Paylaş
Geçenlerde Niyazı Önen ile DESAD’ı konuşmak üzere buluştuk.
Ama tabii ki sohbet Dardanel’in Ülker tarafından satın alınmasına kadar uzandı.
DESAD’dan başlarsak, bu derneğin üyeleri arasında deniz ürünleri sanayicilerinin önemli bir bölümü (Dardanel-Kerevitaş-Alarko-Amati-Pınar Balık-Kocaman) var.
2005 yılında kurulmuş olan dernek için Önen “Biz denizlerin TÜSİAD’ıyız” diyor.
Peki Türkiye’nin önde gelen deniz ürünleri sanayicilerini çatısı altında toplayan DESAD’ın
amacı ne?
Önen bununla ilgili “Öncelikli hedef Türkiye’de balık tüketiminin artması. Avrupa Birliği’ne oranla üçte bir daha az balık tüketiyoruz” diyor.
Avrupa Birliği’nde kişi başı yılda 26 kilo balık tüketilirken, biz sadece 8 kilo tüketiyoruz.
Japonları merak ediyorsanız kişi başı yılda tükettikleri balık miktarı 75 kilo.
Üç tarafı denizle çevrili bir ülke için parlak bir tablo değil.
Balık ihracatında da son yıllardaki büyük atılıma rağmen diğer oyunculara göre hayli gerideyiz.
2011 ihracatımız 450 milyon lira, küçücük Norveç’in ihracatı ise 7 milyar dolar.
İKİLİ ANLAŞMALARLA MÜMKÜN
Önen, “Çin’in balık ihracatı 10 milyar dolar. Türkiye’nın balıkçılık filosu büyük. 12 metrenin üzerindeki tekne sayısı 5 bin kadar. Av yasağı döneminde bunlar limanda yatıyor” diyor.
DESAD’ın önerisi şu:
İkili anlaşmalarla balıkçı teknelerimize uluslararası sularda avlanma olanakları yaratılsın.
Önen’in verdiği bilgiye göre, Çin, İspanya, Rusya, Fransa, İzlanda, Portekiz, Norveç ikili anlaşmalar sayesinde Afrika’nın doğu ve batı sahillerinde avlanabiliyorlar.
“Karadeniz’deki büyük balıkçı tekneleri Angola, Gine, Moritanya sahillerinde avlanabilirler” diyor.
Türk balıkçılarına Afrika açılımı neden olmasın?
Av yasağı başlarken “Lüfer Koruma Timi”nin dün paylaştığı bilgiler, İstanbullu balıkçıların verimsiz bir sezonu borç harç içersinde kapattığını ortaya koyuyor.
İstanbul’da sadece palamut balığının 40 yılda yüzde 90 oranında azaldığını düşünürseniz “açılım” şart gibi.
BALIKÇILIK BAKANLIĞI KURULSUN
Önen’e dönersek, dediği gibi balıkçılık sektörünün “katma değeri” yüksek bir sektör.
Üstelik yılda yüzde 20 büyüyor.
Diğer yandan denizlerimiz gün geçtikçe can çekişiyor, balıklarımız tükeniyor.
Dolayısıyla DESAD’ın bir başka hedefi, denizlerimizle ve balıkçılıkla ilgili politikaların belirlenmesi için acilen Balıkçılık Bakanlığı’nın kurulması.
Önen’e göre, Tarım Bakanlığı bünyesinde geçtiğimiz haziran ayında kurulan Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğü “olumlu bir adım” ama yeterli değil.
Dünyada Balıkçılık Bakanlığı bulunun 15 kadar ülke mevcut ki bunların arasında Japonya Fransa, Kanada, Norveç gibi gelişmiş ülkelerin yanı sıra Umman, Moritanya gibi ülkeler de dahil.
Ülker, Dardanel’i aldı mı, almadı mı?
GEÇEN Aralık ayında Ülker’in de çatısı altında olduğu Yıldız Holding ile ADM Capital’in (Asia Debt Management Hong Kong Limited) Dardanel’i satın aldıklarını duymuştuk.
Önen’in verdiği bilgiye göre, satışta “dananın kuyruğu” önümüzdeki günlerde kopacak.
“Satış süreci iki yıldan beri devam ediyor. Yüzde 15 hissenin bizde kalmasına karar verildi. Rekabet Kurumu satışa onay verdi. Ne ki, söz konusu iki grubun bankalarla görüşmesi sürüyor. Sürecin uzamasından bende mutsuzum” diye konuşuyor Önen.
Filmi geriye sararsak, Dardanel 2000’li yılların başında bankalardan aldığı krediler nedeniyle ciddi bir krize girmişti.
Niyazi Önen, hiç kuşku yok ki meşhur “Ton, Ton Dardanel Ton” reklamıyla ton balığını Türklere sevdiren kişi.
1990’lı yılların başında televizyon reklamlarına başlamış.
Önen, Dardanel’in televizyonlara ödediği reklam parasının 60 milyon doları bulduğunu söylüyor.
2003 yılına gelince şirketin borcu 40 milyon dolar.
“2003 yılından sonra tek kuruş kredi almadık. Borç büyüyerek katlandı ve bugün 115 milyon dolara ulaştı” diyor.
Dardanel’in krize girmesinin nedenleri arasında Avrupa Birliği’nin Türkiye’den ithalata yüzde 24 vergi uygulaması.
“2000’li yıllarda Avrupa’ya balık ürünleri ihracatının yüzde 80’nini gerçekleştiriyorduk. AB’nın koyduğu verginin haksız olduğunu anlatmak için hukuki yollara başvurduk. Nitekim birkaç yıl sonra vergi kaldırıldı ama artık çok geçti” diye anlatıyor.
Anladığım kadarıyla şimdi Yıldız Holding ile ADM Capital alacaklı bankalardan indirim talebinde bulunuyorlar.
Niyazi Önen “Yıldız Holding bankalarla anlaştığı takdirde el sıkışacağız. Yoksa yollarımızı ayıracağız” diye konuşuyor.
Peki satıştan vazgeçilirse ne olacak?
“O zaman bankalardan borçların yeniden yapılandırılmasını isteyeceğiz. Anadolu’da tüm illere bayilikler vereceğiz” diyor.
İki yıl önce Kerevitaş’ı satın almış olan Yıldız Holding, Dardanel gibi önemli bir markadan vazgeçer mi?
Önümüzdeki günlerde bu sorunun cevabını alacağız.
Paylaş