Cumhurbaşkanı, modacı, yazar ve ressam

Ciampi’den, Versace’den ve aynı gece İstanbul’da Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda top peşinde koşturan Milanlı futbolculardan mutlaka haberdar oldunuz.

Gazeteler onları yazdılar, fotoğraflarını yayınladılar. Kalıbımı basarım ki, İtalyan yazardan ve İtalyan ressamdan haberdar olmadınız. Yazar, İtalya’nın en ünlü kadın romancı ve şairlerinden Dacia Maraini. Ressam ise 20. yüzyıl başlarında İstanbul’da yaşamış olan Leonardo de Mango.

Bir cumhurbaşkanı, bir modacı, bir yazar ve bir ressamın ortak noktaları ne olabilir? Bir, dördünün de İtalyan olmaları. İki, aynı zaman dilimi içersinde İstanbul’da bulunmaları.

Biliyorsunuz, geride bıraktığımız hafta bir İtalyan havası esti bizim buralarda?

İtalya Cumhurbaşkanı Carlo Azeglio Ciampi, beraberinde 600’e yakın işadamıyla önce Ankara’ya bir çıkarma yaptı ardından İstanbul’a.

Ciampi’nin İstanbul’da İtalyan Kültür Merkezi’nde bir konuşma yaptığı saatlerde, İstanbul’a ‘Perakende Günleri’ için gelmiş olan ünlü modaevi Versace’nin CEO’su Santo Versace gazetecilerle bir araya geldi.

Tercihim Ciampi’den yanaydı.

Ciampi’den, Versace’den ve aynı gece İstanbul’da Şükrü Saracoğlu Stadyumu’nda top peşinde koşturan Milanlı futbolculardan mutlaka haberdar oldunuz.

Gazeteler onları yazdılar, fotoğraflarını yayınladılar.

Kalıbımı basarım ki, İtalyan yazardan ve İtalyan ressamdan haberdar olmadınız.

Yazar, İtalya’nın en ünlü kadın romancı ve şairlerinden Dacia Maraini.

Ressam ise 20. yüzyıl başlarında İstanbul’da yaşamış olan Leonardo de Mango.

Ciampi’nin Kültür Merkezi’nde konuşmasını yaptıktan sonra Dolmabahçe Sarayı’ndaki sergisini açtığı de Mango’yu kaçımız tanıyoruz?

MORAVIA’NIN KARISI

Peki önce Dacia Maraini’den başlayayım.

Gelişinin Cumhurbaşkanı Ciampi’nin gelişiyle alakalı olduğunu sanmıyorum.

Cumhurbaşkanı’ndan bir gece önce onu aynı yerde dinleme fırsatı buldum.

Maraini, İnkılap Yayınları’ndan yeni çıkan Voci yani ‘Sesler’ kitabınının tanıtımı için buradaydı.

Türkçe yayınlanmış olan diğer eserleri ‘Kadın Savaşıyor’, ‘Karanlık’.

Yazmış olduğu tiyatro oyunu ‘Maria Stuarda’ Kadıköy Haldun Taner Sahnesi’nde bu yıl.

Dacia Maraini, yazarlığının yanı sıra İtalya’nın sıkı feministlerinden.

Aile içi şiddet, kadın haklarından da söz ediyor o gece.

Bir de İtalyan aydınlarıyla anılarından.

Maraini, genç ve güzel kadınlara düşkünlüğü ile bilinen ünlü İtalyan yazar Alberto Moravia ile 18 yıl evli kalmış.

Moravia’dan, yönetmen Passolini’den ve ikisinin dostluğundan söz ediyor.

Maria Callas’ın bir zamanlar Passolini’ye deli gibi tutkun olduğunu ama yönetmenin sürekli onu aşağıladığını anlatıyor.

‘Sahnede bir Tanrıça gibi olan Maria Callas esasında son derece mütevazı ve hatta utangaçtı. Entelektüellerin yanında ezikti. Passolini’nin onu azarlamasına sesini çıkartmazdı.’

Dacia Maraini’nin anlattığı yıllar Dolce Vita yılları.

Dinleyiciler arasından biri ona roman yazmak için nasıl ilham geldiğini soruyor.

‘Günün birinde biri kapımı çalar. Derdi, hikayesini anlatmaktır. Gün boyunca anlatır. Sonra yemeğe kalır. Derken başıma çöreklenir, evime yerleşir. İşte o zaman roman yazma vaktinin geldiğini anlarım.’

İlginç bir kişiliği var yazarın.

ORYANTALİST RESSAM

Ressama gelirsek?

Leonardo de Mango’nun İstanbul’a geliş tarihi 1883 yılı.

İtalya’ya döndüğü birkaç yıl haricinde yaşamının sonuna kadar İstanbul’da kalmış.

1930 yılına kadar yani tam 47 yıl.

Zaten İstanbul’da en uzun yaşamış ‘oryantalist ressam’ diye biliniyor.

Gelir gelmez Beyoğlu’na yerleşmiş.

Son İstanbul Bienali’nde tanıdığımız Beyoğlu’ndaki o muhteşem Garibaldi’nin binasındaki İtalyanların ‘İşçi Derneği’ne üye olmuş.

‘Saray ressamı’ diye bilinen çağdaşı Fausto Zonaro gibi son derece üretken de Mango.

Beyoğlu’ndan kalkmış Fenerbahçe’ye, Üsküdar’a, Büyükdere’ye, Eyüp’e resim yapmaya gitmiş.

Resimlerinin tümü 20. yüzyıl İstanbul’u için değerli bir belge niteliğinde bana sorarsanız.

O dönemin günlük yaşam kesitleri o kadar canlı ki?

İtalya’daki ailesinden yıllarca ayrı kalan Leonardo de Mango, İstanbul’da son bir sergiden sonra İtalya’ya dönme planları yaparken, Galatasaray’da evine yakın İtalyan Yetimler Yurdu’nun merdivenlerinde yığılıp kalmış.

Yoksul ve yalnız.

Feriköy’deki Katolik Mezarlığı’nda kimsesizler bölümüne gömülmüş.

Arkasında 500’e yakın tablo bırakmış.

Oryantalist ressam uzmanı işadamı Erol Makzume’nin koordinatörlüğünde, çeşitli koleksiyonerlerden toplanarak gerçekleştiren Dolmabahçe Sarayı’ndaki sergiyi sakın kaçırmayın.

Cumhurbaşkanına, modacıya bir daha rastlayabilirsiniz, yazar da buralara uğrayabilir ama de Mango’nun resimleri bir daha asla biraraya gelmez.
Yazarın Tüm Yazıları