Paylaş
Mısır Piramitleri’nden yaklaşık 7 bin yıl daha eski, insanlık tarihini değiştiren 12 bin yıllık Göbeklitepe’yi hafta içinde Doğuş’un ev sahipliğinde ziyaret ettim.
Şanlıurfa’ya 45 kilometre uzaklıktaki Göbeklitepe’den önce ilk durağımız Şanlıurfa Müze Kompleksi.
2015 yılında açılan, Türkiye’nin en büyük müze kompleksi 200 bin metre kare üzerinde ve 65 bin metrekare kapalı alana sahip.
Hem arkeoloji ve hem mozaik müzelerini barındırıyor.
Haleplibahçe Mozaik Müzesi, 2007 yılında bulunan Amazonlar mozaiklerinin olduğu yerde.
Göbeklitepe
Büyük İskender’in komutanlarından birine ait olduğu sanılan 11 odalı villanın tabanındaki Amazonlar ve diğer mozaikler yerlerinden sökülmemiş, üzerlerine daire şeklindeki bir müze oturtulmuş.
Harika bir çözüm.
GİZEMLİ GÖBEKLİTEPE, GİZEMLİ TESADÜFLER
Göbeklitepe Ziyaretçi Merkezi
Şanlıurfa Müze Müdürü Celal Uludağ ile birlikte gezdiğimiz, Göbeklitepe buluntularını barındıran Arkeoloji Müzesi etkileyici.
Müzenin mimarını merak ederken yanımızda “ mimarı benim” diyen bir kadın sesi duymamız ise ayrı bir sürpriz.
Şanlıurfa için yola çıkmadan bir gün önce de Beyoğlu’nda, Göbeklitepe’nin çatı projesini üstlenmiş olan mimar Yaman İrepoğlu ile karşılaşmıştım.
Gizemli Göbeklitepe’nin gizemli tesadüfleri.
Şanlıurfa Müzesi kompleksi, müzede karşılaştığımız mimar Nuran Demirtaş’ın ortaklarından olduğu Okyanus Mühendislik tarafından yapılmış ve çok başarılı.
Geniş bir alanda Göbeklitepe dahil insanlığın ilk çağından bu yana serüvenini canlandırmalarla sergiliyor.
Uludağ’ın söylediğine göre, 80 milyona liraya mal olan müze ve Göbeklitepe Urfa’nın kaderini değiştirmiş.
Müze geçen yıl 150 bin kişi tarafından ziyaret edilmiş.
UNESCO’NUN DİKKATİNİ ÇEKEN MODEL
Göbeklitepe’de ise ilk durağımız iki bölümden oluşan ziyaretçi merkezi.
Doğuş Grubu yapımını üstlendiği bu merkeze 9,5 milyon lira harcamış.
Kültür ve Turizm Bakanlığı’yla 20 yıllık (2015-2035) bir sponsorluk anlaşması imzalayan Doğuş şimdiye kadar Göbeklitepe’ye 15 milyon lira tutarında bir yatırım yapmış.
2035 yılına kadar bu miktarın 20 milyon liraya ulaşacağı hesaplanıyor.
Kamu ve özel sektör arasında, kültürel mirasın uzun süreli desteklenmesine ve dünyaya tanıtılmasına ilişkin bu anlaşma Unesco’nun dikkatini çekmiş.
Unesco bu anlaşmayı kültürel miras sponsorluğunda örnek vaka olarak mercek altına almış.
Göbeklitepe gibi insanlıkla ilgili bilinenleri değiştiren bir arkeolojik alanın uzun süreli bir sponsorlukla devam etmesi son derece önemli.
Vaktinde Packard Vakfı da Zeugma için Kültür Bakanlığı’yla 10 yıllık bir sponsorluk anlaşması yapmak istemiş ama anlaşma ne yazık ki hayata geçmemişti.
Geçmiş olsaydı bugün Zeugma’yı başka türlü konuşuyor olurduk.
EN KÜÇÜK TAŞ 2 FİL AĞIRLIĞINDA
Göbeklitepe ziyaretçi merkezinin ilk bölümünde DÖSİM’e devredilmiş olan hediyelik eşya, kafe var.
Esas ikinci bölüm “canlandırma bölümü” bir teknoloji harikası.
Göbeklitepe’ye denk gelen “erken neolitik” dönemin canlandırıldığı mek^andaki özel mercekler sadece 600 bin dolara mal olmuş.
Ziyaretçi merkezinin mimari tasarımı Kreatif Mimarlığa ait, içeriği ise Tasarımhane tarafından yapılmış.
Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından Berlin’de tasarlanan, Avrupa Birliği fonlarıyla 6.6 milyon euroya mal olan çatının tamamlanmasından sonra Göbeklitepe yeniden ziyarete açık.
Göbeklitepe çatı
Burada ilk kazılar 1963 yılında başlamış ancak insanlık için önemi 1994 yılında kazılara başlayan Prof. Dr. Klaus Schmidt tarafından ortaya çıkartılmış.
Schmidt’in 2014 yılında zamansız ölümünden sonra Göbeklitepe kazıları bir bocalama dönemi geçirmişti.
TİLKİNİN KUYRUĞU NEREDE?
Şanlıurfa Müzesi’nin denetiminde kazı çalışmalarını sürdüren Alman Arkeoloji Enstitüsü’nde görevli Dr. Moritz Kinzel’in verdiği bilgiye göre, Göbeklitepe’de farklı ülkelerden, farklı disiplinlerden ekipler çalışıyor.
Şu anda kazılara ara verilmiş ağırlık restorasyon, koruma ve bilimsel raporlarda.
Kazı alanındaki en küçüğü 2 fil ağırlığındaki dikey taşların (stel )olduğu içe içe daireler şeklindeki yapılar M.Ö 9600 ile M.Ö 7300 arasında yapılmış.
Taşların üzerinde insan figürleri ve tilki, akbaba, akrep gibi çeşitli hayvan figürleri var.
Tilki figürü olan bir taşın altında bir tilki kuyruğunun kemikleri bulunmuş.
Ayrıca kazılarda insan kemikleri de bulunmuş.
Yoksa Göbeklitepe E.T’lerin işi diye düşünecektim.
TARLASINDAN HEYKEL ÇIKTI
Mahmut Yıldız
GÖBEKLİTEPE’ye doğru tırmanırken yolda koltuğunun altında dosyasıyla Mahmut Yıldız’ı gördük.
Örencik köyünden olan Mahmut Yıldız, Göbeklitepe kazılarının maskotu.
Uzun yıllar kazılarda çalışmış, şimdi emekli ve alanın güvenliğinden sorumlu.
Dosyasından gösterdiği bir foto bir heykele ait.
1986 yılında amcası tarlasını sürerken buna rastlayıp, Şanlıurfa Müzesi’ne götürmüş.
O dönemde heykelin önemi anlaşılmamış ancak heykeli müzede gören Alman arkeoloji ekibi 1992 yılında tarlaya geri dönmüş.
Yıldız ailesine ait arazi kazılar için kamulaştırılmış.
Dediğine göre, köylüler Göbeklitepe’ye daima dilek tutulan kutsal bir yer gözüyle bakmışlar. Sağlık, bereket dilekleri için hep Göbeklitepe’nin yolunu tutmuşlar.
Yüzyıllar boyunca devam eden, nesilden nesile aktarılan bir “kutsallık bilgisi”.
Paylaş