Konuşmamızdan sonra Laura Bush ile ilgili aklımda kalanlar... Bir yanda dünyanın yarısının nefret ettiği bir koca; diğer yanda gölgesinde kaldığı ondan önceki first lady. Haliyle biraz taşralı, biraz naif, biraz da kızımın deyimiyle ‘ezik’.
HERKES merak ediyor.
Laura Bush nasıl biri?
Sadece 10 dakika gördüğüm, konuşabildiğim biri hakkında fikir beyan etmek pek kolay olmasa da söylediklerinden bazı ipuçları yakalamak mümkün.
Eskiden, çok eskiden bir şarkı vardı: ‘Tell Laura I love her, tell Laura I need her...’
Laura diye bir genç kıza tutkun delikanlının umutsuzluğu muydu, neydi?
Şarkıdaki Laura belki müthiş erişilmez biriydi.
ABD’nin First Lady’si kesinlikle öyle değil...
Hele Hillary Clinton gibi bir entelektüel hiç değil.
Oldukça sade, mütevazı. Biraz naif, biraz taşralı...
‘Okuduğunuz Türk yazarı var mı’ soruma ‘Binbir Gece Masalları’ diye cevap vermesi kafasında Türkiye’yi Doğu’da bir yerlere koyduğunu, büyük bir olasılıkla bu bölgedeki ülkelerle bir tuttuğunu gösteriyor.
Belki Washington’da ağırladığı, burada birlikte gezdiği türbanlı Emine Erdoğan kafasını iyice karıştırmıştır.
Türkiye imajının yerli yerine oturmadığı kesin.
YAZAMADIĞIM SORULAR
Her neyse, zaman darlığından teypten çözemediğim, dolayısıyla gazeteye yazamadığım birkaç soru daha var.
Mesela bir tanesi şöyle: ‘Eğer dünyayı değiştirme gücüne sahip olsaydınız ilk olarak ne yapardınız?’
‘Barış getirirdim... Dünyanın her yerine barış’ diyor ve ekliyor: ‘Zaten ABD’nin de yapmak istediği bu...’
Cevabın tam bu yerinde çok ilginç bir şekilde sözü NATO ve demokrasiye getiriyor Laura Bush...
NATO’ya katılan yeni üyelerin eskiden Sovyet boyundurluğunda olduğunu, şimdi kendi demokrasilerini kurmayı başardıklarını anlatıyor.
‘Eski Sovyet uydularının kendi demokrasilerini kurmayı başarmaları dünya için çok cesaret verici. Afganistan’da bunun olmasını temenni ediyoruz. Biliyorsunuz demokrasileri tesis etmek kolay değil. ABD’de buna sahip olduğumuz için kolay zannediyoruz. Oysa bizim tarihimizde de kölelik var...’
Laura Bush’a NATO ve demokrasiyle ilgili soru sormadım ama o dersini öğrenmiş biri gibi illa bu mesajı vermek istiyor.
Bir diğer sorum yakından ilgilendiğini bildiğim Afganlı kadınlarla ilgili.
Afganlı kadınların Kabil’de burkalarını çıkartmaya başladıklarını, işe gittiklerini anlatıyor.
ABD’de Afganlı kadınlarla dayanışma amacıyla bir proje başlatmışlar. Pakistan üzerinden Afganlı kadınlara dikiş makinesi tedarik ediliyormuş.
‘Elektrikli dikiş makineleri değil elbet, zira orada elektrik sıkıntısı var. Elle çalışan makineler gönderiyoruz. Afganlı kadınlar evlerinde, kız öğrencilerin üniformalarını dikiyorlar. Liz Claiborne gibi modacılar kumaşları onlara bedava veriyorlar...’
EN FAZLA KİMİ TAKDİR EDİYOR
Peki madem söz kadınlardan açıldı dünyada en takdir ettiği kadının adı?
‘Bu çok zor bir soru.. En fazla kim derseniz annem ile kayınvalidemi sayabilirim.’
Verdiği cevaptan pek tatmin olmamış olacak ki, ‘Beyaz Saray’da yaşamış pek çok kadını takdir ediyorum’ diye ilave ediyor.
Cevabın burası biraz Hillary Clinton’dan ‘çalınmış’ olmadı mı?
Her fırsatta eski first lady’lerden Eleanor Roosevelt’i ne kadar takdir ettiğini, ondan etkilendiğini söyleyen Hillary zaman zaman onunla ‘konuştuğunu’ bile itiraf etmişti hatırlarsınız.
Kabul ediyorum.
Laura Bush’un işi zor.
Bir yanda dünyanın yarısının nefret ettiği bir koca; George W. Bush.
Diğer yanda gölgesinde kaldığı güçlü bir kadın; Hillary Clinton.
Haliyle biraz taşralı, biraz naif, biraz da kızımın deyimiyle ‘ezik’.