Uzaydan görülebilen dev heykellerini yaptığı yerlerden biri de Kapadokya’ydı. Rogers buradan öyle etkilenmiş ki 5 heykel daha yapmayı planlıyor.
Andrew Rogers, Avustralyalı bir heykeltıraş. 1980’li yıllarda başarılı bir finans uzmanı iken her şeyi yüzüstü bırakıp sanata yönelmiş.
Aynen ünlü Fransız ressam Gauguin gibi sanatının peşinde yollara düşmüş.
Rogers’ın 1990’lı yılların sonunda giriştiği ve tüm kıtalara yaydığı dev projesinin adı "Hayatın Ritimleri".
Şimdiye kadar Şili, Bolivya, Sri Lanka, Avustralya, İzlanda, İsrail, Çin ve Türkiye’de taş ve kayalardan yaptığı devasa heykelleri uzaydan da görmek mümkün.
Projenin ana felsefesi şu: Hayatın özü aynı ama ritimleri ayrı.
Tarihten günümüze uzanan farklı ritimleri, yaşamları ve sembolleri geleceğe taşımanın en iyi yolu "anıtsal bir zincirle" dünyaya kalıcı iz bırakmak değil mi?
Dolayısıyla Rogers’ın, çoğunlukla çöllerde, dağlarda, çorak alanlarda gerçekleştirdiği projelerinde daima "Hayatın Ritimleri" adını verdiği heykeli var.
Bu devasa heykel kıtaları, insanları birbirine bağlayan bir sembol.
Bunun yanı sıra, aynı mekanda yerel halkın seçtiği bir figürün heykeli yapılıyor.
HAYATIN RİTİMLERİ VE ATKapadokya’da örneğin, "Hayatın Ritimleri"nin yanı sıra bir at figürü seçilmiş.
Kapadokya üzerinde yapılan balon uçuşlarının güzergáhı bile bu müthiş etkileyici heykelleri görmek için değiştirilmiş.
Andrew Rogers geçenlerde İstanbul’daydı.
Garanti Bankası’nın yeni binası için ısmarladığı "Hayatın Ritimleri" heykelinin bronz versiyonunu teslim etmek için gelmişti.
Bu arada söylemeyi unuttum.
Sanatçının bronz heykelleri dünyanın önde gelen şehirlerini de süslüyor.
Sanata verdiği önemi daima takdir ettiğim Garanti Bankası da böylelikle Rogers’ın bir heykelini İstanbul’a armaan etmiş oluyor.
Avustralyalı heykeltıraş ile konuştuklarımıza dönersek.
Kapadokya’yı görüp etkilenmeyen var mı acaba?
Rogers öylesine etkilenmiş ki, orada beş heykel daha yapmayı planlıyor.
Kapadokya’da çekmiş olduğu fotoğrafları gösteriyor.
Erkek, kadın, çoluk çocuk herkes ya taş topluyor ya taşları diziyor.
Projesinde 250 ila 300 kişi çalışmış.
PROJENİN FİNANSÖRÜ KİM?Şimdiye kadar altı kıtada 5 bin kişiyi istihdam etmiş projelerinde.
Çin’de yaptığı çalışmanın görüntüleri etkileyici.
Elden ele taşları geçirmekte olan Çinli işçilerin tümü yeşil üniformalı, küçük çaplı bir ordu gibi.
Andrew Rogers, gittiği her yerde yerel halkla çalışıyor ama daima beraberinde mimar ve mühendislerin olduğu 12 kişilik ekibi de var.
Peki bu devasa projenin finansörü kim?
"Avustralya Hükümeti ve başta Avustralyalı sponsorlar olmak üzere başka ülkelerden de sponsorlarla yürüyor bu proje" diyor.
Avustralya’ya iki kere gitmiştim.
Kendimi bu güzel kıtada nedense dünyayla bağlantım kopmuş gibi hissetmiştim.
Avrupa, ABD gibi değil bambaşka bir duygu Avustralya’da olmak.
Belki diyorum Avustralyalılar, dünyayla bağlarını güçlendirmek için böylesine bir projeye gönüllü katılmışlardır.
Geleceğe kalıcı bir iz bırakmak pek çoğuna da cazip gelmiştir.
Bu arada Andrew Rogers önümüzdeki aylarda Bergama’da benzer bir projeye girişiyor.
Bergama’daki akropolün yanındaki iki tepeciğin birine "Hayatın Ritimleri"ni, diğerine ise Tanrıça Nike’yi konduracak.
Sırada Hindistan, İngiltere, ABD var.
Andrew Rogers çantası sırtında, yan yana koyacağı taşları hayalinde bir ülkeden diğerine koşuyor.