Alp Alper’in fotoğrafları Türkiye’ye gökyüzünden bakıyor: İstanbul’daki İmrahor Camisi’nin inanılmaz güzellikteki döşeme taşları, kral mezarları, kaleler, antik tiyatrolar...
Ayrıca, bu fotoğraflar Türkiye’nin karşı karşıya olduğu "küresel ısınma" tehditlerini de ortaya koyuyor.
Madem ki bu sütunda iki ay önce Fransız fotoğrafçı Yann Arthus-Bertrand’e yer vermişim, onunla aynı işi yapan Alp Alper’densöz etmek boynumun borcu.
Gökyüzünden yeryüzü fotoğrafları çeken Yann Arthus-Bertrand, Davos’taki yemekli toplantıların birinde masa komşumdu. Doğrusu onunla tanışıncaya dek dünyanın sayılı "gökyüzü" fotoğrafçılarından biri olduğunu bilmiyordum.
Fotoğraflarıyla yeryüzünün uğradığı çevre tahribatlarını ortaya koyan sıkı bir çevreci olduğunu da.
Arthus-Bertrand yeryüzünü gökyüzünden kucaklayan adam ise, Alp Alper de "Türkiye’yi gökyüzünden kucaklayan adam."
Bana verdiği kartında "freelance fotoğrafçı ve yazar" yazsa da Alper aslında yıllardan beri THY’de çalışıyor.
Bir dönem pilotlara uçuş öncesi rotayla ilgili bilgi aktardığından "kokpit" ile haşır neşir olmuş. Bilirsiniz "kokpit"ten bakınca yeryüzü bir başka görünür. Hele serde fotoğrafçılık varsa. Elimin altındaki "1000 fitten Türkiye" kitabı Alp Alper’ın "kokpit"teki yolculukları sırasında hayal ettiklerini gerçeğe dönüştürdüğü bir kitap.
Kitabın ilk baskısı, Alper’in bir süre önce istasyon şefi görevinde bulunduğu Atina’da, Yunanca ve İngilizce yayınlanmış.
Beş buçuk yıllık bir çalışmanın ürünü.
12 BİN FOTOĞRAF KARESİ
Kitapta bir araya getirilen 220 tane "gökyüzünden Türkiye" karesi tam 12 bin tane fotoğraf arasından seçilmiş. "Elimiz titreyerek diğerlerini ayırdık" diyor Alper.
Alp Alper, fotoğrafları tek başına çekiyor ama arkasında neredeyse 50 kişilik bir ekibi var.
Pilotuyla, sanat tarihçisiyle, arkeoloğuyla, harita mühendisiyle dört dörtlük bir ekip.
Bu yüzden ortaya çıkan gerçekten etkileyici.
Bu yüzden Atina’da ilk piyasaya çıktığında uzun süre best-seller listesinde üçüncü sırayı korumuş. Alp Alper’in "1000 fitten Türkiye" kitabı neden önemli?
Bir kere, Türkiye paha biçilmez bir kültürel mirasının üzerinde.
Kuşbakışı bakınca tarihi eserlerin çoğu gerçekte ulaşamayacağınız kadar yakın.
Çeşitli krallıklar, kültürler öylesine içiçe yaşamış ki onları ayırt etmek kimi zaman ancak gökyüzünden mümkün.
Kitabın sayfalarını karıştırırken Alp Alper dikkat etmemi sağladı:
Milet’teki antik tiyatronun tam karşısına önce bir Bizans Sarayı yerleştirilmiş, onun arkasına da bir Selçuklu Sarayı.
Havadan çekilen fotoğrafta bu o kadar net ki.
Kitabın sayfalarını çeviriyorum. Şanssız bir restorasyon geçiren, Doğubeyazıt’taki tarihi İshak Paşa Sarayı’nın çatısındaki siyah ondülini görmek acaba yeryüzünden mümkün mü?
Tarihi saraya ondülin acaba hangi müteahhidin fikri? Kapısı genelde kapalı duran İstanbul’daki İmrahor Camisi’nin inanılmaz güzellikteki döşeme taşları, kral mezarları, gökyüzünden bakınca Çin Seddi’nin küçük kopyaları gibi görünen kaleler, antik tiyatrolar...
Kültürel mirasımızı bir yana bırakın.
Alp Alper’infotoğrafları Türkiye’nin karşı karşıya olduğu "küresel ısınma" tehditlerini de ortaya koymak açısından değerli.
Tuz Gölü’nün nasıl kurumakta olduğunu veya Türkiye’deki çölleşmeyi net bir şekilde görüyorsunuz.
"1000 fitten Türkiye"nin, Türkçe ikinci baskısına hazırlanan Alper’in kafasında sayısız projesi var. Kayseri ağırlıklı İç Anadolu projesi, İstanbul’un tüm tarihi dokusu projesi, Karadeniz’deki kayıp kiliseler projesi gibi.
Projesi çok ama sorunu sponsor bulmakta.
Öyle ya da böyle belli ki sonuna kadar hayallerinin peşinde koşacak.