Dünya Neleri Konuşuyor

Gila BENMAYOR
Haberin Devamı

Kahire’ye altın külah

NE Paris'in ışıl ışıl köprüleri, ne New York'ta Times Meydanı'ndaki parti. Yılbaşını geçirmek istediğim tek yer Kahire'nin çölleri.

Giza piramitlerinin en büyüğü Keops'un dibinde Fransız besteci Jean-Michel Jarre'ın 'Güneşin 12 rüyası' operasını dinlemek. Kefren ile Mikerinos'un binlerce yıllık gövdelerine yansıtılacak dev görüntüleri izlemek. Milenyum rüyam bu.

O gece çölde 50 bin kişi olacak.

2000 yılına birkaç dakika kala gökyüzü tanrıçası Hathor'un diyarından bir helikopter belirecek. Pençelerinin arasında tuttuğu altın külahı Keops'un tepesine iliştirecek. Rivayet o ki, 5000 bin yıl önce, firavun ve tüm sülalesinin katıldığı Keops piramidinin açılış töreni sırasında 30 yılda tamamlanan yapının tepesine altın bir külah geçirilmiş. Ne ki, Giza'ya dadanan mezar yağmacıları gel zaman git zaman piramidin altın külahını da yok etmişler. Dünyanın yedi harikalarından bir tanesi olan Keops başlığını çaldırdıktan sonra küsmüş, az ötesindeki Sfenks ile birlikte yüzyıllar boyunca suskunluğunu korumuş.

Modern Mısır şimdi Keops'a gönül borcunu ödeyerek yeni milenyuma giriyor. Jean-Michel Jarre'ın müziği eşliğinde haşmetli geçmişini geleceğe taşıdığı geceye tanık olmanın bedeli 150 ila 400 dolar arasında.

Elbette, ertesi gün Kahire'yi keşfetmek bu fiyata dahil değil.

Çok uzun yıllar önce yolum Kahire ardından İstenderiye'ye düşmüştü.

Sarı renkli, tozlu ve gürültülü Kahire.

İlk gün bembeyaz keten takımlı genç bir İtalyan çiftini sokaklara saçılmış çöplerin üzerinden seke seke dolaşırken gördüğümde ne şaşırmıştım...Neydi bu kentin büyüsü? Avrupalıları buraya çeken neydi? Celabiyeli adamların peşinde Han el Halil Çarşısına daldığımda içine girmiştim büyünün. 14. yüzyıldan beri hiç değişmemiş olan Hal el Halil'in karanlık dükkanlarının her biri Ali Baba'nın mağarası gibiydi. Kumaşlar, baharatlar, halılar, gümüşler.

Hatırlıyorum çarşıdan iki küçük şişeyle çıkmıştım. Birinde bir parfüm özü vardı, diğerinde sürme. Şişman bir Mısırlı küçük dükkanının arka kısmında hazırladığı sürmeyi gururla verdiğinde 'Formül Kleopatra'nın formülüdür' demişti.

İki küçük şişem avucumun içinde Kahire sokaklarına vurmuştum kendimi.

Kentin ne farklı çehreleri vardı...

Nil nehri kenarındaki modern otellerin ince yüksek siluetleri ne aldatıcıydı...

Çünkü esas Kahire o siluetlerin ardında, maviye, yeşile boyanmış tek katlı evlerdi, çıplak ayaklı çocuklar, neşeli kahkahalar atan kadınlar ve eşekli satıcılardı.

Kıpti kiliseler ve manastırlardı.

Efsanevi şarkıcı Ümmü Gülsüm taksicilerin gözdesiydi.

'Usul usul ağla' diyordu Ümmü Gülsüm Giza yolunda.

Orada piramitlerin gölgesinde celabiyesi pislikten kararmış bir felláha rastlamıştım.

Yere çömelmiş usul usul elindeki aletle sarı kumların altında taş bir yüzeyi kazıyordu.

Hiç acelesi yoktu. Ağır hareketlerle kazıyor, kum taneciklerini eliyle temizliyordu. Zaten kazıdığı her neyse, yüzyıllardan beri beklemişti. Bir ay, bir yıl, iki yıl daha... Ne farkederdi. Belki felláh da yıllardan beri oradaydı.

Böyleydi Kahire, zaman kimi yerde durmuştu.

Yeltsin CIA’yı bıktırdı

1998 yılının güneşli bir günü Moskova'nın ara sokaklarındaki küçük bir bakkal dükkanının önünde bir limuzin durur. Soljenitsin'in ‘‘son çar’’ dediği Yeltsin arabasından iner ve doğruca dükkana girer. Fiyatları kontrol edip yanındakilere bir avuç bonbon ısmarlar ve limuzinine döner. Yeltsin'in yıllardan sonra halk arasında görüldüğü tek olay bu. 1996-1998 yılları arasında sözcülüğünü yapan Sergey Yastrjemski, onunla yüzyüze gelmek için tam bir yıl beklemiş. Gizlilik, sürpriz çıkışlar ve krizlerin adamı Yeltsin sonunda CIA'yı bıktırdı. Herald Tribune Gazetesine göre, Yeltsin'in sağlığıyla yıllardan beri pek yakından ilgilenen CIA, başkan geçenlerde zatürree teşhisiyle hastaneye kaldırıldığında oralı olmuyor. Bunun iki nedeni var:

Washington Yeltsin'in hastalıklarına hem fazla inanmıyor, hem demokrasinin ağır aksak da olsa rayına oturduğunu düşünüyor. Yani Yeltsin ölse kıyamet kopmayacak.

Manzara-i umumiye

BİR haftalık yerli yabancı gazetelerde, dünya gençleriyle ilgili haberleri yanyana koyunca ortaya çıkan yorumsuz tablo şöyle:

ABD - Colorado'da Columbine Üniversitesi'nde nisan ayında 13 öğrenciyi tarayıp intihar eden Ed Harris ve Dylan Klebord, katliamdan yarım saat önce doldukları video kasete planlarını anlattılar.

Fransa - ‘‘Ertesi gün’’ hapı 2000 Ocak ayından itibaren liselere dağıtılacak. Ortaokul son sınıf ve lise talebelerine ‘‘korunma yöntemleri’’ kitapçığı verilecek.

Türkiye - Dersler boş geçiyor diye ‘‘öğretmen istiyoruz’’ pankartıyla protesto yürüyüşü yapan altı öğrenci İstanbul Çocuk Mahkemesi'nde hakim önüne çıktı. En büyüğü 13 yaşında olan çocuklar 1 saat boyunca sorgulandılar.

Afganistan - Kabil'den Peşaver'e giden 120 kilometrelik yolda yüzlerce ‘‘savaş çocuğu’’nu dilenirken görebilirsiniz. Bazılarına bir parça ekmek karşılığında ağır işler yaptırılıyor. Aralarında yıllardan beri okul yüzü görmeyenler var.

Yazarın Tüm Yazıları