Paylaş
Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) Başkanı Faruk Eczacıbaşı ve HP Türkiye Genel Müdürü ve TÜBİSAD (Bilişim Sanayicileri Derneği) Yönetim Kurulu üyesi Serdar Urçar.
DEF’in raporuna fena taktım.
Zira biz “bilgi toplumu” olacağız derken meğer ileri değil geri gidiyormuşuz.
Buluşmamıza kolunun altında raporla gelen Faruk Eczacıbaşı önce şu tespitte bulunuyor:
“Rapor her yıl aynı değerler üzerinden ölçümler yaptığından gerçekten geri gitme durumu söz konusu”.
Rapora göre, özel sektörde sorun yok.
Sorun bireylerin ve devletin “bilgi toplumu” dönüşümüne hazır olmamalarından kaynaklanıyor.
Eczacıbaşı, Başbakan Erdoğan’ın 2003 yılında Bilişim Zirvesi’ndeki konuşmasına dikkat çekiyor.
EN ALTTAKİ DAĞINIK ÇEKMECE
Ne demişti Başbakan?
“Türkiye bir yol ayırımında. Ya dünyada bilgi toplumu endeksi sınıflamasında son sıralarda liglerin dışına düşecek. Ya da e-dönüşüm biletini alıp bilgi trenine atlayacak”.
“Bilgi toplumuna dönüşmek için bu ülkenin daha fazla beklemeye tahammülü yoktur” diye de eklemiş Başbakan Erdoğan.
Aradan 7 yıl geçmiş ve biz ne durumdayız?
133 ülke arasında 69 sırada ve her yıl daha geriye düşüyoruz.
Hükümetin bu konudaki hevesi kaçmış görünüyor.
Zira başlarda “e-dönüşüm”den sorumlu bakanlar ve STK’larla her üç ayda bir yapılan toplantılar yılda bire düşmüş.
Bilgi Toplumu Ajansı’nın kurulması havada.
Eczacıbaşı önceliğini kaybetmiş mesele için şöyle bir benzetme yapıyor:
“Bilgi teknolojileri daima dağınık kalan en alttaki çekmece gibi.Vakit bulunursa düzenlenecek ama daima farklı bir gündem öne geçiyor”.
SAHİBİ KİM?
Başka önemli bir sorun da şu:
Türkiye’de bilgi teknolojilerinin sahibi kim?
2003’ten beri isimler, kurumlar sürekli değişiyor.
Şimdi sorumluluğun DPT’den Ulaştırma Bakanlığı’na geçtiği biliniyor ama kafalarda soru işaretleri var.
Eczacıbaşı, “ TBV önderliğinde 21 kadar STK ayda bir toplanıyor. Ortaya sorular atılıyor ancak bunların yanıtları için kime başvuracağız bilmiyoruz” diyor.
HP Genel Müdürü Serdar Urçar da bu “sahipsizlik” meselesine dikkat çekiyor.
2006-2010 Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı’nın kimse tarafından izlenmediğini söylüyor.
TÜBİSAD şapkasıyla “Eylem Planı önümüzdeki beş yıl için revize edilip hayata geçirilsin” diyor.
EKONOMİDE İLK 10’A GİREMEYİZ
Urçar, DEF Raporu’ndaki olumsuz verilerle ilgili şöyle bir analiz yapıyor:
“Bilgi teknolojileri pazarı bizde yeterince büyük değil. Dünyadaki dağılımı yüzde 40 hizmet, yüzde 30 donanım, yüzde 30 yazılım şeklindedir”.
Türkiye pazarında ise durum şöyle:
Yüzde 80 donanım, yüzde 12 hizmet, yüzde 8 yazılım.
Yani hem hizmet ve yazılım pazarları yeterince büyük değil.
Serdar Urçar, ABD’de 90’lı yıllarda büyümenin kaldıracı olarak “bilgi teknolojileri”nin belirlendiğini hatırlatıyor.
“Bilgi teknolojilerinde büyümezsek dünya ekonomileri arasında ilk 10 girmek hedefine ulaşamayız” diyor.
Önemli bir uyarı bu.
Urçar: Misyonumuz AR-GE İnsanlarını bir araya getirmek
İŞTE bu noktada HP gib, bilgi teknolojileri alanında dünyada ilk sırada yer alan bir şirketin Türkiye’deki vizyonu önemli.
HP’nin bir süre önce, Çorlu’da Tayvanlı Foxconn Grubu’yla bilgisayar üretme kararı aldığını biliyoruz.
Yüzde 90’ı ihracata yönelik, yılda 2 milyon 400 bin bilgisayar üretimi mutlaka önemli.
Ne ki, Serdar Urçar’ın sözünü ettiği, geçtiğimiz haziran ayında temeli atılmış olan,HP-İTÜ Yazılım İnovasyon Merkezi “bilgi toplumu” adına daha heyecan verici.
HP Türkiye Müdürü bununla ilgili “Bizim tarzda şirketlerin misyonu AR-GE insanlarını bir araya getirmek olmalı” diyor.
Merkezin Türkiye’yi Ortadoğu, Akdeniz ve Afrika bölgelerinde öncü bir konuma getireceğini söylüyor.
Serdar Urçar’ın kafasında Türkiye’yle ilgili, henüz olgunlaşma safhasına, bir üçüncü proje daha var.
YAZILIM VE HİZMET
O da hem Türkiye, hem çevre ülkeler için mühendislerden oluşan bir hizmet kadrosu oluşturmak.
HP, Türkiye’nin bilgi teknolojilerinde eksik yönü olan “yazılım ve hizmet” ayağı için çaba sarf ediyor anladığım kadarıyla.
Sektörün diğer önde gelen isimlerinin, STK’ların da aynı gayretin içersinde olduğundan eminim.
Geriye ne kalıyor?
Devletin “bilgi toplumu”dönüşüm vizyonuna ve stratejilerine gerçekten sahip çıkması.
Aksi takdirde Başbakan Erdoğan’ın 2003 yılında söylemiş olduğu gibi tren kaçıyor.
Paylaş