Çölün kızları

İkisinin birden aynı anda dudaklarından "Euro" sözcüğü dökülüyor. "Çölün Kızları" benden "Euro" istiyorlar, satacakları boncuk kolyeleler karşılığında. Çadıra gidip "Euro" ile dönüyorum. Parayı verince sohbet biraz derinleşiyor.

Ben, Sahra Çölü’nün kum tepecikleri ardından "Küçük Prens"i beklerken onlar çıkageldiler. Sabahın erken saatlerinde, ürkek. Çadırdan kafamı uzatır uzatmaz gördüm onları.

"Çölün Kızları".

Hiç kıpırdamadan duruyorlardı kum tepeciklerinin üzerinde.

Yanlarına gittim.

Gülümsediler ve kınalı ellerinde tuttukları bir şeyler uzattılar.
/images/100/0x0/55eb1ab7f018fbb8f8ab5565
İplik bir kolyenin ucunda rengárenk boncuklarla yapılmış şekiller.

"Çölün Kızları"yla, Fransız sömürgeciliği nedeniyle Sahra’nın ta içlerine kadar nüfuz etmiş olan Fransızca sayesinde anlaşabiliyorum.

Gerçi, lisanları akşam bizleri çadırlarında ağırlayan bedevilerin beni hayrete düşüren Fransızcaları kadar akıcı değil ama olsun yine de anlaşabiliyoruz.

Önce ellerindeki boncuk kolyelelerin ne olduğunu sordum.

"Kertenkele" dediler.

Mavi, pembe, sarı boncukları pek "kertenkele"ye benzetemiyorum doğrusu.

Yine de beğenmiş gibi yapıyorum.

O anda yalvaran bakışlarla gözlerini bana dikiyorlar.

Çölde nedense "Küçük Prens" hiç aklımdan çıkmıyor.

Acaba karşımdaki kızlar benden bir kuzu resmi mi isteyecekler?

Ya da bir "kertenkele" resmi?

TEK EĞLENCELERİBİZİM GİBİ TURİSTLER

İkisinin birden aynı anda dudaklarından "Euro" sözcüğü dökülüyor.

"Çölün Kızları" benden "Euro" istiyorlar, satacakları boncuk kolyeleler karşılığında.

Çadıra gidip "Euro" ile dönüyorum.

Parayı verince sohbet biraz derinleşiyor.

"Çöl Kızları" okula gitmiyorlar.

Hayatları elektriksiz, susuz çadırlarda geçiyor.

Tek eğlenceleri, çölde serap gibi aniden beliriveren turistler, yani bizler.

Ama erkekler gibi turistlerle kaynaşmak yok.

Gecelediğimiz Bedevi çadırında da hiç kadın görmediğimiz aklıma geliyor.

Sadece iyi Fransızca, İngilizce, İspanyolca konuşan erkekler var etrafımızda.

Yediğimiz yeşil zeytinli tavuk ile kuskuslu tajini "Fatma" adında bir kadının pişirdiği rivayeti var ama kendisi ortada yok.

Çadırın sahibi, "Mavi Adam" iddiasındaki bedevi Naci, Fatma’nın ahçılığıyla sürekli övünüyor.

Ne kadar ısrar etsem de onu bize göstermiyor.

Dolayısıyla karşımdaki "Çöl Kızları" biraz vahşi, biraz ürkek, biraz da kararsız.

Fotoğraf çektirirken yüzlerini bir kapatıyorlar, bir açıyorlar.

8-9 yaşındaki bir velet, kum tepeciklerini aşarak ortaya çıkıncaya kadar rahat gibiler.

Velet önlerine geçip "Bu kızlar benden sorulur" edasıyla kollarını açınca yüzler alelacele kapatılıyor.

HARRAN OVASI’NDANBENZER BİR SAHNE

Bu sahne bana Harran Ovası’ndaki başka bir sahneyi hatırlatıyor.

Yine 12-13 yaşlarındaki kızların önüne düşen bir veledin beni "Bizim buralarda kızlar öyle ortada gezinmez, okula gitmez" diye paylaması aklıma düşüyor.

Sahra Çölü’ndeki kızlarla Harran Ovası’ndaki kızlar aynı kaderi paylaşıyor.

Erkeklerin belirlediği "hudutlarla" çevrilmişler, onların dışına çıkamıyorlar.

Nereden çıktı şimdi bu "hudut" meselesi?

Çöl dönüşü uğradığımız Marakeş’te, "Haremde Çocukluk" kitabını satın aldığım, Faslı ünlü araştırmacı, yazar Fatma Mernissi, kitabının hemen girişinde şöyle diyor:

"Babam hep kadınlarla, Hıristiyanlar hudutları aştıkları zaman sorunların çıktığını söylerdi. Düzen ve uyum ancak hudutlara saygıyla sağlanabilirdi. Kadınlar haremden çıkmayacak, Hıristiyanlar denizi aşmayacak. Yoksa kaos olur."

Mernissi,
1940 yılında Fez’de, kitabında ayrıntılı bir şekilde anlattığı bir haremde dünyaya gelmiş.

Haremler, Fas dahil birçok ülkede tarihe karışmış.

Ama erkeklerin kafalarındaki "hudutlar" yerli yerinde maşallah.
Yazarın Tüm Yazıları