek başımıza yapmamız mümkün değil. Kadından sorumlu eski Devlet bakanı Aliye Kavaf’tan bu konuda yardım istemiştik” diyor.
Kadın girişimciliği ne zamandır üzerinde en fazla durduğumuz konulardan biri.
DEF’in raporunda onlara yer verilmemesi kimin kabahati?
Paylaş