Fransa-Türkiye ilişkilerinde yeni dönem

GEÇEN perşembe gecesi Fransız Sarayı’ndayız.

Bina, Türk Fransız Ticaret Derneği’nin düzenlediği ‘Yeni Beaujolais’ resepsiyonu nedeniyle ışıl ışıl.

Yeni mahsul Beaujolais şarabının tanıtıldığı gecenin bir de sürpriz ismi var:

Fransanın Paris’e dönmüş olan Bernard Garcia’nın yerine Ankara’ya atadığı yeni büyükelçi Paul Poudade.

Poudade
15 günden beri Türkiye’de.

Ve ayağının tozuyla ilk mesajını İstanbul’dan veriyor.

‘Fransa-Türkiye ilişkilerinde yeni bir dönem vaat ediyorum’ diyor. Poudade’ın son görevi Elysee Sarayı’nda Protokol Şefliği. Dolayısıyla Fransa Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’a çok yakın bir isim.

Hatta kendisine ‘Chirac’ın gözü, kulağı’ deniyor. Türkiye’yi yakından tanıyor, izliyor.

Sohbetimizde, Ankara görevini bizzat kendisinin Chirac’tan talep ettiğini söylüyor.

BM’de, ardından Avrupa’nın silahsızlanma görüşmelerinde Fransa’yı temsil etmiş olan Poudade büyükelçilik kariyerini Latin Amerika ve Orta Avrupa ülkelerinde sürdürmüş.

Deneyimli bir diplomat.

Fransız Sarayı’ndaki resepsiyonda yaptığı kısa konuşmasında, Chirac’ın Türkiye politikasında bir değişiklik olmadığını vurguluyor.

‘Chirac asla iki yüzlü davranmıyor. 17 Aralık’ta iyi haberler alacaksınız’ diyor.

Poudade, ‘Türkiye’nin Fransa’da, Fransa’nın ise Türkiye’de daha iyi tanınması için elimden geleni yapacağım’ diye konuşuyor.

Bakanlar’ın, milletvekillerinin Paris, Belediye Başkanı’nın Türkiye’yi ziyaret etmelerini sağlayacağını, söylüyor.

‘Göreceksiniz’ diyor... ‘Fransa-Türkiye ilişkileri hiç olmadığı kadar canlanacak’.

Göreceğiz.

AB’den STK’lara 1.3 milyar Euro’luk destek

AVRUPA
Birliği (AB) üyelik sürecinde, yani sivil toplum kuruluşlarıyla (STK) daha da haşır neşir olacağız kuşkunuz olmasın.

STK’ların Avrupa Birliği’nde ne denli önemli bir yer tuttuklarını hafta sonunda İstanbul’da yapılan ‘Türk Sivil Toplum Kuruluşları ve AB Reform Süreci’ toplantısında fark ettik.

İçişleri Bakanlığı, Açık Toplum Enstitüsü, Tarih Vakfı ve dört Alman vakfı tarafından düzenlenen iki günlük toplantıda çıkardığım sonuç şu: Son yıllarda aldığımız yola rağmen STK konusunda yolun başlangıcındayız.

Avrupa’da STK’ların temelleri ta 18. yüzyılda atılmış.

Sabancı Üniversitesi’nden Profesör Şerif Mardin, Avrupa’da STK’ların tarihsel gelişimini anlatırken Osmanlı dönemiyle ilgili bir anekdot anlatıyor.

Osmanlı’nın 1720’de Batı’ya göndermiş olduğu ilk elçi 28 Çelebi Efendi ve beraberindeki askeri heyet silahlarıyla Toulouse şehrine giremiyor.

Osmanlı elçisi şaşkın.

Fransız Kralı’nın askerleri bile silahlarıyla şehre giremiyor.

Çünkü şehir halkı, Kral’la oturmuş pazarlık yapmış ve bazı imtiyazlar elde etmiş.

Düşünün ki, Fransa’da sivil toplum o yıllarda bile örgütlü.

