Paylaş
Ürettiği malzemenin mimarlar tarafından nasıl kullanıldığını öğrenmek, mimarların ihtiyaç duydukları yeni malzemeler üretmek için oldukça gerekli bir işbirliği.
Bu işbirliği neredeyse AKM’nin inşaatının sürdüğü yıllara kadar dayanıyor.
Zira AKM’nin mimarı Hayati Tabanlıoğlu’nun, yapımı 1977 yılında tamamlanan simgesel binanın cephesinde kullandığı 10x20 santimetre boyutlarındaki seramikler Kale Grubu’nun Çanakkale seramik fabrikasında üretilmiş.
2005 yılında İstanbul’da düzenlenen “Dünya Mimarlık Kongresi”nin ana sponsoru olan Kalebodur aynı zamanda Türkiye’deki ilk dijital mimarlık arşivi Arkiv’in de sponsoru.
Galata Salt’daki “AKM” ve Bilgi Üniversitesi’ndeki ünlü Fransız mimar Le Corbusier’nin sergilerine destek olmuş.
Son dönemlerde ise “Mimarlar Konuşuyor” başlığı altında bir konferans serisi başlattı.
“Mimarlar Konuşuyor” konferanslarının ilki için hafta sonu Kapadokya’daydım.
Çıkış noktası Çamlıca cami projesinin olduğu konferansta iki mimar Nevzat Sayın, Can Çinici ile düşünür-yazar Dücane Cündioğlu’nu dinledik.
Kalebodur, bu konferans dizisinin ilki için hem son dönemlerin en can alıcı konusunu “Çamlıca Cami Projesini” hem en uygun konuşmacıları seçmiş.
Zira Nevzat Sayın, Malatya’da halen yapımı süren 5 bin kişilik Mehmet Kavuk Camisi’nin mimarı.
Can Çinici, babası Behruz Çinici ile birlikte TBMM Camisi’ni hayata geçirmiş.
Dücane Cündioğlu ise Çamlıca’daki cami projesinin hayata geçmemesi için Başbakan Erdoğan’a çağrıda bulunmuş kişi.
Muhafazakar kesimin ezber bozan kişisi olarak biliniyor.
Uçhisar’ın, doğal dokusunun devamı olarak ortaya çıkan 42 odalı Argos in Capadoccia Oteli’ndeki konuşmalar, camilerin modern çağda neden sürekli aynı şekilde tekrar edildikleri meselesinden, kültürel çatışmanın yansıdığı bir alan olup olmadığına ve hatta günümüzde gerekli olup olmadıklarına kadar geniş bir yelpazede yer alıyor.
İzleyici durumundaki diğer mimarların da söz aldıkları “Mimarlar Konuşuyor” konferansında Türkiye’de 88 bin caminin olduğunu öğrendik.
Camilerin yüzde 90’na kadınların gitmediğini de.
“Camilerin erkek mekanı olması büyük sorun” diyenlere karşı mimar Nevzat Sayın, Malatya’daki cami projesinde üst katı kadınlara ayırdıklarını vurguluyor.
Geleneksel sinagoglarda da durum aynen öyle, üst kat kadınlara ayrılmış.
21. yüzyılda dini mekanlarda kadın-erkek ayırımının çoktan sona ermiş olması gerekmez miydi?
Mimarlığın yanı sıra dini mekanlarda erkek-kadın ayırımı gibi önemli toplumsal bir sorunun gündeme gelmesini sağlamak Kaleseramik’e nasip oldu.
Kadınlar ‘Harem’i istemedi
KAPADOKYA dönüşü uçakta Kaleseramik’in pazarlamadan sorumlu Başkan Yardımcısı İhsan Karagöz ile sohbet ediyoruz.
Gündemden düşmeyen “Muhteşem Yüzyıl” dizisi meğer seramik sektörünü de etkilemiş.
Bünyesinde , Kalebodur ve Çanakkale Seramik markalarını barındıran Kaleseramik’in tüketici nezdindeki araştırmaları, özellikle kadınların “Muhteşem Yüzyıl” rüzgârından etkilendiklerini ve banyolarında Osmanlı motiflerini görmek istediklerini ortaya koymuş.
“Tüketiciye göre ürün geliştirme son zamanların trendi” diyor Karagöz.
Bu akımdan yola çıkarak Kalebodur tasarımcılarını Topkapı Sarayı’na göndermiş. Tasarımcıların saraydaki çeşitli dekoratif unsurlardan esinlenerek ortaya koydukları koleksiyona “Saraylı” adını vermiş.
“Saraylı” yer karolarından, duvar karolarına ve çeşitli banyo aksesuarlarına kadar geniş bir koleksiyon.
Karagöz “İlk dört ayda satışları tek kelimeyle patlatan Saraylı Koleksiyonu’na önce Harem adını takmak istemiştik. Ancak araştırmalarımız kadınların evlerinde “Harem” istemediklerini ortaya koydu. Vazgeçtik” diyor.
Paylaş