Paylaş
Esenler, İstanbul’da CHP oy oranının en düşük olduğu ilçelerden biri.
2007 genel seçimlerinde AKP yüzde 60’larda iken oyların yüzde 13.38’sini, yerel seçimlerde ise yüzde 15’ini almış.
Onanç, “Esenler’deki artış CHP’nin Türkiye çapındaki artışın da göstergesi olacak” diyor.
Esenler, Sultangazi ile birlikte 2. bölge ilçeleri arasında eğitim seviyesinin en düşük olduğu yer aynı zamanda.
Sabahın erken saatlerinde ilk durak CHP’nin seçim bürosu.
Karşımıza çıkan ilk kişi ise 85 yaşındaki Adanalı Hasan Çağan.
Seçmen kartı gelmediği için CHP ilçe merkezine gitmiş ancak kendisine bilgi verilmeyince soluğu burada almış.
“Şikâyetçiyim” diyor “Seçim kartımı sorunca yetkililer gerekli ilgiyi göstermediler. Bu iş sadece Kılıçdaroğlu’nun çalışmasıyla olmaz, tabandaki herkes çalışacak.”
Gülseren Onanç ile CHP’nin yine 2. bölgeden milletvekili adayı Çetin Soysal’ın o gün Esenler’deki CHP kadın gönüllüleriyle buluşması var.
Kahvehaneden dönüştürülmüş mekanda 50-60 kadar kadın gönüllü toplanmış.
CHP’NİN OLANAKLARI KISITLI
CHP ile iktidar partisinin seçim kampanyalarını karşılaştıran konuşmalar duyuyoruz daha çok.
Kendi mahallelerinde AKP’nin seçmeninin ikna etmek için yaptığı şeyler karşısında CHP’nin zayıf kaldığını anlatıyor gönüllüler.
“Hastalarına bile oy kullandırıyorlar. Arabalar tutup gerekirse köylerine gönderiyorlar” gibi konuşmalar geçiyor.
Çetin Soysal, CHP’nin olanaklarının kısıtlı olduğunu söylüyor.
Gönüllü toplantısının ilginç bir yanı da şu:
Kendisini bir konuda mağdur görenler de partili olsun olmasın, milletvekili adaylarının geleceğini duyunca soluğu CHP’nin seçim bürosunda almış.
Kimi istimlâk nedeniyle evini kaybetmiş, kimi fakirlik belgesinin peşinde.
Şunu bir kez daha anlıyorum:
Türkiye, ezilenlerin, zor durumda olanların seslerini çok zor duyurdukları bir ülke.
Seçim bürosundaki toplantıdan sonra Gülseren Onanç ev ziyaretlerine başlıyor.
Ziyaret edilecek evler önceden haberdar edilmiş dolayısıyla konu komşu herkes heyecanla milletvekili adayını bekliyor.
KILIÇ AMCAM
İlk ev sahibesi CHP’li ancak komşuları arasında AKP’ye oy verecek olanlar
ağırlıklı.
Etrafımdaki kadınlara nereden geldiklerini soruyorum.
Niğde, Yozgat, Mardin, Van, Urfa, Siirt gibi değişik yerleri sayıyorlar.
Aralarından bazıları bir araya gelip evde “elbise askısını” monte ederek birkaç kuruş kazanıyorlar.
Komşuluk ve birlikte “ev bütçesine katkı” yapma hali siyasi görüşlerdeki farklılığı törpülemiş.
Öteden beri CHP’li bir aileden gelmekle övünen ev sahibesiyle, 11 yaşındaki kız çocuğunu başörtüsüyle okula gönderememekten şikâyetçi aşırı dindar komşusu geçinip gidiyor.
Burada duyduğum Kılıçdaroğlu ile ilgili ilginç tespitlerden biri de “ağzının iyi laf” yapmadığı yolunda.
Onanç ile ziyaret ettiğimiz ikinci evde Kılıçdaroğlu’na laf yok.
Evin yaşlısı Gülseren Onanç’ın uzattığı Kılıçdaroğlu’lu seçim broşürünü göğsünün üzerine koyuyor, beş yaşındaki en genç ferdi ise “Kılıç Amcam” diyor.
Esenlerde, Alevilerin yoğunlukta olduğu mahalledeki bu evde büyük kaygı seçim sandıklarının sahipsiz kalma ihtimali.
“Geçen seçimlerde aniden elektrik kesildi, oylar çalındı. Bu seçimlerde haksızlık olmasın” diyorlar.
Binnaz Toprak’ı neden andım
GEÇENLERDE Elazığ’da CHP kadın kolları merkezinde gönüllülerle konuşurken Anadolu’daki “mahalle baskısı” tespiti çok konuşulan CHP milletvekili adayı Prof. Binnaz Toprak’ı anmadan edemedim.
Toprak, “Türkiye’de Farklı Olmak: Din ve Muhafazakarlık Eksininde Ötekileştirenler” araştırmasındaki tespitleri bazı çevreler tarafından ne kadar çok eleştirilmişti.
Ne ki Elazığ’da duyduklarım araştırmada yer alan tespitlerle birebir örtüşüyor.
CHP kadın kollarında çalışan gönüllüler arasında emekli öğretmenler, ev kadınları, memurlar var.
Elazığ’ın ilçelerini, köylerini geziyorlar.
“Kovancılar’da, Alacakaya’da sokaklarda kadın göremedik... Evlerinde oturuyorlar, perdenin ardından sokağı izliyorlar” diyorlar.
CHP’nin broşürlerini almaktan çekinen kadınları anlatırken “Biz buralarda kadının serbestçe sokağa çıkması, düzenin değişmesi, çocuklarımızın geleceği için canla başla çalışıyoruz” diyorlar.
Seslerinin duyurulmasını talep ediyorlar.
Konuştuğum kadınlar arasında Alevi olanı da var, Sünni olanı da.
Ortak yanları başlarının açık olması.
Oğlu Kaya Karakaya Anodulu Lisesi’nde okuyan bir anne, “Çocuğum başım açık diye veli toplantısına gelmemi istemedi. Tüm annelerin başları kapalı. Anne lütfen gelme diye yalvarınca baba gitti toplantıya” diye anlatıyor.
Bir diğerinin kızı “Akdeniz Anemisi”.
Ramazan’da evden getirdiği ekmeği gizlice tuvalette yiyormuş.
“Bu iktidar döneminde başı açıklara saygı kalmadı. Belediye otobüsünde erkekler başı açık kadınların yanında oturuyorlar. Oysa önde başı kapalı kadının yanı boş, oraya oturmuyor” diye anlatıyorlar.
Prof. Binnaz Toprak’ın “mahalle baskısı” tespitini sorgulayanların bir de bu kadınlara kulak vermelerini isterdim.
Siyasi görüşleri ayrı olanlar, başı açık olanla kapalı olanlar yukarıdaki Esenler örneğinde olduğu gibi bir araya gelip komşuluk yapabiliyorlar ama Elazığ’ın ilçelerinde durum farklı.
Paylaş