Paylaş
Dolayısıyla bugün önemli gördüğüm iki konuyla devam edeceğim.
İnönü Üniversitesi Turgut Özal Tıp Fakültesi’nin karaciğer naklindeki başarısı ve kazılarını İtalyan arkeologların sürdürdükleri Aslantepe Höyüğü.
Karaciğer naklinde Avrupa’da birinci, dünyada ise ikinci olan Karaciğer Nakil Enstitüsü’nü üniversite rektörü Profesör Cemil Çiçek ile gezerken ekibiyle bu rekora ulaşan Profesör Sezai Yılmaz ile de tanışma fırsatını bulduk.
Prof. Sezai Yılmaz, ameliyatlarına 2002 yılında başlamış.
Ekipteki 10 cerrah arkadaşıyla aynı gün içersinde 5 nakil ameliyatı gerçekleştiren Profesör Yılmaz bir süre ABD’de kalmış.
“Ameliyat artık bizim yaşam biçimimiz” derken 2013 yılında 350 ameliyat hedeflediklerini söylüyor.
Nihai hedef yılda bin ameliyat.
Nakil ameliyatlarının yüzde 80’i canlıdan canlıya yapılıyormuş.
Yılmaz, ilginç bir noktaya değiniyor:
Türk insanı hiç düşünmeden sevdiği için donör olabiliyor ancak ölmüş bir yakınından organ bağışına razı olmuyor.
Polonya’dan Pakistan’dan gelen doktorları, artık gözü kapalı yaptıkları karaciğer nakil ameliyatları konusunda eğiten Prof. Yılmaz’ın verdiği bilgiye göre karaciğer nakil ameliyatı ABD’de 600 bin dolar, Türkiye’de ise 100 bin lira.
“Biz neden dünyanın karaciğer nakil merkezi olmayalım” diye soruyor.
Halen hastaların yüzde 10’u yabancı ancak 2014’te Karaciğer Nakil Hastanesi’nin devreye girmesiyle bu sayı rahatlıkla katlanabilir.
160 yataklı, 12 ameliyathaneli bu hastane dünyada sadece bir tek organ naklinin yapıldığı ilk hastane olacak.
İnönü Üniversitesi Tıp Fakültesi’nin bu başarısına değindiğim ilk yazıdan sonra bir okurdan sitem dolu bir mesaj aldım.
“Bu fakülteyi bugünlere getiren İnönü Üniversitesi eski rektörü Profesör Dr. Fatih Hilmioğlu’dur. Biraz kadirşinaslık diliyorum” diyor.
Okurum haklı tabii ki...
Halen Silivri’de tutuklu olan Profesör Hilmioğlu’nu “karaciğer nakil ameliyatlarını” yazarken anmadan geçmek insanlığa sığmaz.
Yazarımız Sedat Ergin, kendisine karaciğer kanseri başlangıcı tanısı konmuş olan Profesör Hilmioğlu ile ilgili 13 Şubat 2013 tarihinde ayrıntılı bir yazı yazmıştı.
İlk medeniyet Aslantepe mi?
MALATYA’nın Orduzu beldesinin sınırları içinde kalan Aslantepe Höyüğü’yle ilgili bu iddiayı ortaya atan Roma La Sapienze Üniversitesi öğretim görevlisi Profesör Dr. Marcela Frangipane.
Prof. Frangipane, yaklaşık bir yıl önce Roma Büyükelçiliği’nde bilim insanlarına verdiği “Anadolu ve Devletin Doğuşu” adlı konferansta “Medeniyetin doğuşu Mezopotomya’da değil Anadolu’da” demiş.
Bu iddiasına kanıt olarak 37 yıldan beri kazılarını sürdürdüğü Aslantepe Höyüğü’de bulunan sarayı, dünyanın ilk bürokrasisine işaret eden arşivleri göstermiş.
Anladığım kadarıyla bu iddiasına bazı itirazlar olmuş.
Aslantepe Höyüğü’nü, Prof. Frangipane’nin ekibinden Francesa Balossi ile gezdik.
Kerpiç saray kalıntılarını gezerken iki küçük çocuğu peşine takılan Francesa Balossi, 13 yıldan beri her yıl iki ay Aslantepe’ye geliyor.
Türkçeyi oldukça akıcı bir şekilde konuşuyor.
Verdiği bilgiye göre, Aslantepe Höyüğü 3 bin 300 yıl öncesine dayanıyor.
Kazırlarda bronz kılıçlar, mühürler, içlerinde üzüm, mercimek, buğday kalıntıları olan kap kacak, takılar çıkmış.
Üzerinde gümüş kakmaları olan dünyanın ilk bronz kılıçları daha sonra Malatya Arkeoloji Müzesi’nde gördük.
Aslantepe Höyüğü beni oldukça heyecanlandırdı.
3 bin 300 yıl öncesinde burada yaşayanlar kimler sorusunun cevabı havada zira bilinmiyor.
“Aslantepeliler diye adlandırıyoruz burada yaşayanları” diyor Balossi.
Bulunan kemikler üzerinde DNA çalışmaları devam ediyor ve Aslantepelilerin kimlerle akraba oldukları ortaya çıkacak.
Son 2 ay içinde çoğunlukla Japon ve Koreli olmak üzere sadece 350 yabancının ziyaret ettiği Aslantepe kuşkusuz daha çok ilgiyi hak ediyor.
Paylaş