Bugüne dönersek, Avrupa Birliği’yle ilgili ilginç bilgileri, AB Komisyonu Demokratikleşme Programları’nın başındaki Aristotelis Bouratsis veriyor.

Avrupa Birliği, STK’lara para desteğine 1976 yılında başlamış.

STK’lara ayrılan ilk bütçe 2.5 milyon ECU.

1995 yılına gelince bu miktar 174 milyon ECU’ye ulaşmış.

AB’nin şimdi STK’lara ayırdığı miktar 1.3 milyar Euro.

Bununla ilgili bir parantez.

Avrupa Birliği’nin 2006 yılında sona ermesi beklenen 6 yıllık bütçesi 100 milyar Euro.

Bu miktarın 9 milyar Euro’su dış yardıma gidiyor.

STK’lara ayrılan 1.3 milyar Euro bu kaynaktan kullanılıyor.

Bouratsis’in verdiği bilgiye göre, AB’nin finanse ettiği STK’lar Afganistan’dan Zimbabwe, Küba’ya kadar geniş bir yelpazede uzanıyor.

Gelişmekte olan ülkelerde, sivil toplumu güçlendiren, demokrasi ve insan hakları ve kadın için çalışan STK’lar destekleniyor en fazla.

Bouratsis, AB politikasının STK’larla sürdürülen diyalog çerçevesinde şekillendiğini de ilave ediyor.

Yani günün birinde üyesi olacağımız AB için bu denli önemli STK’lar.

İspanyol yatırımcılar 28 somut projeyle geliyor

İSPANYOL
işadamlarının İstanbul’a son çıkartmaları 1999 yılındaydı.

Yanılmıyorsam o yıl eski başbakan Jose Maria Aznar da gelmişti. Bundan sonra ikinci büyük çıkarma önümüzdeki pazartesi ve salı günleri.

Bunu konuşmak üzere dün sabah İspanya Büyükelçiliği Ticaret Ataşesi Fernando Vidal-Folch ile randevum vardı.

Kar yağacak diye iki saat öncesinden evden çıktım.

Tahmin edebileğiniz gibi randevuya yetişmek mümkün olmadı. Fatih Köprüsü’nde iki saat oyalandıktan sonra toplam dört saatte gazeye varabildim.

Fernando Vidal-Folch ile telefonda konuştuk.

Ticaret Ataşesi’nin söylediği şu: ‘Bu çıkarma esasında bir Yatırım Forumu. Zira buraya gelen 34 İspanyol şirketten 28 tanesi somut projeler getiriyor’.

Yatırım Forumu için geçtiğimiz mayıs ayından beri hazırlık yapılıyormuş.

İspanyol yatırımcıların, turizm, telekomünikasyon, enerji, gıda gibi alanlarda hazırladıkları projeler yaklaşık 5 bin Türk şirketine gönderilmiş.

Bu 5 bin şirket içersinde 200 tanesi projelere ilgi göstermiş.

Neticede, pazartesi ve salı günleri yoğun bir şekilde görüşmeler yapılacak.

‘Bu projelerin gerçekleşme şansı nedir’ diye soruyorum.

‘İlgi çok iyi... Tümünün gerçekleşme şansı var’...

Vidal-Folch
’un öngörüsü doğru çıkarsa demek ki önümüzdeki dönem Türkiye’deki İspanyol yatırımı ‘altın çağı’nı yaşayacak.

Değinmekte fayda var.

İspanya’nın yurtdışında gerçekleştirdiği yatırımlar 24.3 milyar Euro düzeyinde.

Latin Amerika’da ABD’den sonra ikinci durumda.

Çektiği yatırım ise 16 milyar Euro. İspanya yılda sekiz kez, değişik ülkelerde bu tür ‘Yatırım Forum’ları düzenliyormuş.

Önümüzdeki ay ise İspanya, yatırımla ilgili deneyimini Türkiye’den Madrid’e davet ettiği bir grupla paylaşacak.

Hazine’den 5 uzman, DEİK, YASED, TÜSİAD yetkilileri İspanya’nın başarısını ilk ağızdan dinleme fırsatı bulacaklar.
Yazarın Tüm Yazıları